Büyük kentler neden ‘hayır’ dedi?

REFERANDUM üzerinden Türkiye’yi okumak mı istiyoruz?

Haberin Devamı

Tek bir semte bakalım: Beyoğlu.

Bir tarafta Kasımpaşa, Hasköy...

Diğer yanda Gümüşsuyu, Cihangir.

Bir tarafta Akdeniz’e has yaşamaya alışık insanlar, diğer tarafta muhafazakâr ve geleneksel bir yaşam tarzını benimsemiş olanlar.

Yerel seçimlerde  Beyoğlu Belediyesi’ni hep iktidar partisi alsa da, bu referandumda ilçenin ancak yüzde 50’sinin ‘evet’e bastığını görüyoruz.

Demek ki, muhafazakâr semtlerde yaşayanlar ile kültürel açıdan kent yaşamıyla birebir örtüşen semtlerde yaşayanlar birbirine yaklaşmış.

*

İnsanın geliri arttıkça, refah düzeyi yükseldikçe, temel ihtiyaçları dışında başka gereksinimleri de ortaya çıkıyor. İktidar partisi 2002-2009 arası yıllarda bir orta sınıf yarattı.

Bu orta sınıf her ne kadar ‘muhafazakâr’ diye tabir edilen değerlere sahip olsa da başka değerlerin ve hayati zevklerin de tadına vardı. Hayati zevklerden kastım, kültürel hayata katılım mesela. Sinemaya, tiyatroya, konsere, sergiye gitmek gibi şeylerden söz ediyorum.

Haberin Devamı

Kentlileşmek serbest ve eleştirel düşünceyi de beraberinde getiriyor. İnsanlar kentlileştikçe kendilerini ifade edebilmek, daha iyi ifade edebilmek ve bunu yaptıklarında da baskı altında tutulmak istemiyor.

*

Kent kültürü insanları dünyaya yaklaştırıyor. Ve dünyaya yaklaşan insan Doğulu veya Batılı gibi değil, dünyalı gibi düşünmeye başlıyor. Hiç yaşadığı yerden dışarı çıkmamış biriyle İstanbul veya Ankara’da yaşayan bir insanın dünya görüşü pek aynı olamaz. Çünkü kent yaşamı insanları dünyaya yaklaştırdığı gibi, birbirlerine de yaklaştırır.

Kent bir taraftan insanı yalnızlaştırırken, öte yandan kendine benzemeyenlerle bir arada yaşamaya da alıştırır.

Daha tektip yaşamlar sürülen kimi Anadolu yerleşimlerindeki insanlara koyu milliyetçilik propagandası işler mesela. Çünkü bilmediği, tanımadığı, bir arada yaşamadığı ‘yabancı’lar, gerçek veya hayali düşmanlar o insanları korkutabilir... Ama kentliyi korkutmaz.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de göç nedeniyle büyük şehirler iç Anadolu’daki yerlere göre çok daha kozmopolit. İnsanlar her şeye rağmen farklılıklara daha alışık.

*

Haberin Devamı

Bu sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok yerinde böyle.

ABD seçimlerindeki kent ve kırsal oylarındaki keskin bölünmeyi hatırlayın. Hillary Clinton kentlilerin oylarını toplarken, Donald Trump kırsalın oylarıyla başkan seçildi. Manhattan, Cook (Chicago) ve California gibi yerlerde Clinton’ın oyların dörtte üçünü topladığını hatırlayalım.

Aynı şekilde, çeşitli milliyetçi söylemlerle referanduma giden İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararına kentlerin büyük ölçüde ‘hayır’ dediğini unutmayalım. Londralıların yüzde 59.9’u, Manchester’lıların yüzde 60.4’ü, Liverpool’luların yüzde 58.2’si, Leeds’lilerin ise yüzde 50.3’ü ‘hayır’ demişti.

Türkiye’de de ‘hayır’ daha çok, gelirin yüzde 66’sının üretildiği yerlerden geldi. ‘Evet’ diyenlerin yaşadıkları yerler sadece gelirin değil, kültürel üretimin de daha zayıf olduğu yerler.

*

Haberin Devamı

İktidar partisine oy veren ama bu kez ‘hayır’ diyen, kentlileşen insanlar artık eski evrenlerine dönmez. Muhafazakâr değerlerine bağlı olabilirler ama içlerine kapanmaları beklenemez.

Kentlileşen insan, aynı zamanda, bir adım ileri gidebilmek için yaratıcı dünya ile eleştirel düşüncenin gerekli olduğunu da anlar ve baskı altında yaşayamaz. Çünkü sadece Türkiye’ye değil, uluslararası dünya ile çevrili bir evrene eklemlenir.

Batı’yı kötülemek işe yaramaz, zira ‘uluslararasılılaşmak’ ile Batılılaşmak aynı şeyler değil. Dünyada artık tek bir kültürün hâkimiyeti yok, evrensel karma bir kültür var. Dünyaya açık olmak tamamen Batılılaşma anlamına gelmiyor. Türkiye’de orta sınıfın talebi de ‘uluslararasılılaşmaya’ yönelik.

*

Haberin Devamı

Hal böyleyken, Türkiye’yi yönetenlerin öncelikle dilini değiştirmesi, bunda da ziyadesiyle samimi olması gerekiyor.  Koyu milliyetçilik propagandasının kimseye hayrının dokunmadığı ortada. Türkiye halklarıyla barışmak ve halkları barıştırmaktan başka çare yok gibi görünüyor.

Türkiye’de kentleşme hızı bu raddedeyken, uzun vadede tektipleştirme çabalarının işe yaramayacağını görmek için de uzman olmak gerekmiyor.

Yazarın Tüm Yazıları