Abidik gubidik twist

BAŞBAKAN Binali Yıldırım, parlamenter sistemi eleştirirken “Abidik gubidik işler oluyor, hiç aklınıza gelmeyenler Başbakan oluyor” deyince, Öztürk Serengil’i bir kez daha rahmetle andık.

Haberin Devamı

“Beni Osman Öldürdü” isimli komedi filminde seslendirilip, çok tutulunca sonra da 45’lik plağı basılan “Abidik gubidik twist” şarkısı, Fecri Ebcioğlu’nun sözleri üzerine, Şerif Yüzbaşıoğlu tarafından yazılmış.

Sanırım siyah (film siyah-beyazdı çünkü) takım elbise, dar paça pantolon ve fötr şapkasıyla sahnede hem bu şarkıyı söyleyip hem twist dansı yapan Serengil hâlâ gözümün önünde.

Tabii bunda filmin o sahnesinin daha sonra defalarca gösterilmiş olmasının da rolü olmalı.

Serengil’in yüzlerce film çektiğini hatta aynı gün üç değişik film setinde rol aldığını da hatırlayalım.

Öztürk Serengil’i Öztürk Serengil yapan elbette kendine özgü yetenekleriydi ama “Öztürk Serengil” denilince ilk aklımıza gelen “yeşşee”, “temem”, “bilakis”, “öpaj”, “kelaj” gibi kelimeleri “icat eden” de 2012’de kaybettiğimiz tiyatro oyuncusu rahmetli Mücap Ofluoğlu imiş.

Haberin Devamı

Bu bilgiyi tiyatro oyuncusu (film ve dizilerde de oynuyor ama asıl mesleği tiyatro oyunculuğu, onun için böyle yazdım) Zafer Algöz’ün yeni yayımlanan anılar kitabında okudum. (Haşırt Dı Bilekbord. İnkılap Yayınları.)

Algöz şöyle anlatıyor:

Dünyada dublajın üzerine komedi karakteri oturtmuş tek aktör (Serengil). O devirde herkes kendini konuşamıyor tabii. Daha çok tiyatro kökenli olanlar dublaj yapıyor. Sadri Baba (Alışık), Münir Özkul, Şener Şen, Adile Naşit gibi isimler kendilerini gidip seslendiriyorlar. (O devirde filmler sessiz çekilir, seslendirme sonradan yapılırdı.) Üstadımız Mücap Ofluoğlu da iyi dublajcı. Öztürk Abi’nin tipine bakıyor; enteresan, zargana gibi bir adam; kel kafa, tuhaf bir bıyık modeli, kaşı gözü oynuyor. Ona uygun olsun diye sesini deforme ediyor, eğiyor, büküyor. Ortaya “temem, yeşşee, bilakis, öpaj, kelaj” diyen bir adam çıkıyor. En nihayet Öztürk Abi, Mücap Ofluoğlu’nun dublajıyla kendi karakterini oluşturuyor ve Adanalı Tayfur ile başlayan süreç Abidik Gubidik Twist ile zirve yapıyor.”

Kitabın adı “Haşırt Dı Bilekbord” da, Serengil’in, Algöz’e anlattığı çok komik bir olaydan geliyor zaten. Burada anlatarak tadını kaçırmayacağım, kitabı okursanız çok güleceğinize eminim ama.

Haberin Devamı

Kitap, Algöz’ün tiyatro kulislerinde, film setlerinde yaşadığı eğlenceli, komik anılardan oluşuyor.

Kimler yok ki? Kemal Sunal, Sadri Alışık, Carlos Santana (evet, bildiğiniz Carlos Santana), Cem Yılmaz ve daha niceleri. “Kitapta rol alanları” buraya sığdırmama olanak yok, isimlerin listesi kitapta üç sayfa çünkü.

Bu hafta sonu eğlenceli bir şeyler okuyup sıkıntı dağıtmak isteyenler için birebir bu kitap.

‘ZIRTÇI’ SIKINTISI ÇEKMEYEN ÜLKE

ANADOLU’da “zırtçılık” diye bir geleneğin bulunduğunu da Zafer Algöz’ün kitabından öğrendim.

“Zırtçılar” aslında bildiğiniz yalancılar. Merkezinde kendilerinin olduğu hayali bir olayı gerçekmiş gibi anlatma yeteneğine sahipler.

Haberin Devamı

Algöz, bunları, “Mahallenin standup virtüözleri” diye tanımlıyor.

Kişinin kendi uydurduğu yalanları gerçekmiş gibi yaşaması olan mitomaniden farklı bir durum bu.

İşin ilginci dinleyenler de anlatılan öykünün yalan olduğunu biliyor.

Çoğu zaman zırtçının havaya girmesi için ufak hatırlatmalar, sorularla gösteriye destek de oluyorlar.

Bunların en meşhuru Malatyalı Havlucu Mehmet adı verilen bir adammış. Bir de Sökeli Ali Dayı var ki, Mustafa Kemal önüne Yunan ordusunu katmış kovalarken, buna haber gönderiyor. “Ben çok yoruldum Ali Dayı, al sen devam et” diyerek elindeki kılıcı buna veriyor. Ali Dayı da Yunan’ı önüne katıp Kordon’a kadar dayanıyor.

Bunlara mahalle kahvesinde bir bardak çay ya da meyhanede bir tek rakı ısmarlarsanız, gösterinin bütün ücretini de ödemiş oluyorsunuz.

Haberin Devamı

Erzurumlu Berber Deli Şamil’in, İdi Amin’i tıraş etmesi, Kıymalı lakaplı zırtçının, Libya’da Kaddafi’nin korumalığını yaparken yedi katlı uçağının altıncı katında konuk edilmesi gibi absürd öyküler bunlar.

Uğur Yücel’in, tek kişilik gösterisini yaparken meşhur ettiği bir zırtçı da var: Köşk Emin isimli bu zırtçı, bir gün kahvede otururken haber geliyor: “Emin Abi, adaları sayıyoruz, birisi fazla.”

Köşk Emin, duruma el koyuyor, kendi gözleriyle görmek için denize atlayıp yüze yüze Burgaz açıklarına geliyor. Bir de bakıyor ki çocukların “ada” zannettikleri şey, yolunu şaşırmış bir balina.

Sağ başparmağını balinanın su püskürttüğü deliğe sokuyor, balina o anda “cacık” oluyor tabii.

Haberin Devamı

Anadolu’nun değişik kentlerinden bu zırtçıların öykülerini okurken, bu konuda hiç sıkıntı çekmeyen bir ülkede yaşadığımızı düşündüm.

Algöz, “Yaşadığımız dünyada, siyasetten spora kadar herkes öylesine sallıyor ki, zırtçılar giderek ‘Bu işler bizi aşar’ düşüncesiyle kendilerini geri çektiler” diye yazıyor.

Evet, zırtçılar ile yarışacak o kadar çok insan var ki gerçek zırtçılara kimse yüz vermiyor.

Hele televizyonlardaki tartışma ve spor programlarında öyleleri var ki benim diyen zırtçı yanında halt etsin.

Öyle görünüyor ki değişmeyen şey halkımızın zırtçılara olan merakı.

Mahalle kahvesine gitmeye üşenen açıyor televizyonunu, ülkenin bütün zırtçıları önünden resmi geçit yapıyor!

Yazarın Tüm Yazıları