‘Hayır’ demeyi nasıl öğrendim?

Gerçekten öğrendim galiba. Baya çatır çatır diyorum her platformda. Bakıyorum; dedikçe daha güzelleşiyor dünya... Düşündüm biraz, ne oldu da bu kadar rahatladım acaba?

Haberin Devamı

Çok uzun yollardan geldim sevgili okur…


Bir keresinde hiç unutmuyorum, lise mezuniyetine gitmek için evden çıkmışım. Üstümde bir beyaz ceket; gerçek bir ‘Yılbaşı Özel’ programında sahne almaya hazırlanan Mahsun Kırmızıgül… 400 metre öteden retina parçalıyorum; öyle bir beyaz. Annem taksi çağırmış; kadının o sırada aklı çıkıyor ceketimin bir yerine toz tanesi saplanacak diye… Alelacele kargoya vermeye çalışıyor beni.


Tam bineceğim; orta yaşlarda bir eskici abi geldi; “Koçum bir el atsana şu arabaya, kaldıramıyorum artık. Çok fena oldum sıcaktan” dedi.


Ben bu tip durumlarda şöyle düşünüyorum. Adam önce üstüme başıma, sonra da el arabasının pisliğine bakıp buna ‘rağmen’ böyle bir şey istiyorsa demek ki baya zor durumda olmalı. E o zaman da yardım etmeli.  

Haberin Devamı


Dünya öyle bir yer değilmiş sevgili okur, zamanla öğrendim.


“Tamam” dedim, gönderdim taksiyi.


Bana iki kilometre taşıttı o el arabasını. Üst üste üç sigara yaktı, ellerini de arkada bağladı. Kan ter, kir pas içinde gittim mezuniyete kötü yola düşürülmüş sıra gecesi starı gibi…


İnsanoğlu istiyor sevgili okur...


Sen, misafirlikte ikinci tabağı istediğinde annenin saatte kaç km hızla gözbebeğini büyüteceğini çok iyi bilsen de; aynı misafirlikteki arkadaşın sorgusuz sualsiz buzdolabına çadır kurmuş oluyor aynı dakikalarda. Kim yiyor peki dolapta son kalan pudingi? O yiyor. Sen? Açsın! Ki kalan sonuncu ve dördüncü kase en çok bekleyen olduğu için hep en lezzetlisidir.


Müdürün geliyor, hali hazırda mesaiye kaldığını göre göre kibarca veya buyurarak; ama bir şekilde yeni iş istiyor. Neden? Çünkü, işi bu. Yöneticilik.


Sevgilinle tatildesin, o hamakta huzurdan geberdiğini görmesine rağmen; “Aşkım kano yapacağız değil mi birazdan? Yatıyorsun öyle ama… Konuşmuştuk…” diyor. Niye? Yeni mizansen lazım Instagram’a ördekli. Adın gibi biliyorsun o kanonun tepesinde sadece selfie çekecek, bütün yolculuğun yükü istememene rağmen sende olacak. Ama istiyor.


Taksici, “Abi Mecidiyeköy’e hiç girmesek, ben seni TEM’den atsam Levent’e?” diyor. 25 lira fazla tutacak. O istemeden önce biliyor, sen de biliyorsun iki katı daha fazla tutacağını biliyorsun; ama istiyor, isteyebiliyor.

Haberin Devamı


İsteyene istediği için kızma sevgili okur.


Müdürün yanına gelince, “Kusura bakmayın bunu yarın yapabileceğim. Sevgilime sözüm var” de. Zaten beklediği cevap bu, cüretinin farkında… O sadece “Ya tutarsa?” derdinde. Ne kabul ettiğin için kendinle kavga et, ne de gece yattığında müdürünün yerine koyduğun yastıkları ısır.


Sevgiline, “Canım iyiyim ben böyle. Sen git istersen” de… Ve gerçek bir müşteri hizmetleri gibi, “Yardımcı olabileceğimiz başka bir şey?” yollarını ara… “Bak tam güneş batarken seni şu salıncakta çekeyim. Aşırı güzel olur” gibi bir öneri buldun mu; bitti bu iş.


Taksiciye “Hayır” deme. O akıllı kardeşimize daha güzel laflar hazırla: “Süper olur abi. Benim ev buradan 27 lira tutuyor; sen orada durdurursun taksimetreyi; geç kalmazsın hem devir teslime?”

Haberin Devamı


Hiç cevap vermeden Mecidiyeköy yoluna dönüşünü izlemenin keyfini çıkar. Artık sen de keyfini çıkar sevgili okur. Pudingini yemesinler artık sevgili okur… 

Yazarın Tüm Yazıları