Fuar değil, hayaller ve hatıralar diyarı

TAKSİM’de, bugün The Marmara adıyla hizmet veren otelin altındaki salona/alana nasıl sığıyordu acaba Kitap Fuarı?

Haberin Devamı

Daha “Tepebaşı” dönemi bile başlamamıştı; 1980’lerin ortaları filan, o “eski” günler...

En ergen halimizle ve ailemizden güç bela koparttığımız ekstra harçlık takviyesiyle kapıdan girdiğimiz ilk anı hatırlıyorum arkadaşımla.
İsmet Özel’in “bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular” diye eksiksiz, mükemmel tarif ettiği duygunun içimizi sardığı o ilk an... Elbette satılan kitaplar “yasal olarak yasaklı” değildi.
Fakat “evdekilerin okuduğumuzu görmeleri halinde ‘Şırank!’ diye bayılacağı” o tehlikeli eserler çekiyordu “lekesiz, umutlu ve budala” ruhumuzu.


*


Ne kadar küçüktü hakikaten o salon... İnternet sağ olsun, küçük bir arama operasyonu sayesinde ulaştım salonun büyüklüğüne (küçüklüğüne?)...
1982’de ilk kez kapı açtığı o salon 320 metrekareymiş hepi topu...
1980 darbesinin ezip geçtiği alanda yeşermeye çalışan cesur yayınevlerinin doldurduğu (ilk fuara 28 yayınevi katılmış, eyvallah gugıl abi!) salonu günlerce, saatlerce gezip bitiremediğimizi düşünürdük.
Arkadaşımla “koordineli şekilde” okumak üzere ikimizin de seveceği kitapları almak, hem de indirimli almak büyük bir zaferdi.
Cebimizde metelik kalmayacak şekilde çıkıp yürüyerek mahallemize dönmeden önce Gezi Parkı’nda oturup hayranlıkla aldığımız kitapları incelediğimiz anlar henüz flulaşmayan, canlılığını koruyan parlak fotoğraflar galerisinde hatıralarımın.


*

Haberin Devamı


İlhan Berk’i ve Cemal Süreya’yı birbirimizi dürtükleyerek uzaktan izlediğimiz, Uğur Mumcu’dan imza aldığımız o gün mesela.
Uğur Mumcu’ya “Sakıncalı Piyade”yi imzalatmıştım. Adımı öğrendiğinde “Baban pilot mu?” diye sorması, adımı ilk kez duyanların sıklıkla yönelttiği soruyu hayranı olduğum yazarın da tekrarlaması yüzümü ekşitmişti. Çocukluk işte...
Merak etmeyin, “nostaljik atak” burada sonra eriyor, daha fazla hatıra zulmü yaşatmayacağım sizlere. Kitap Fuarı şartlar gereği artık kentin merkezinden epeyce uzağa, Beylikdüzü’ne gitti.
Benim gibi tembel tenekeler için bu uzaklık bir gitmeme mazereti oluşturuyor elbette, kendimi veya sizleri kandıracak değilim.


*


Ancak herkes benim gibi tembel değil; 500 bin kişi ziyaret ediyor ortalama olarak TÜYAP’ın Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nı şimdilerde. Yerli-yabancı 750 yayınevi, sivil toplum örgütleri, sahaflar, “konvansiyonel kitapçılarda” rastlayamayacağımız yayınlar 60 bin metrekare gibi dev bir alanda 15 Kasım’a kadar bekliyor olacak.
Sergiler, söyleşiler, 1500 imza günü ve “daha neler neler”...
Bugün değil geçmişte yaptığımı yapın ve fuara bir şekilde gidin.
Aradan yıllar erince zihninizde parlaklığını koruyacak hatıralar da edinmiş olacaksınız.


*

Haberin Devamı


Kitaplarım arasında “maddi olarak daha değerli” başka kitaplar var bugün.
Ama hiçbirinin değeri ilk fuar seferimizden çıktığımızda içine tarih düştüğüm o “Tutunamayanlar” baskısının yanından bile geçemez.
Anlaşıldı demek istediğim; daha fazla vakit kaybetmeyin, küçük de olsa bütçenizi denkleştirin ve 34’üncü yaşına eren fuarı selamlamaya gidin. Pişman olan hiç görmedim...

Yazarın Tüm Yazıları