Bana güzel günlerden bahset

Merve Çalkan’ın aylardır merakla beklediğim şarkısı nihayet geçtiğimiz hafta yayımlandı. Her hafta acaba bu Cuma yayımlanır mı diye beklediğim ‘Bana Güzel Günlerden Bahset’ artık her an her yerde dinlemek üzere bizlerle.

Haberin Devamı

Merve Çalkan’nın sosyal medya profilinde de yazdığı gibi tam da güzellikleri anlatmaya sebep olacak, pozitif niyetlerle dolu bir şarkı var karşımızda. Zor geçirdiğimiz günlerin ardından, sözün sihir, sözün yarın olduğu güzelliklere ortam yaratacak, ya da en azından bunları beklemeye değer bir his yaratacak nefis bir şarkı olmuş.

Şarkının sözlerinde Mabel Matiz ve Merve Çalkan birlikte yer alıyor. Bestede Mabel Matiz bu sefer Volkan Karaman ile birlikte çalışmış. Bahadır Kartal’ın prodüktörlüğünü üstlendiği, Pose Records etiketiyle yayımlanan ‘Bana Güzel Günlerden Bahset’in klibi de şarkının verdiği olumlu etkileri sürdürüyor. Fatih Cihangir Selimoğlu’nun yönetmeni olduğu, Uğurcan Arslan’ın yardımcı yönetmenliğini üstlendiği, Kadir Ayaydın ve yine Uğurcan Arslan’ın görüntü yönetmenliğini yaptığı, Beril Atamer’in styling’i üstlendiği klip Merve Çalkan’ın 4 arkadaşıyla çıktığı yolculuğu hikayeleştirmiş.

Haberin Devamı

‘Bana Güzel Günlerden Bahset’, melankolinin umutla buluştuğu en güzel örneklerden biri diyebilirim. Merve Çalkan’ın içe işleyen sesi, ondan ne zaman yeni bir şarkı duysam beni her seferinde bir sonraki yapacağı şarkı için iştahlandırıyor. Yeni şarkısı hem ona uğur getirsin, hem de dilediği gibi hepimize güzel günler armağan etsin.

Mabel Matiz – Karakol

Mabel’in yeni şarkısını konuşmamız lazım. Hoş, hakkında ne kadar çok konuşuldu ya da gerçekten de konuşuldu mu biraz da bunu açmak istiyorum aslında.

Sanatçının 5. albümünün hazırlıkları son sürat devam ediyor. Kısa aralıklarla albüme dair merakı kaynatacak nefis tekliler yayımlayan sanatçı son şarkısı ‘Karakol’ ile tüm dikkati üzerine çekti. Şarkının güzelliğine dair, Mabel’in ince işçiliğini ne kadar anlatsam kelimeler yetmez. Ben eminim ki şarkının sözlerinin, bestesinin, düzenlemesinin, onun içine sinen haline gelmesine kadar geçen süre kim bilir ne kadar sancılıdır, ne kadar yoğun emek doludur.

Özellikle Mabel Matiz’in ‘Maya’ albümünden sonra görsel dünyaya, kliplerine birer film gibi yaklaştığını düşünüyorum. Her biri için özel çalışmalar tertipliyor, en az şarkının doğması kadar kliplere de büyük emekler harcıyor. ‘Karakol’un da klibiyle bütünlüğünün şarkıyı olduğu yerden daha da yüksek bir yere getiren bir çalışma olması Youtube’daki 7.4 milyondan çok izlenmesiyle ve müzik trendlerinde bir numarada olmasından da belli.

Haberin Devamı

‘Karakol’un sözleri ve bestesi Mabel Matiz imzalı. Yapımcılığını Özgür Akgül ile birlikte üstlenen Mabel Matiz’e back vokalde Tuba Önal, Ceren Deniz, Dünya Kızılçay eşlik ederken mix Sabi Saltiel’e mastering ise Aran Lavie’ye ait. Klipte Mabel az önce de dediğim gibi yine bir film çeker ciddiyetiyle ve detayla çalışmış. Cenan Çelik’in yönetmenliğinde klibin sanat yönetmeni ve kostüm tasarımında Anıl Can görev almış. Kıbrıs Yalısı’nda çekimi yapılan şarkının video klibinde Mabel’in kostümlerinin göz kamaştırıcılığı, çekim mekanının havasının şarkıya bu denli uyumu göz alıcı bir etkiyle sonuçlanmış.

Şarkının klibi yayımlandıktan sonra sosyal medyadaki tartışmaları, Mabel Matiz’i hedef gösterir çabadaki uğraşları yakışıksız bulduğumu belirtmeliyim. Bence ‘Karakol’ sanatın renginin tek renk ya da sipariş usulü olamayacağının belki de en güzel örneklerinden biridir.

Haberin Devamı

Mabel, her şarkısında, hatta her attığı adımda olduğu gibi yine özgün, yine özgür ve yine ışıldıyor. Bence esas konuşmamız gereken bu başarının istikrarı ve takdiridir.

Santi & Tuğçe’nin Müzik Yolculuğu

Red Bull Unlocked sonrasında Santi & Tuğçe ile bir araya gelmiştik. İstanbul’u iki günlük dev bir parti kentine çeviren etkinlikte sahne alan ikili ile grubun bir araya geldiği ilk günlere kadar gittik, nefis detaylı bir söyleşi yaptık.

2007 senesinde ABD’de üniversite öğrencisiyken tanışan ikilinin tesadüfen aynı apartmanda komşu olmaları bugünkü grubun temellerini atmış. Aynı yıl Kansas Lawrence’daki Jazzhaus adlı bir konser salonunda sahne alan ikili yaklaşık 15 senedir performanslarına devam ediyor.

Haberin Devamı

İkilinin üretim süreçleri üzerine konuştuğumuzda Santi her şarkının yapım sürecinin farklılık gösterdiğini belirtti. Üretim dönemini birçok küçük farklı parçanın, fikrin, rengin ve hissin sonunda bir araya gelerek yeni bir bütün oluşturduğu deneysel ve kümülatif  bir süreç olarak ifade etti. Genelde kaydettikleri birçok fikir arasından birlikte seçim yaptıklarını belirten Santi, seçtikleri fikirleri geliştirip son haline getirdiklerini aktardı. Bunca sene grup olarak ayakta kalıp müzik yapmaya devam etmenin zorluklarını düşününce kırılma noktalarını öğrenmeden geçmek istemedim. 2015’te Ciclico adlı ilk albümlerinden bazı şarkıların kısa süre sonra Berlin başta olmak üzere dünyanın birçok şehrindeki radyolarda çalmaya başlaması bu kıvılcımlardan biriymiş. Uluslararası anlamda ilk büyük kırılma noktalarının 2016 senesinde yayımladıkları ‘El Regresso del Gallito’ adlı EP ile olduğunu belirten ikili, yollarına bu ivme ile devam etmişler. 2017 senesinde çıkarttıkları ‘Songs for My Grandmother’ EP’sinde yer alan ‘Yıldızların Altında’ cover çalışması ve hemen ardından ‘Paloma’ Burning Man’den Tulum’a birçok festivalde çalan klasiklere dönüşmüş.

Haberin Devamı

Santi ve Tuğçe ilham kaynağı açısından değişken fikir ve hayal alemlerinden beslendiklerini belirttiler. Müzisyen olmalarının yanı sıra ikisinin de bilim insanı olmasında bunun büyük katkısı var kuşkusuz. Santi bilgisayar mühendisi, Tuğçe ise sosyal psikolog. Gözlemlemeyi, denemeyi, kurgulamayı, bir şeyleri yıkıp bir şeyleri kurmayı ve her seferinde yeniden başlamayı çok sevdiklerini belirttiler. Her yeni albümde yeni bir ses dünyası oluşturmaya gayret ettiklerini aktaran ikili, sürprizleri sevdiklerini söylediler. Deneme, keşfetmenin salt neşesi ve zamansız hakiki yapılar inşa etme çabasının tüm ciddiyeti sürprizlerle dolu üretim dönemlerinin iki tutarlı öğesi olduğunun altını çizdiler.

Geçirdiğimiz pandemi döneminin böylesine üretken bir ekip için nasıl yansıması olduğunu da öğrenmek istedim. İptal olan seyahatleri ve konserlerinden kalan vakitte stüdyoda daha yoğun bir çalışma dönemi geçirdiklerini belirttiler. Ayrıca pandemi döneminde daha önceden konserler sebebiyle uzak kaldıkları kedileri Kitty ile de bolca vakit geçirmeyi ihmal etmemişler.

Santi & Tuğçe’nin dinleyicileri ikiliyi farklı tür ve dillerdeki şarkılarıyla takip etmekten oldukça keyif alıyor. Farklı dillerde ve türlerde eserler üretmenin onlardaki yansımasını merak ettim. İkili bu soruma grubun yolda olan dördüncü albümlerinden çıkarttıkları ikinci teklileri ‘Zaman Zaman’ üzerinden cevap verdiler. Yeni albümlerinin diğerlerinde olduğu gibi elektronik müziğe beste odaklı, orkestral bir yaklaşım getireceğini belirttiler. Klasik müzik, caz ve elektronik müzikten oluşan üç ana müzik dünyalarının yeni albümlerinde her zamankinden daha kapsamlı bir sentezle bir araya geleceğini aktardılar. ‘The Marvelous Real’ (Sihirli Gerçeklik) adını verdikleri yeni albümleri hem Anadolu hem Güney Amerika topraklarından, tınılarından ve hikayelerinden esintiler içerecekmiş. Yeni şarkıların dilini genellikle melodiye, hikayeye ve genel hislerine göre belirlediklerini aktardılar. Bu albümdeki şarkıları Türkçe ve İspanyolca dillerinde olacakmış.

Red Bull İstanbul Unlocked performansı sonrası neler hissetiklerini konuşarak söyleşimizi noktaladık. Albümlerinde çoğu zaman elektronik enstrümanları akustik enstrümanlarla harmanlayan grup, uzun yıllardır hayallerinin müziklerini daha farklı enstrüman kullanarak sahneye aktarmak olduğunu belirtti. 2007 senesinden beri birlikte müzik yapan ikili Avrupa, Asya, Kuzey ve Güney Amerika’daki yaklaşık 25 ülkede konser vermiş. Bu sene ilk defa geçtiğimiz Mayıs ayında Alan Kadıköy sahnesinde ‘Santi & Tuğçe Cosmic Band’ adlı beş kişilik gruplarıyla sahne almışlar. Bu oluşumun ikinci konseri Red Bull İstanbul Unlocked sahnesinde olmuş. Söz konusu konserde gruba sahnede Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve Antalya Devlet Senfoni Orkestrası sanatçısı Aslıhan Güngör arpta, Alman müzisyen Jonathan Strauch saksafon, flüt ve elektronik enstrümanlarda, Fransız müzisyen Flavien Porcu ise davul ve perküsyonda eşlik etmiş. Böylesine renkli, deneyimli ve çok uluslu müzisyenlerle bir arada sahne almaktan ötürü büyük mutluluk duyduklarını belirten ikili bundan sonrada yollarına aynı bu heyecanla devam edeceklerini belirttiler. 

Yazarın Tüm Yazıları