Kanımızın son damlasına kadar çalışıyoruz: Laçin Kökçay

Zarafetle alınan başarılar vardır. Yılların, her gün yapılan saatlerce antremanların, gözyaşlarının, disiplinin, vazgeçmemenin, yeniden ayağa kalkabilmenin, kendinden öte bir duyguyla vatan sevgisiyle yapılan öz verili çalışmaların sonucudur bu başarı… Sessiz, sedasız. Ne kadar kıymetli! Artistik yüzmede özellikle son yıllarda elde edilen başarılarla dünyada ‘kadınlarınız mayo giyiyor mu’ sorusunu soranlara sanırım en güzel cevabı bizim pırıl pırıl kızlarımız veriyor. Yıllarca milli formada ödüller almış şimdi de Artistik Yüzme Teknik Kurul Başkanı ve antrenörü olan Laçin Irazca Kökçay ile yurt dışında bizi temsil eden kızlarımızı; en son Türkiye tarihinde bir ilk olan Dünya Şampiyonası finali ile dünyanın en iyi 10 sporcusundan biri seçilen öğrencisi Ece Üngör’ü ve bu spora adanmışlık hikayesini kendisi ile konuştum.

Haberin Devamı


Cumhuriyetimizin 100. yılında tam da karşımda Cumhuriyet kadını Laçin Kökçay yaşadığı ve milletimize yaşattığı gururu gözleri dolarak anlattı; ben gözlerim dolu dinledim. Sohbeti kestik, ayağa kalktık ve sarıldık. Değil sarılmak, omuzlarda taşınacak insanlar bunlar.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de tam bir Cumhuriyet kadını, sporcusu, antrenörü olan Laçin Kökçay ve yine son başarılarıyla bizleri gururlandıran öğrencisi Ece Üngör ile sohbetimizi gerçekleştirdik.

Kanımızın son damlasına kadar çalışıyoruz: Laçin Kökçay

- Laçin Hanım, artistik yüzme ülkemizde belli bir yere getirmiş, bu alana gönlünü ve emeğini vermiş birisiniz. Birçok başarıya imza attınız. Nedir bunlar?
LAÇİN KÖKÇAY: Son üç sezondur Avrupa ve dünya şampiyonalarında final yüzmek bizim için hayal olmaktan çıktı. Başarımızın en büyük göstergesi artık finallerde ‘Türkiye de var ve bu yarışa dahil’ dedirtebilmekti. Sonrasında bu yıl Avrupa Oyunları’nda takım olarak bronz madalya kazandık. Bütün takım sporcularımı buradan bir kez daha kutluyorum. Hepsiyle ayrı ayrı gurur duyuyorum. Arkasından Dünya Şampiyonası’nda sporcum Ece Üngör, dünyanın en iyi 10 sporcusundan biri olarak adını tarihe yazdırdı. Bu Türkiye tarihinde bir ilkti. En güzel yanı ise bir antrenör açısından bundan çok daha iyisini yapabileceğimizi bilmek ve bunun için yeterli cephaneye şimdiden sahip olduğumuzun farkında olmak. Dünya Şampiyonası’nın hemen sonrası Portekiz’e uçtuk. Japonya’dan bir kaç gün sonra Avrupa Şampiyonası’ndaydık. Ece ile antrenman yaparken antrenmanımızı videoya çeken, bizi takip eden birçok Avrupalı antrenör ve ekiple karşılaştık. Evet dedik istediklerimiz bize doğru geliyor. Sonrasında ise Avrupa beşincisi ve dokuzuncusu olarak ülkemize döndük. Bizim için Avrupa’da madalyanın artık bir hayal değil yakın bir hedef olduğunu bilmek belki de benim son 20 yıldır gelmesini beklediğim bir andı.

Haberin Devamı

- Antrenörlüğe geçişiniz aslında sizin de özel hayatınızda zor bir döneminize denk gelmiş. O virajı nasıl aldınız?
LAÇİN KÖKÇAY: Evet maalesef bizim zamanımızda aslında çok da eski bir zaman olmamasına rağmen sporcu olmak şimdikinden çok daha fazla direnç istiyordu. Her şeyin güllük gülistanlık olduğu dönemde alınmış başarılarla, zorluklarla mücadele ettiğiniz andaki kazanılmış ufak zaferler belki aynı gözüküyor olabilirler ama aynı değiller. Annem tedavisi olmayan yoğun bir kalp rahatsızlığı yaşıyordu. Kalbin durup elektro şokla geri geldiği dönem, babamla da ayrılma kararı vermişlerdi. Bu ergenlik dönemime denk geliyordu. Hayatımda yüzleşmem gereken başka gerçeklerle baş başa kaldığım bir dönemdi. Unutmaya değil, hatırlamaya yönelik bir yol seçtim. Olumsuzluklardan korkmadan ve bunların beni güçlendirecek bir şeyler olduğunu düşünerek kararlar aldım. İnsanı ayakta tutan şey üretmek, başka insanlara dokunmak. Ben bugüne kadar yardım etmenin önemli olduğunu düşünmüştüm ama son yıllarda yardım istemenin de önemli ve güç olduğunu fark ettim. Bunu öğrenmeye çalışıyorum.

Haberin Devamı

Kanımızın son damlasına kadar çalışıyoruz: Laçin Kökçay

- Ne gibi zorluklar yaşadınız?
LAÇİN KÖKÇAY: O dönem hem antrenman şartlarımız çok eksikti hem de antrenör desteğimiz hiç yoktu. Bir çok şeyi kendi başımıza yapıyorduk... 13-14 yıl öncesinden bahsediyorum. Londra Olimpiyatları elemesi sonrası bir karar vermem gerekiyordu. Artık benim için bir kapı tamamen kapanmıştı, kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini ve insanın hayatta birey olarak tek başına olduğunu kendime zorlu yollardan anlattığım bir yaştı benim için 19, 20 yaşlarım. Bir yandan da emek verdiğim onca yılın dönüşmesini, yok olmamasını istiyordum. Diğer yandan da aslında sporu bırakmak için erken bir yaşta olduğumdan sporla aramda olan duygusal bağı koparmadan neler yapabileceğimi düşünüyordum. Ben de her zaman yaptığım gibi emeğime ve en iyi yaptığım şeye döndüm. Hatta ona sarıldım demem daha doğru olur. Çalışmak, emek vermek hayatta asla kaybolan bir şey değildir. Sporcularıma her gün bundan bahsediyorum.

Haberin Devamı

- Ailenizin bu sporla ilgisi nasıl?
LAÇİN KÖKÇAY: İkiz kardeşimle birlikte senelerce bu branşta beraber yarıştık. Hiç benzemeyiz birbirimize, hala beraber çalışıyoruz. Benim yardımcı antrenörüm. Şu anda milli takım ve kulüpte en büyük destekçilerimden biri. Ayrıca annem 16-17 yıldır senkronize yüzme hakemi, aynı zamanda uluslararası arenalarda resmi Fina (world aquatic) Dünya Su Sporları Federasyonu’na bağlı hakem. Uzun yıllardır dünya ve Avrupa şampiyonalarında hakemlik yapıyor. Babam ise eski bir balıkadam aslında. Bu spor Türkiye’de ilk kurulduğunda babam da hakemlik eğitimi alıyor ve Türkiye’de yapılan ilk şampiyonada ikisi de görev yapıyor. Bir yanda spor kurulurken her ikisinin de katkısı ve entegrasyonu bundan 22 yıl önce 2000-2001 yıllarında çok olmuştur. Annem hala hakemliğe devam ediyor. Fina’nın yaptığı sınavlardan yüksek puanlarla geçen iyi düzeyde bir hakemdir kendisi.

Haberin Devamı

- Uluslararası müsabakalarda nasıl hissiyatla çıkıyorsunuz? Ve en önemlisi bir Türk kadını olarak duygularınızı merak ediyorum?
LAÇİN KÖKÇAY: İşimizi tabiri caizse kanımızın son damlasına kadar yaptığımız için büyük bir özgüven ve inanç ile çıkıyoruz her seferinde o podyuma. Ama fedakarlık arttıkça heyecan da artıyor tabii. En son Portekiz’de ‘Biz elimizden geleni yaptık, bundan sonrasını kader bilir. Yapmadığımız hiçbir şey yok. Sonuna kadar pes etmedik. Sadece çık ve ben buradayım de yeter’ dediğimi hatırlıyorum Ece’ye. Türk kadını olarak ülkemizi temsil etmenin gururu ise apayrı. Onu herhangi bir şekilde tasvir etmem mümkün değil. En büyük güç, en büyük, motivasyon bu bizim için en kutsalı.
- Bizi önümüzdeki süreçte artistik yüzmede neler bekliyor?
LAÇİN KÖKÇAY: Bu ay sonu yeni milli takıma girmiş altyapılardan yükselmiş en genç sporcularımızla beraber Yunanistan’da yapılacak olan Dünya Şampiyonası’na gideceğiz. İnanıyorum ki büyük başarılarla döneceğiz oradan da.
Sonrasında şubatta Katar-Doha’da yapılacak olan Dünya Şampiyonası var. Hem Olimpiyat Elemesi hem de yeniden dünya sahnesinde olacağız. Amacımız olimpiyatlara katılmak ve dünya ile Avrupa sahnesinde kürsüde olmak.

Haberin Devamı

- Cumhuriyetimizin 100. yılıyla ilgili ne demek istersiniz?
LAÇİN KÖKÇAY: Annem ve babam tarafından bana aktarılan bir temsil, bağlılık ve sevgi var ülkemle ilgili. Uluslararası arenadayken Atamızın dediği gibi ‘damarlarımızdaki asil kan’dan başka sığınacak bir şey aramıyoruz. Bu bize inanılmaz bir güç ve kudret veriyor. Bir kadının başka bir kadına değmesi, bütün dünyanın değişmesi anlamına geliyor. Bu nedenle bir kız çocuğunun dünyaya açılan penceresi olabilmek benim için çok kıymetli duygular. Cumhuriyetimizin 100. yılında kadınlarla gelen önce voleybol, arkasından Şahika Ercümen, kuzey denizini geçen Aysu Türkoğlu’nun başarıları ile gurur duyduk, çok çok duygulandık.

Kanımızın son damlasına kadar çalışıyoruz: Laçin Kökçay

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

- Bakmalara doyamazsınız; çok duru, çok güzel.
- Akıllı, mütevazı, kibar ve derin.
- Çok çalışkan ve disiplinli.
- Tam bir Cumhuriyet kadını.

 

İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN

- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş.
- Sıkılmak-Sabretmek: Sıkılmak.
- Susmak-Konuşmak: Konuşmak.
- Dans Etmek-Oturmak: Dans etmek.
- Klasik-Modern: Modern.
- Dobra-Politik: Dobra.
- Samimi-Mesafeli: Samimi.
- Uykucu-Uykusuz: Uykusuz.
- Sakin-Heyecanlı: Heyecanlı.
- Kitap-Dergi: Kitap.
- Doğa-Konfor: Konfor.
- Kedi-Köpek: Kedi.
- Güneş-Yağmur: Güneş.
- Çay-Kahve: Kahve.
- Et-Ot: Ot.
- Disiplinli-Rahat: Disiplinli.
- Unutur-Affetmez: Affetmez.
- Tatlı-Tuzlu: Tatlı.
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: Çin Yemeği.
- Şarap-Rakı: Şarap.
- Esprili-Ciddi: Esprili.

 

KİMLİK

- Burcu: Akrep.

- Okuduğu okullar: Doğa Koleji - Marmara Üniversitesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü, Yüzme Ana Branşı.

- Bekar-aile: Evliyim, çocuğum yok.

- İlgi alanları: Edebiyat, (şiir, kitaplar), görsel sanatlar (resim, heykel, çağdaş sanat), sosyal bilimler (bilim felsefesi, ahlak felsefesi, psikoloji).

 

YÜZDEYÜZ

- Senin için yüzdeyüz tek gerçeklik nedir?: Doğru yaşamak.
- Yüzdeyüz olmak istediğin yer neresi?: Dünyada artistik yüzmede ve bunun gibi sanatsal ve estetik sporlar için oyun kurallarını belirleyen, spora yön veren yöneticilerden biri olmak istiyorum ki çok da uzak değil.
- Yüzdeyüz güvendiğin kişi?: Eşim.
- Yüzdeyüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Bilimin kısa bir sürede insan beyni ile alakalı daha fazla veriye sahip olmasını ve bunu kodlarıyla bana aktarılmasını dilerdim.

KİMSİN?

- Kimin beyninde olmak isterdin? -düşüncelerini merak ettiğin-: Kendi beynime uzaktan bakabilen başka bir beyinde olmak güzel bir yorum yeteneği verirdi diye düşünüyorum. Başka bir beyinde olmaktansa zaman zaman kendiminkinden çıkmayı dilerdim.
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp algılamak isterdin?: Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
- Bir ‘dans türü’ olsan hangisi olurdun?: Tango.

 

NOKTALI YERLERİ DOLDUR?

- ..... çok iyi yaparım: Antrenörlüğü.
- ..... hiç beceremem: Pilav yapmayı.
- Çevrem beni ..... biri olarak tanımlar: Yüksek enerjili, fedakar, çalışkan.
- Az kişi bilir ben ..... biriyim: Takıntılı.


MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN

- Kazandıklarım: En çok insanlara dokunmanın ve faydalı olmanın dönüşünü yaşıyorum. Bunun mutluluğu paha biçilemez. Ama zor zamanları sahiplenip unutmamak, silmeye çalışmamak bana her gün yeni bir felsefe katıyor.
- Yatırımlarım: Yatırımların genelde insanlara, emeğime, sevgiye, dolaysıyla sporcularıma. Kendim için yaptığım en büyük yatırım, kendimin daha iyi bir versiyonuna ulaşmak için her gün kendi üstümde çalışmak. Spor yoluyla kendime ve sporcularıma yeni yaşam formülleri sunmak diyebilirim.



SANA DAİR KISA KISA

- ..... olmasan ne olmak isterdin?: Sporcu ve antrenör olmasam, insanlarla iç içe olduğum, onlara dokunma şansımın olduğu bir iş yapmam şarttı. Benim hayat görüşüme göre sanatla hayatımı birleştirebilirdim. Ama kimliğim haline gelen bu iş dışında başka bir iş düşünemiyorum. Gerçekten bana başka bir 20 yıl daha gerekir sanırım cevaplayabilmek için.

- 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: 11 yaşındaki Laçin’e ‘sana güveniyorum, zorluklar olacak, korkma’ derdim. Bir ön bilgilendirme yapmak adına sanırım.
- Hayat motton varsa nedir?:
- Fortuna favi fortus: Şans cesaretli olanın yanındadır.
- Kurtarılmaya ihtiyacı olmayan tek masal kahramanı kendi hikayesini yazandır. (Mark Twain)
- Bir insanı sevmekle başlar her şey. (Sait Faik Abasıyanık)

 

İYİ Kİ...

- İyi ki yapmışım: Artistik yüzme sporcusu olmuşum.
- İyi ki kabul etmişim: Cesaretle ve güvenle başladığım her işim ama en çok da Türkiye’de artistik yüzmenin tüm sorumluluğunu almışım.
- İyi ki başladım: 2011 yılında sporu bıraktığımda ilk sporcumu yetiştirmeye iyi ki başlamışım.
- İyi ki yapmamışım: Yorulduğumda, kırıldığımda ve yalnız hissettiğimde bırakmamak iyi ki yapmamışım dediğim bir şey.

 

ECE ÜNGÖR: HEDEF
MİLLİ MARŞI OKUTMAK

- Ece’cim bizleri gururlandırdın. Bu kadar genç yaşta bu disiplin ancak yaptığın spora olan tutkunla gerçekleşebilir. Artistik su jimnastiğin nesini seviyorsun ve neleri seni zorluyor?
ECE ÜNGÖR: Artistik yüzmeyi başladığım ilk günden beri çok ilgi çekici buluyorum. Yüzme, dans ve jimnastiğin bir arada oluşu sporu zevkli hale getiriyor. Düşününce, sanırım en çok da bu sporun içerisinde sanatın olmasını seviyorum. Zorluklara gelince... Bahsettiğim her şeyi içinde barındıran bir spor olduğu için çok çalışma gerektiriyor. Günde dört saat, haftada altı gün antrenmanlarımız oluyor. Yarışmalar öncesi bu tempo nerdeyse ikiye katlanıyor. Ben çalışmayı, antrenman yapmayı çok sevsem de bazen bu tempoyu okulla, derslerimle bir arada götürmek gerçekten zor oluyor.

Kanımızın son damlasına kadar çalışıyoruz: Laçin Kökçay

- Bu alandaki hedeflerin nelerdir?
ECE ÜNGÖR: Kısa vadede ilk hedefim kürsüye çıkmak. En büyük hedefimse İstiklal Marşımızı Avrupa ve dünya şampiyonalarında okumak. Bunun yanı sıra ülkemize bu sporu tanıtmak istiyorum.

- Antrenörün Laçin hanım ile bir araya nasıl geldiniz? Ve çalışma temponuzdan kısaca bahsedebilir misin?
ECE ÜNGÖR: Fenerbahçe Spor Kulübü’nde spora başlamam ile beraber antrenörüm Laçin Kökçay’la bir araya geldik. Çalışma tempomuz fazlasıyla yoğun. İkimiz de sosyal hayatımızdan birçok fedakarlık yapmak zorundayız. Yine de bu tür zorluklar bizi hiçbir şekilde yıldırmıyor, çünkü biz hedefimize ulaşana kadar çok çalışmamız gerektiğini iyi biliyoruz.

- Yaşıtların gezip tozarken neler hissediyorsun?
ECE ÜNGÖR: Yaşıtlarıma göre daha az gezip tozmak beni rahatsız etmiyor. Ben yaptığım işten zevk alıyorum.

- Milli sporcu olmak hakkındaki düşüncelerin?
ECE ÜNGÖR: Milli sporcu olmak çok farklı bir duygu. Ben spora altı yaşımda başladım ve başladığımdan beri ilk hayalim milli sporcu olmaktı. Şu an sahip olduğum unvanın çok değerli olduğunu biliyorum ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek için elimden geleni her zaman yaptım, yapmaya da devam edeceğim.

- Yorulduğun, bıktığın noktada nasıl motive oluyorsun?
ECE ÜNGÖR: Bu noktada 10 yıldır ne için çabaladığımı, hedeflerimi kendime hatırlatıyorum. Antrenörüm de bu konuda bana çok destek oluyor.

Yazarın Tüm Yazıları