Eğri otursak da doğruyu konuşalım -4-

Süleyman Demirel’in yerinde işaret ettiği gibi, görünüşte ülkeyi idare eden siyasilerin ikinci bir orduları yoktur, kendi orduları ise onları alaşağı etmektedir.

Haberin Devamı

Eli kolu bağlı böyle bir durumda, siyasetçi ne yapabilecektir?

Ayrıca siyasetçi, kendini alaşağı edecek kepazelikten de (kendi ordusunun gizli faaliyetlerinden) haberdar değildi. Burada bir nokta koyup “MİT, Başbakana bağlı değil mi?” diye bir soru akla gelebilir.

2009’dan önce, Türkiye’deki istihbarat kurumlarının (MİT, Emniyet, Genel Kurmay, Jandarma) nereye hizmet ettikleri belli değildi! Hatta birbirlerine kontra gittikleri olurdu.

Vesayet altındaki sözde Parlamenter Sistem’de, MİT Başkanı, kendisinin CIA’in Uzak Doğu İstasyon Şefi olduğunu söylüyordu. Dolayısıyla ülkedeki istihbarat kuruluşlarının topladıkları bilgilerden, en önce CIA’in haberi oluyor; CIA, gerekli gördüklerini gerekli gördüğü şekilde bizim yetkililerimize (!) veriyordu.

Dolasıyla bizim ülkemizde darbe olacağını ABD’li yetkililer biliyor, kişi kendini bilmez mi, lakin Türkiye’nin sözde yöneticileri bu bilgilerden mahrum ediliyordu.

Haberin Devamı

Daha açık ifadesiyle Türkiye’nin siyasileri kendilerine verilen bilgiler doğrultusunda hareket ediyordu. Bilgileri veren FETÖ’cüler olunca, (malum, tüm birimlerin istihbarat şubeleri FETÖ’cüydü) hangi siyaset ve devlet insanı, FETÖ’nün bir terör örgütü olduğunu bilebilirdi?

Din ve eğitim kisvesi altında saklanan bu örgüte, Erbakan hariç (O da, Nurculara olan hıncından! Zira onlar, vaktiyle MSP’yi ikiye bölmüşlerdi) asker ve sivil tüm üst kademe yardımda yarış halindeydi.

Bunlara yapılan yardım konusunda; ‘Ne istediler de vermedik?’ diyen Erdoğan’ı anlamamakta ısrar edenleri görüyoruz. Erdoğan başbakandı lakin:

1- O da, diğer siyasiler gibi bilmiyordu. Öyle bir yapıda, hiç kimse, Başbakan bilmek zorundadır diyemez. Zira Başbakanlar ancak kendilerine bildirilenleri bilebilirler. Elinde istihbarat örgütleri var, nasıl bilemez de denilemez. Zira istihbarat kurumlarının da ne halde olduklarını yukarıda ifade ettik.

Ayrıca o zamana kadar hangi başbakana gerçek bilgileri verdiler ki Erdoğan’a da vermiş olsunlar?

2- 28 Şubat süreci dindarların üzerinden silindir gibi geçmesine rağmen, dini örgüt görünümündeki bu yapı kayrıldı. Hatta bu yapının başı manşetlere çekilerek, Erbakan istifaya zorlandı.

Haberin Devamı

3- En uzun süre iktidarda Erdoğan kaldı. Her konuda geniş kadrolara sahip bu çete ise, örgütlüydü.

Yani Başbakan Erdoğan’ın önündeki malzeme (kadrolar) bunlardı. Düşünün, askeri ve polis okullarına bunlardan öğrenci alınıyor, onlar mezun ediliyor, size (siyasilere) sadece onları atamak kalıyor. En çok atamayı da tabiatıyla en çok iktidarda kalanlar yapacaktı.

Ayrıca o dönem (Sözde Parlamenter Sistem) at izi, it izine karışmıştı. Sudan bahanelerle iktidardaki AK Parti’ye kapatma davası açılmıştı. Denize düşen yılana sarılmıştı ki onların gerçek yılan oldukları çok sonra anlaşılacaktı.

Bütün bu hengâmeye rağmen, bu yapının paralel devlet yapılanması (FETÖ) olduğunu ilk defa kim anladı? Bu kişi ise, Erdoğan’dan başkası değildi.

Haberin Devamı

Peki, bunları anlayıp da ne yaptı? Dış ve iç vesayet odaklarına ve hatta kendi partisine rağmen tek başına bunlara savaş açtı. Ve bunu ölümü pahasına yaptı ve yapmaya devam etmektedir.

Yürekler acısı birilerinin haline ne demeli? Bir yandan Erdoğan’ı bu yapıyla birlikte yürüdü diye suçlamalarına devam ediyorlar, diğer yandan da mahut yapıyla el ele verip Erdoğan’a karşı ittifak kuruyorlar!

Bakınız, çok açık söylüyorum; FETÖ (CIA), elli yıllık yapılanmasıyla devletin kılcallarına değin nüfuz etmişti. Onlara göre (gerçekte de öyle) hükümetler ve Parlamento adeta yoğurttandı, mukavvadan hançerle pekâlâ devrilebilirdi. Zira her on yılda bir böyle yapılmamış mıydı?

Haberin Devamı

Bundan dolayı da bu yapı, siyasete gerekli ağırlığı vermemişti. Ayrıca ilk defa bir siyasetçi (Erdoğan) darbeye direndi, millet de Erdoğan’ın arkasında durunca, başaramadılar.

Erdoğan’la siyasetin ağırlığını ve önemin görünce, bu kez de siyasete yöneldiler. Muhalefet partilerinin hal-i pür melaline (FETÖ’cülerle dolu milletvekili listelerine) bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız!

DÜZELTME: Hüzünlü Bayram yazısında; Nübüvvetin 10. yılı yazılacakken, sehven (H.10) yazıldı ve ayrıca (M.619) yazılacakken, (M.519) yazıldı. Düzeltir, özür dileriz. F.B.

Yazarın Tüm Yazıları