İşte çevremizi kuşatan o menfaatler listesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la gittiğimiz Kazakistan gezisinde diplomatlar, bürokratlar ve işinsanlarıyla sohbetler yaptım. Şimdi o sohbetlerden süzdüğüm izlenimleri başlıklar halinde sıralıyorum...

Haberin Devamı

SURİYE İLE YENİ DÖNEM Mİ?

Ankara-Şam arasında nasıl bir diyalog gelişiyor?

ŞAM: (Sürekli aynı talepte bulunuyor) “Eğer bizimle resmi bir ilişki istiyorsanız işgal ettiğiniz topraklarımızdan çıkmalısınız...”

Elbette bu sözün bir de cevabı var:

ANKARA:

“Burada kim işgalci? Sizden kaçan 4 milyon Suriyeli bizim topraklarımızda. 5 milyon Suriyeli de kontrol ettiğimiz İdlib ve çevresinde. Biz sınırlarımızı güvence altına almak için buradayız. Siz tekrar buraya geldiğinizde 1 milyon Suriyelinin daha bizim sınırlarımıza yığılmasını nasıl engelleyeceksiniz? Kaldı ki bir de buralara yerleşmeye çalışan terör örgütleri var...”

Peki böyle bir diyalogdan pozitif bir sonuç çıkabilir mi?

Biraz daha derinden inceleyince şu sonuçlara ulaşıyorum:

TÜRKİYE’NİN SÖZÜ:

Türkiye elbette Şam istedi diye hemen kontrol ettiği topraklardan çıkmaz. İşte bu noktada Ankara’nın mesajı şöyle özetlenebilir: “Biz oradayız çünkü sizin muhaliflerin bölgesine girmeniz durumunda yaklaşık 1 milyon Suriyeli daha bizim topraklarımıza gelecek. Siz önce evinizin içini düzenleyin.

Haberin Devamı

Bizim Esad yönetiminin meşruiyeti ile ilgili bir sorunumuz yok. Biz 11 yıl önceki pozisyonumuzdayız... Ama içerideki kesimlere bir güvence vermeniz gerekiyor.”

Bu bakış açısı Türkiye ile Suriye arasında yeni ve pozitif bir dönemin başlangıcını sağlayabilir.

RUSYA FAKTÖRÜ

Tabii bu noktada çok önemli bir faktör var. O da Rusya...

Esad varlığını Putin’in verdiği desteğe bağladığı için Putin’in izni olmadan adım atamıyor.

Böylece Türkiye-Suriye görüşmelerinde Rusya etkili oluyor.

Peki bu etki nedir?

Arkadaşlar, şimdi yazacağım bu cümleyi, aslında buradan sonra okuyacağınız her paragrafın başına ve sonuna koyabilirsiniz: “Bu coğrafyada birden fazla faktör ve sayısız menfaat çatışması olduğu için muamma ağırlığı ve ihtimali çok yüksektir...”

Rusya faktörü de işte böyle bir etki yaratıyor.

Bu muammayı daha iyi anlayabilmek için şöyle bir formül geliştirelim:

TÜRKİYE AÇISINDAN:

1) Ankara’nın, Esad’ın meşruiyetiyle ilgili bir sorunu yok. Ankara 11 yıl önceki pozisyona dönmek istiyor.

Haberin Devamı

2) Ankara, PKK/YPG’nin silahtan arındırılmasını ve sınırlarından bir tehdit olarak uzaklaştırılmasını istiyor... Bunun için de “Ya PKK/YPG’nin olduğu bölgeyi biz temizleyelim, sen yönetim olarak gel. Ya da sen temizle, biz destek verelim” diyor...

3) Ankara Türkiye’ye gelen Suriye vatandaşlarının güvenli bir şekilde geri dönmesini istiyor. Esad rejiminin muhalif bölgeye gelmesi halinde Türkiye için yeni bir göç dalgası oluşmasının engellenmesini istiyor. Şimdi dikkat edin. Çünkü Şam da bu noktada Türkiye ile aynı şeyleri istiyor.

ŞAM AÇISINDAN:

Esad rejimi de YPG/PKK’nın varlığını istemiyor. 11 yıl önceki coğrafi ve idari durumuna geri dönmek istiyor.

Peki neden olmuyor...

Haberin Devamı

Çünkü bu formül, “muammanın çözümü” için yetmiyor. Çünkü bu noktada Rusya ve ABD’nin menfaatleri devreye giriyor...

RUSYA AÇISINDAN:

Rusya yüzlerce yıllık hayaline kavuşmuş durumda. Yani Esad’ı koruma kaydıyla Doğu Akdeniz’in en değerli limanlarına yerleşmiş durumda. Üstelik sonsuz olarak yerleşmiş. Anlaşma böyle. O limanlar fiilen Rus toprağı sayılıyor. O nedenle Rusya Suriye’de bugünkü karışık yapının devamını istiyor. Bu nedenle de PKK/YPG’ye dokunmuyor. Ayrıca PKK/YPG’yi destekleyen ABD ile şu anda Suriye’de ters düşmek istemiyor. (Ukrayna ile uğraşırken cepheyi genişletmek istemiyor.)

ABD AÇISINDAN:

ABD ise hem İran’a karşı hem de Rusya’ya karşı bir koz olarak kendisine bağlı PKK/YPG güçlerini destekliyor. Üstelik bu güçler petrol bölgesinde olduğu için daha da etkili oluyor. Dolayısıyla ABD de Rusya gibi bölgedeki kriz ortamının sürmesini istiyor. Yani iki devin menfaatleri aynı noktada birleşiyor.

Haberin Devamı

Bu noktada Türkiye’nin peş peşe yaptığı sınır ötesi harekâtların ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye’nin sahada olmasının değeri daha iyi anlaşılıyor.

İSRAİL İÇİN MÜTHİŞ BİR SORU:

Az önce yazdım ya...

“Bu coğrafyada birden fazla faktör ve sayısız menfaat çatışması olduğu için muamma ağırlığı ve ihtimali yüksektir...”

İşte bu sözü bu paragrafın başına tekrar koyuyorum.

Şimdi sorabiliriz:

- Bu denklemde İsrail nerede duruyor? Ve İsrail, ABD ve Batı ile bu kadar yakınken Ukrayna’ya neden yardım etmiyor?

Düşünelim bakalım, acaba cevap ne olabilir?

Menfaat, arkadaşlar. Menfaat.

(Yanlış anlamayın, menfaat kelimesini olumsuz anlamda kullanmıyorum. Realite olarak söylüyorum.)

Ve işte cevap:

Haberin Devamı

“Rusya son dönemde Suriye’deki pozisyonu ile İsrail’de politika belirler hale geldi.

Çünkü İsrail ile Rusya arasında bir anlaşma var... İran destekli Şii milislerin İsrail sınırına yaklaşıp roket saldırısı yapmasını engellemek için, İsrail hava saldırısı yapmak zorunda. Bunun için de Rusya’nın hava savunma sistemini kapatması gerekiyor ki; İsrail, sınırlarına yaklaşan milisleri vurabilsin. Eğer İsrail Ukrayna’ya silah satarsa Rusya da hava savunma sistemlerini kapatmaz. İsrail hava saldırısı yapamaz hale gelir. İşte Zelenski’nin bütün taleplerine rağmen İsrail’in en basit silahları bile Ukrayna’ya satamamasının nedeni.”

BANA GÖRE BM’NİN YENİ ADI

Şu hale bakar mısınız?

Aslında Türkiye ile Suriye anlaşabilir. Çünkü menfaatler ortak hale gelmiş. Ama Rusya ve ABD karşı. Çünkü Rusya ve ABD menfaatleri başka bir noktaya gelmiş.

Ve Rusya, İran destekli Şii milisler yüzünden İsrail’in Ukrayna’ya destek vermesini engelliyor...

İşte böyle arkadaşlar...

Menfaatlerin çarpıştığı bir büyük muammanın içindeyiz.

Türkiye böylesine devasa bir muammanın içinden şu ana kadar başarıyla geçiyor.

Ve bütün bunları okuduktan sonra şimdi sorabiliriz:

- Peki bu sorunları çözmek için kurulan Birleşmiş Milletler Teşkilatı nerede?

Gelin biz ona artık yeni bir isim verelim:

Kısa adı yine BM olsun...

Ama açılımı şöyle:

Birleşmiş Menfaatler Teşkilatı...

Yazarın Tüm Yazıları