İlk Müslüman’ın hali son Müslüman’ın hali

BOSNA Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç 2000 yılında, “cumhurbaşkanı olarak ölmek istemediğini” söyleyerek istifa etmiş ve hayatının geri kalan kısmını bir apartman dairesinde geçirmişti.

Haberin Devamı

***

 

İşte o büyük insandan bir alıntı:

 

“İslam’ın ilk dönemlerinde İslam’ın yayılmasını sağlayan Müslümanlar, gittikleri yerlerde, hayat üreten, adaletli olan, zulme karşı duran, hoşgörülü, temiz insanlar olarak dikkat çekmişlerdir.”

 

***

 

İlk Müslümanların gittikleri yerdeki hali buydu...

 

Peki ya son Müslümanların geldikleri yerlerdeki hali nedir?

 

Görmek mi istiyorsunuz...

 

Sınırımızın 3 metre ötesine bakın...

 

***

 

Haberin Devamı

“Hayatı ortadan kaldıran, birbirinin boğazını kesen, adaletsiz, zulmeden, hoşgörüsüz, paramparça...”

 

***

 

Ey sen...

 

Her fırsatta Batı’yı suçlayan...

 

“Deccal”i sadece Batı’da arayan ve gören...

 

Her türlü kötülüğü ve fitneyi sadece Batı’da arayan...

 

Adalet fikrini aklından, fikrinden ve vicdanından silmiş...

 

Gözü olup da görmeyen, kulağı olup da işitmeyen...

 

Ve dili olup da hep susan son Müslüman...

 

***

 

Artık kendi evine bakma, kendi evini görme, kendi evinde konuşma, kendi evine çekidüzen verme zamanın gelmedi mi...

 

MEZAR TAŞI

 

ALİYA İzzetbegoviç, ülkesinde vahşi katliamlar sürerken, onu yapanlara benzememeye gayret etmiş ve Müslümanları onlara karşı bile adaletli olmaya davet etmişti.

 

Haberin Devamı

Öldükten sonra kendisine bir anıtmezar yapılmasını istememişti. Bugün mezar taşının üzerinde unvan olarak sadece şu yazılıdır:

 

Abdullah...

 

Yani Allah’ın kulu...

 

Sonunda hepimize kalacak olan en yüce paye...

 

NAS SURESİ ‘CİN’LERDEN KORUNMAK İÇİN Mİ İNDİ

 

SON zamanlarda İslami dergileri daha yakından izliyorum.

 

Baştaki İzzetbegoviç yazısını “Sebilürreşad” dergisinin kasım sayısındaki bir yazıdan esinlenerek yazdım. Dergide 7 yıl önce kaybettiğimiz Ömer Lütfi Mete ile ilgili de bir yazı var.

 

Yazarı Ahmet Turgut bir gün sormuş:

 

“Ömer Ağabey, Nas Suresi 3 harflilere (cinlere) karşı korunmak için inmemiş miydi?”

 

Ömer Lütfi tebessüm etmiş ve şu cevabı vermiş:

 

Haberin Devamı

“Beş harflilerden (insanlardan) korunmak ve onları adam etmek için indirildi...”

 

‘ALDATILDIK’ SÖZÜ BİR TÜR PİŞMANLIK MIDIR

 

PSİKEART herhalde dünyadaki en ilginç psikoloji dergilerinden biri.

 

Son sayısını “pişmanlık” konusuna ayırmış.

 

Birbirinden güzel yazılar var.

 

Ahmet İnampişmanlık” kelimesini şöyle tarif ediyor:

 

“Pişmanlık gereklidir, yüzleşmek ve karşılaşmak için...

 

Pişman olmamak bir olasılıkla farkına varılmamış bir pişmanlıktır...”

 

Tabii hemen aklıma FETÖ ile ilgili “Aldatıldık” sözü geldi...

 

Acaba o da bir tür “Farkına varılmamış pişmanlık” mı oluyor...

 

Bu durumda bu sözü söyleyenlere ne isim takacağız:

 

“Farkına varmamış bir itirafçı mı...”

 

Haberin Devamı

SON PİŞMANLIK

 

AHMET İnam’a göre pişmanlık halleri:

 

- Çabuk pişmanlık: “O son birayı içmeyecektik...”

 

- Orta vadeli pişmanlık: (Orta yaşlı kadın için) “Keşke okulu bırakmasaydım...”

 

- Gecikmiş pişmanlık: “Ah o arsayı zamanında alacaktım...”

 

- İmkânsız pişmanlık: “Keşke bir kuş olsaydım...”

 

- Son pişmanlık: “Ne istedilerse vermeyecektik...” (Bu sonuncusu benden.)

 

ARKADAŞINIZIN EŞİNİ AYARTABİLİR MİSİNİZ

 

BU yıl, Claude Lelouch’un bizim gençliğimize istikamet veren filmi “Bir Kadın, Bir Erkek”in 50’nci yılı...

 

Film dijital tekniklerle yeniden düzenlenerek gösterime çıkıyor.

 

Onun için filmin yönetmeni ve iki oyuncu Anouk Aimee ile Jean-Louis Trintignant bir araya gelmişler.

 

Haberin Devamı

İlk Müslüman’ın hali son Müslüman’ın hali

 

***

 

Birlikte çektirdikleri fotoğrafa bakınca, yarım asrın insanda neleri değiştirdiğini çok açık görüyorsunuz.

 

Jean-Louis Trintignant bastonla yürüyebilir.

 

450 zeytin ağacı varmış ama artık gözleri iyi göremediği için ağaçlarıyla ilgilenemiyormuş. “O kadar ağaçtan sadece 80 litre zeytin alabiliyorum. 50 litresini biz kullanıyoruz” diyor.

 

***

 

Paris Match ikisiyle birlikte yaptığı mülakatta benim de 50 yıldır merak ettiğim soruyu sormuş.

 

“Film çekilirken bir aşk yaşadınız mı...”

 

Öyle bir filmdi ki, ben “Mutlaka yaşamışlardır” diyordum.

 

İşte cevapları:

 

***

 

- Anouk Aimee: “Ben ardaşımın kocasını ayartacak kadın mıyım...”

 

***

 

- Jean-Louis Trintignant: “Anouk’tan etkilenmemek mümkün değildi ama Nadine’le evliydim ve ben çok sadık bir erkeğim...” 

 

50 YIL SONRA BİLE DEĞİŞMEYEN ŞEY NE

 

CLOUDE Lelouch bu filmi çekerken 28 yaşındaymış. 50 yıl sonra filmi yeniden gösterime sokmadan önce genç bir izleyici grubuna göstermişler. Ancak ne filmin adını söylemişler ne de zamanı ve içeriği hakkında bilgi vermişler.

 

Sonuç?

 

Lelouch şöyle anlatıyor:

 

“Elli yıl önceki seyircinin verdiği tepkinin aynısını verdiler...”

 

Yıllar insanı geri dönülemeyecek şekilde değiştiriyor.

 

Ama bir kadınla bir erkeğin ilişkisinin naturası değişmiyor...

 

Aşkınsa hiç değişmiyor.

Yazarın Tüm Yazıları