‘Davam’ lafını duyunca

ÖFKEDEN, genizden, hançereden, bağırıştan, çağırıştan, tehditten, kinden, nefretten bitap düşmüş bir ülkeye, siyaset yazmak içimden gelmiyor.

Haberin Devamı

Yorgunuz...
Bıkkınız...
Bamtelim gevşemiş, tınısı iyice bozulmuş...

* * *

Ama bazı kelimeler var ki...
O kelimeleri işitince, bamtelimin zembereği boşalıyor...
Mesela “Davam” kelimesi...
Başbakan Afyon’da üstüne basa basa o kelimeyi telaffuz ettiğinde, aklıma neden başka bir kelime geliyor.
Mesela, “Kavgam...”
Bu kardeş kelimeler, bu uğursuz sinonimler tüylerimi ürpertiyor.
Bitmeyen bir savaşın, hiç dinmeyen bir öfkenin, asla sona ermeyecek bir kinin, karşısındakini silse, bitirse, soykırımdan geçirse bile yatışmayacak bir kan davasının bilinçaltı selleri gibi alıp sürüklüyor beni.
İçimden “Ne bitmez tükenmez davaymış bu arkadaş” demek geliyor...
On iki yıl, üç seçim, referandum, bütün kaleleri ele geçirilmiş bir devlet, astığı astık, kestiği kestik bir iktidar...
Daha fethedilecek hangi kale,
yıkılacak hangi mevzi, kapıları kırılacak hangi barınak kaldı...
Bu kelimeyi hiç sevmedim.
Rahmetli Erbakan’ın kitabının kapağında gördüğümde de sevmemiştim. Ardından da şu cümle geliyordu: “Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım...”

* * *

Haberin Devamı

Bir siyasetçi, yaptıklarını Allah adına yaptığını söylemeye başladığı zaman, aklıma ortaçağ engizisyonlarındaki ulvi misyonlar geliyor. Tehlikeli bir kelimedir “Dava...”
Güçlü bir siyasetçi bu kelimenin sonuna bir de “m” harfini ekleyip, “Davam” demeye başladığı zaman bir ülke için tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.
Yirminci yüzyılda “Davam”, “Kavgam” gibi ilahi duygularla yola çıkanlar, ülkelerini iyi yerlere götürmediler...
Allah Türkiye’nin de sonunu hayır etsin...

Bu ülkenin asıl sahipleri kimdir

BAŞBAKAN’ın Afyon konuşmasında şu ifadeye de takıldım:
“Bu ülkenin asıl sahipleri...”
Belli ki bu ifadeyle AKP’ye oy verenleri kastediyor...
Bu da tehlikeli bir laftır.
Demokratik ülkede yaşadığını sanan bir insan bu lafı duyunca otomatik olarak sorar:
Peki yüzde 43’ün dışında kalan yüzde 57 nedir?
Bu ülkenin sahte sahibi mi?
“Senin davana inanmayanları” bu memleketin sahibi kabul etmeyen bu anlayış da demokrasinin kabul edebileceği bir şey değildir.
Hele hele Cumhurbaşkanlığı’na yürüyen bir insanın ağzına alacağı bir laf hiç değildir.

Haberin Devamı

Vatan hainliği, cadı avı yapmak, sterilize etmek

BAŞBAKAN “cadı avı” lafını çok sevdi.
Herhalde bütün demokratik dünyada bu ifadeyi onun gibi seven ikinci bir siyasetçi yoktur.
Çünkü “cadı avı” dünya demokrasi ve hukuk lügatinde tek anlama sahipti:
“Şahsi duygularla, şahsi dava inançları ile hukukun ayaklar altına alınıp insanların öldürülmeleri...”
Başbakan Erdoğan şimdi “Paralel yapı” dediği ve henüz ne olduğu ortaya çıkarılmamış bir oluşumla savaşmaya hazırlanıyor ve bütün dünyaya “gerekirse bunu, cadı avı olarak nitelebilecek bir hukuksuzlukla yapacağını” ilan ediyor...
Bir siyasi parti platformunda söylenmiş ve belagat şehvetinin zenginliği olarak kabul ettiğiniz bu ifadeyi siz unutabilirsiniz.
Ama tarih unutmaz...
Bir de “vatan hainliği...”
Bazı insanları tamamen kendi kafanızdan “vatan haini” ilan edip, arkasından onları “sterilize etmek”ten söz ederseniz, hukukun bittiği hududa gelirsiniz.
“Sterilize etmek” de çok tehlikeli bir kavramdır.
Aman dikkat...
Askeri diktatörlüklerin, Hitler ve Stalin’in en sevdiği şeyler bunlardı.
Bu şahısların replikası haline gelmek, ne siyasetçilere ne de ülkelere mutluluk getirir.

Haberin Devamı

Sayın Başbakan sakın idamın altındaki imzaları açmayın

HANİ bu ülkede suçun veya hatanın şahsiliği esastı...
Hani bu ülkedeki yeni adalet anlayışı, akrabalığı kesin suç ortaklığı halinden çıkarmıştı. Başbakan Erdoğan, rahmetli Turhan Feyzioğlu’nun, Deniz Gezmiş’in idamı lehinde oy verdiğini hatırlatarak “Sen önce dedenin verdiği oyun hesabını ver” diyor. İş dedelerin verdiği oyun hesabını sormaya gelirse bu ülkede kimin elinin kimin yakasına yapışacağı hiç belli olmaz. Üç gencin idamı, bugün sizin devamı olmakla onur duyduğunuz muhafazakâr sağın eseridir. Sloganı da “Bizden üç onlardan üç”tü...
Tabii bu arada rahmetli İnönü’nün o idamlar için ret oyu verdiğini de hatırlatsaydınız iyi olurdu.

Haberin Devamı

Başbakan haklı, bu kadar uzun konuşma olmaz

BAŞBAKAN’ın kesin haklı olduğu bir nokta var. Böyle bir törende bu kadar uzun konuşma olmaz. Amerika Birleşik Devletleri’nde böyle bir törende bu kadar uzun bir konuşma yapsaydı, emin olun o salonun yarısı boşalırdı.
Bu tür uzun nutuklar dönemi kapandı.
İnsanlar, tören konuşmalarında da sosyal paylaşım hızı ve kısalığı istiyor. Bu olay hepimize ders olmalı.
Bundan böyle törenlerde konuşmaları kısa tutmalıyız.

Köşelerde ‘babamızın malı’ dönemi açılıyor

YILLAR önce “Köşeler babamızın malı değildir” başlıklı bir yazı yazmış ve bizlere verilen köşeleri, kafamızın estiği gibi kullanma hakkımız olmadığını söylemiştim.
Kastettiğim şey, tabii ki hakaret, iftira, takıntı yapmak gibi etik değerlerle ilgiliydi.
Hürriyet, dünden itibaren dijital gazetecilikte bir devrime daha imza attı.
Yazarların sayfaları neşelendi.
Sadece bir köşe yazısı yazıp biten hayatımız, 24 saate uzadı.
“24 saat yazarlık” dönemi açıldı.
Bu yenilik sadece yazma süremizi uzatmıyor, aynı zamanda ilgi alanımızı da alabildiğine geliştiriyor.
Hayatın her alanına girebileceğiz.
Sosyal paylaşımımız artacak.
Okuyucu, aynı zamanda paylaşımcı haline gelecek.
Yani artık, etik kurallardan sapmadan, bu köşeleri babamızın malı gibi kullanma imkânımız doğuyor.
Bu devrim, Hürriyet’in 66 yıldır liderliğinin hiç de tesadüf olmadığını bir kere daha gösterdi.
Hürriyet başka bazı gazeteler gibi kâğıttan bir kaplan değil. Kâğıdın kaplanıdır. Aynı zamanda dijitalin aslanı...
Hürriyet yöneticilerini bir kere daha hayranlıkla izliyor ve kutluyorum.

Yazarın Tüm Yazıları