15’inde dünyanın en güzel çocuğu 66’sında Gandalf

Dünya sinemasının en önemli eserlerinden biri İtalyan yönetmen Visconti’nin “Venedik’te Ölüm” filmiydi...

Haberin Devamı

Thomas Mann’ın çok sevdiğim aynı isimdeki novellasından çekilen film, hayatım boyunca beni en çok etkileyen sanat eserlerinden biriydi...

*

Nasıl olmasın ki...

- Yazarı Thomas Mann...

- Yönetmeni Luchino Visconti... “Leopar”ı da çeken insan...

- Baş oyuncu Dirk Bogarde...

İngiliz sinemasının büyük oyuncusu...

- Kadın oyuncu Silvana Mangano...

Acı Pirinç filmindeki, pirinç tarlasındaki paçaları yukarı kıvrılmış şortu ile erkeklik hafızama kazınmış kadın...

Aynı zamanda olağanüstü bir oyuncu...

- Gustav Mahler...

Bana hem Mahler’i, hem de onun 5’inci Senfonisi’nin “Adagietto” bölümünü kazandıran film...

- Profesor Aschenbach karakteri...

- Ve bir de dünyanın en güzel çocuğu...

Filmdeki adıyla “Tadzio”...

Prof. Aschenbach’ın gözünde bir Rönesans sanat eserine dönüşen insan güzelliği...

15’inde dünyanın en güzel çocuğu 66’sında Gandalf

Haberin Devamı

Gerçek adıyla Björn Andrésen....

*

Venedik’te Ölüm 1971 yılında gösterime çıktı...

Film çekildiği sırada Björn Andrésen 15 yaşındaydı...

Aradan 50 yıl geçti ve o yıllarda “Dünyanın en güzel çocuğu” denilen Tadzio, şimdi 66 yaşında...

‘Venedik’te Ölüm’ü her seyredişimde düşünürüm...

Yıllar böyle bir insan güzelliğini neye dönüştürür...

*

Guardian gazetesi gidip Björn Andrésen’i bulmuş...

Memleketi İsveç’te Stockholm’da oturuyormuş.

Guardian o güzel çocuk için “Bugün Gandalf’a benziyor” demiş...

Yani “Yüzüklerin Efendisi” filmindeki Orta Dünya’nın büyücüsü...

İsminin anlamı “Güç ve bilginin uyumu...”

Ama benzerlik sadece görüntüde...

Björn Andrésen’in iç dünyası çok farklı...

Bakın 50 yıl öncesinin “Dünyanın en güzel çocuğu” bugün neler diyor...

BEYAZ GÜZELLİĞİ BOZULMASIN DİYE GÜNEŞE ÇIKARTILMIYORDU

Elli
yıl öncesinin Tadzio’su, bugün Visconti’den nefret ediyor...

“Visconti duygularımızın zerresiyle bile ilgili değildi. Onun film setinde ve sinema salonlarındaki kadar faşisti hiçbir yerde görmedim...”

15’inde dünyanın en güzel çocuğu 66’sında Gandalf

Evet böyle anlatıyor bugün hislerini...

Haberin Devamı

“O filmi öylesine ‘cool’ bir yaz işi olarak yapmıştım. Ama bütün hayatımı altüst etti” diyor.

*

Björn Andrésen iyi bir piyanist. “Ama 50 yıl sonra bugün ne yapsam, insanların aklına hâlâ Venedik’teki o güzel çocuk geliyor” diye şikâyet ediyor.

“Venedik’te Ölüm” filminde Prof. Aschenbach’ı canlandıran Dirk Bogarde anılarında Andrésen’i şöyle anlatmıştı:

“Gizemli bir güzelliği vardı. Ama filmin çekimi sırasında hayatı zordu. Güzelliği bozulmasın diye, güneşe çıkmasına, yaşıtlarıyla futbol oynamasına, Venedik’in kirli sularında yüzmesine yani kendine keyif verecek en küçük şeyi yapmasına izin verilmiyordu...”

Neden? Sadece Visconti’nin gözündeki saf, beyaz güzelliği bütün çekim sırasında bozulmasın diye...

*

Haberin Devamı

Hiç şüphesiz güzellik Tanrı’nın canlılara bahşettiği bir hediye, bir bonus... Ama insana her zaman mutluluk ve şans getirmiyor...

Yine de hiç olmazsa bir Gandalf bilgeliği getirirse şanslı sayılırız... Hele hele siyasilere bir Gandalf bilgeliği, yani güç ve bilginin ahengini verebilirse, kibir ve güç kirlenmesini engelleyen bir bilgelik verirse... Hem güzel çocuklar hem de dünya için şans sayılır...

YENİ MÜZİK
WAGNER VE BEETHOVEN SEVENLER İÇİN SABAH ARYASI

- NORVEÇLİ opera sanatçısı Lise Davidsen’in yeni albümü “Beethoven, Wagner, Verdi” geçen cuma streaming platformlarına kondu. Özellikle Beethoven’ın “Ah Perfido!, Op.65: Aria, Adagio (Ed. Herttrich)” parçasını çok sevdim. Sabahları çok iyi gidiyor.

15’inde dünyanın en güzel çocuğu 66’sında Gandalf


Sir Mark Elder yönetimindeki London Philharmonic Orchestra çalıyor. Ama öteki parçaların da çoğu çok iyi.

Haberin Devamı

ARKA EKRAN
TANGO İKİ KİŞİYLE Mİ YAPILIR YOKSA ÜÇ KİŞİLİK DANS MIDIR

BAYRAM
öncesi iki gece üst üste uykusuz kaldım.

Çünkü “Çaresiz Ev Kadınları” dizisinin ilk sezonundan sonra “mahalle sosyolojisi” üzerine yazılmış senaryo, oyunculuk, mekân tasarımı ve yönetmenlik açısından en iyi diziyi seyrettim.

Adı “Why Women Kill”...

15’inde dünyanın en güzel çocuğu 66’sında Gandalf

Yani “Kadınlar neden öldürür”... Çok sıradan görünümlü kadınların ne olağanüstü hikâyeleri olabileceğini anlatıyor...

Filmin ana temalarından biri ise bir bölümün jeneriğinde gördüğünüz bu dansla ilgili...

“It takes two to tango” diye bir söz vardır...

Tango iki kişiyle yapılır...

Ama buradaki ana tema şu: “Tango üç kişilik bir danstır”...

Haberin Devamı

Neticede o üç kişiden biri bir diğerini fiziksel olarak olmasa da ruhen öldürür...

Ama film gerçek cinayetleri anlatıyor, ona göre...

YENİ MÜZİK

BİZİM NESİL AŞKTA ‘ONURSUZ’ OLMAYI NEDEN BU KADAR SEVER

- SEZEN Aksu’nun geçen hafta streaming platformlarına konan yeni şarkısını tabii ki yine çok sevdim.

Şarkının adı “Onursuz Olabilir Aşk”...

*

Sanki Levent Yüksel’in 90’lardaki “Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk” şarkısına nazire yapmak için yazılmış bir şarkı.

Şarkının bir yerinde, Levent Yüksel’in “Yeter ki Onursuz Olmasın Aşk” parçasındaki o cümle geçiyor. Ama şarkının başlığında, sanki o sözlere karşı “Onursuz Olabilir Aşk” diyor...

*

Bizim nesilde özellikle erkekler âşık oldukları kadına karşı Cemal Süreya’nın bir dizesini söylemeyi çok severler: “Daha nen olayım isterdin Onursuzunum senin”...

*

O yılların duygu dünyasında arkeolojik bir kazı yapsanız, sevdiği kadına bunu gururla söyleyen ben dahil on binlerce Türk erkeği mumyası bulabilirsiniz...

Sevdiği kadının onursuzu olmakla onur duyan bir nesiliz biz...Şimdi Sezen’in şarkısında da duyduk bunu ya... Onursuzlukta eşitiz artık...

*

Bir de omurgasızlığın gizli değerini öğrenebilsek...

Omurgasının hiç eğilmemesiyle gurur duyanları bir aşabilsek...Demokrat bile olabiliriz...

DİZİDEN
SEVGİLİM SANA DOYDUM AMA CHARDONNAY’A DOYAMIYORUM

DİZİNİN
ikinci sezonunda çok güzel bir diyalog var... Güzel kadın, gay olduğunu keşfettiği kocasıyla konuşuyor... Diyalog, Tennessee Williams’ın “Kızgın Damdaki Kedi”sine benzeyen iğneleyici ve gergin bir noktaya geliyor...

15’inde dünyanın en güzel çocuğu 66’sında Gandalf

Kadın elinde bir kadeh Chardonnay beyaz şarabı yudumluyor... Kocası “Bırak artık içmeyi” deyince, kadın “Bırakmam” diyor.

Adam neden deyince, kadın da şu cevabı veriyor: “Çünkü sana doydum ama Chardonnay’e doyamıyorum...”

CANNES FESTİVALİ, PANDEMİNİN SWEATPANT’LER DÖNEMİNİ KAPATTI MI

Cannes
Film Festivali bitti...

Herkes bu yılki kırmızı halı fotoğraflarını konuşuyor.

Çünkü şimdiye kadar rastlamadığımız güzel ve yaratıcı kıyafetler gördük kırmızı
halıda...

Oscar’ın kırmızı halısı her yıl biraz daha rüküşleşirken, Cannes bu yıl parladı.

*

Birçok elbiseyi çok beğendim.

- Mesela Sharon Stone’un giydiği bu Dolce Gabanna...

15’inde dünyanın en güzel çocuğu 66’sında Gandalf

- Wes Anderson’ın merakla beklediğim “French Dispatch” filminin oyuncusu Tilda Swinton’ın bu android kıyafeti...

*

Bu değişim bize sosyolojik olarak ne anlatıyor?

New York Times gazetesinin moda yazarı Vanessa Friedman teşhisini koymuş:

“Pandemide ayağınızdan çıkarmadığınız “sweatpant’leri (eşofman altı pantolonları) unutun... Sweatpant’ler yılı bitti...”

*

Bence biraz erken teşhis...

Ama Abdullah Kiğılı ve Damat gibi Türk markalarından aldığım bilgiyi de paylaşayım.

Erkek takım elbisesi satışlarında büyük artış varmış...

Yani eşofmanlı sokak modası biraz gerileyebilir...

EVLİLİK ÜZERİNE KÜÇÜK BİR CÜMLE

- Geçen hafta streaming platformlarına konan “Lisey’s Story” (Lisey’nin Hikâyesi) dizisinden bir cümle: “Her evlilik kendi sırlarını saklar...”

Yazarın Tüm Yazıları