Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. SerdarYazarın Tüm Yazıları

Yaşanan acılar doğrusunu öğretir 

FELAKETLERİN içinden çıkanlar, onu hissedenler, yardıma koşanlar, aramacı kurtarmacılar, bu dramın parçası olan, yardım toplayan, gönderen ve dağıtanlar, acı ve kederin ortakları için gelecek farklılaşıyor. Ve hiçbir şey eskisi gibi olmuyor...

Haberin Devamı

Asabımızı bozsa da buna, ‘yaşananlardan ders çıkartmak’ deniliyor. 
Kolu bacağı, parmakları eksilen, kalçası omurgası ezilen, kalan ömürlerini engelli olarak yaşayacak ya da oluşan travmayla ruh sağlığı etkilenenler... 
Bundan sonrası çok zor! 
*
Kaybettikleri çocukları, eşleri, kardeşleri, anneleri babaları ve bir çok yakını...  
Ya yaşamdan kopanlar... Deprem anında canlı olup, yardım beklerken donup veya açlıktan ölenler...  
Gözleri açık ölenler!  
‘Ders aldık mı?’ diye sor! 
Neyin dersi? 
Bu dersi kim almalı, kim vermeli? 
1999 yılından beri, 24 yıldır meydana gelen depremlerde öğrenememişsek, bu ders olmaktan çıkmıştır! 

DERSİ KİM ALMALI

Kimse ders vermeye kalkmasın! 
Yasalar dosdoğru uygulanmalı. 
İmar afları gibi yıkıcı ve ağır sonuçlar oluşturan, adli boyutuyla da suça yol açan, ve bal bırakan işlere girişilmemeli. 

Akıl ve bilimi rehber edinen, çağdaş hukuk devletleri vebale, mahşere, inanca bakmaz; Japonya, Almanya, Kanada gibi insanları, hayvanları ve doğayı korumanın yollarına bakar.  
Sahi bu dersi kim almalı?
Yasa koyucular yani milletvekilleri, bakanlar, hükümetler, belediyeler, mühendisler, müteahhitle, savcılar, hakimler almalı... 
Kırışmak ve paylaşmak tatlı iş ama değil mi? 

Dersi aldık işte! 
Kimse kusura bakmasın, Tüm Türkiye enkaz altında kaldık!... 
Bu acıyla, bu ayıpla nasıl yaşayacağız? 

Haberin Devamı

İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN 

Fay üzerindeki şehirleri, riski yapıları bildiğimiz halde dönüştüremediğimiz ve Türk milletinin ulularının ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ nasihatine kulak asmadığımız için suçluyuz! Hızlandırılmış dersler bile bizi kurtaramayacak! 
Bu aziz vatanda doğduk, yaşamımız burada sonlanacak. 
Kısacası bu ülke hepimizin.
Eğer yaşananlar bizlere bir şeyler öğretmez, ders vermezse, deprem ülkesi Türkiye’nin ölümlerle, felaketlerle olan sınavı devam eder.

DEPREM DOĞRULARI 

Doğruları da öğrendik. 
‘Deprem anında sıranın, masanın altına girin’ denilirdi.  
Masanın altına girenler eziliyordu. 
Sonra AFAD, yeni bir şey icat etti ve 3 ay önce tüm yurtta tatbikatını yaptı; ‘Çök-Kapan-Tutun’  
Yatıp, uzan da deniliyordu.  
Bunlarla hayatta kalanı işitmedik mi, hayır. 
Yanlıştılar.  

Peki, doğrular neymiş? 
Yatak ve iri kütleli eşyaların yanında oluşan ‘Yaşam üçgeni’ içinde kalınmalı. 
Bedeni küçülterek ‘Cenin pozisyonu’ almak. 
Yaşam boşluğu ve cenin pozisyonunun yararını gördük. Bu şekilde 10-12 gün yaşanıyormuş. 
Deprem çantası ayağınıza takılan prangadır! diyenler oldu. 
Kurtulanların da, hayatlarını kaybedenlerin de deprem çantaları yoktu. 
Çantasının olmaması değil, insanı merdiven boşluklarının, kolon ve kirişlerin, duvarların ezdiği görülmüş. 
Deprem çantasına takılmamalı. 

Çantayı unutun.  
Deprem de yanınızda; cep telefonu, taşınabilir şarj cihazı ve su olması yeterli.  
Bunlar hayat kurtardılar. 
Yatağınızın kenarında bulunsunlar. 

Sağlık sebebiyle, cep telefonunu yattığınız yerden uzak tutun diyorduk... 
Depremi düşünmeden konuşuyorduk! 
Düdük ve feneri de boş verin, bu fonksiyonlar cep telefonunda var. Sinyal çekmese bile ses ve ışık verir. 
Afetten sağ çıkabilmek için yakınınızda cep telefonu bulunsun. 
Yatağınızın kenarında çakı ve bisküvi de olsa iyi olur. 

Felaketler ve yaşanan acılar öğretir 
Yanlış ve hatalı kurulumlarından dolayı şikayet ettiğimiz ‘Baz istasyonları’nın ne kadar gerekli olduğunu da öğrendik. 
Haberleşme çökünce yaşam bitiyor! 
Ayakta kalmış baz istasyonlarını arıyor gözümüz. 
Afette, mobil istasyonlar meselesi çözüme kavuşturulmalı. 
Sinyal olmadığı, telefon çekmediği, haberleşme yapılamadığı için kurtarılabilecek kaç kişiyi kaybettik acaba? 

Haberin Devamı

BURSALI ARAMA-KURTARMA EKİPLERİ 

Bursa’dan bölgeye çok sayıda ekip gitti. 
Kamu kurumları, belediyeler ve STK’ların arama-kurtarma birliklerinin değeri bu günlerde anlaşılıyor. 
Yeni kurulmuş, ekipman eksikliği olan ekipler bile bölgeye koştular.  
Eksikleriyle yardıma koşan ekiplerimiz orada ‘kurtarıcı olarak karşılandılar’ ve deneyimsizliklerine rağmen enkazlara girip çıktılar, canlı ve cansız bedenler çıkarttılar. 

Arama ve kurtarma ekipleri AFAD şemsiyesi altında bulunuyorlar.  
Ancak eğitim, donanım, tatbikat, sevk ve yönlendirme, koordinasyon, görev sahasındaki etkinlikler, geri bildirimler gibi konularla ilgili ciddi yetersizlik ve sahipsizlik mevcut. 
Yaşamsal önemde bir hatırlatma yapıyorum. 
Arama-kurtarma birlikleri bir çatı altında toplanmalı. 
Vali Yakup Canbolat bu yapıya öncülük etmeli. 
Standart uygulamalar, modern yöntemler, araç gereçler, donanımların kullanılması, eğitimler ve tatbikatlar disiplin içinde yapılmalı;  
Tüm ekipleri bir araya gelmeli, Bursa arama-kurtarma ekipleri bir ‘çatı yapı’ altında toplanmalı. 

Sağlığın UMKE’si, Jandarmanın JAK’ı, Polisin PAK’ı, Devletin AFAD’ı, halkın AKUT’u, BAKUT’u, dağcıların kulüpleri, Nilüfer Belediyesinin NAK’ı, Mudanya’nın MAK’ı, Orhangazi’nin OBAK’ı, Osmangazi’nin, Mustafakemalpaşa’nın, Yıldırım’ın ekipleri, UEDAŞ’ın ekibi, Bursagaz’ın BURAK’ı, büyükşehirin, itfaiyenin, kömür ve maden işletmeleriyle daha birçok kuruluşun, gönüllülerin kurdukları arama kurtarma timleri bir araya ‘daha fazla yararlılık için’ gelmeli, getirilmeli... 
*
Zira beklenen Bursa depreminde yararlılık gösterecek bu grupların koordinasyonu, işbirliği, eğitimi, desteklenmesi bugünkü AFAD yönetimiyle olacak gibi görünmüyor...
Bursa Valisi Yakup Canbolat bu konuya el atmalı ve Türkiye’ye de örnek olmalı. 

Ekibi olmayan kurumsal işletmelerin ekip kurmaları teşvik edilmeli, maddi manevi desteklenmeli. 
Mesela personel ve maddi imkanları sınırsız olan, il ve ilçe Müftülükleriyle, diyanet vakıflarının arama-kurtarma ekibi kurmaları sağlanabilir.

Yazarın Tüm Yazıları