Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. SerdarYazarın Tüm Yazıları

Depremden ormana, ormandan iklime

Bursa’da deprem olmaz, evler yıkılmaz.Apartmanlar ve siteler çökmez.

Haberin Devamı

Bina içlerinde kalanlar yaralanmaz, ölmezler.
Yollar kapanmaz. Yangın çıkmaz. Ateş, alev etrafı sarmaz.
Velev ki sardı, itfaiye anında yetişip, söndürür...

Kimse korkmasın, kimse endişe etmesin.
Bursa ve civarında deprem olmaz!
Bursa’nın manevi bekçileri, ünlü yatırları var;
Emirsultan, Üftade, Somuncubaba, padişahlar, şehzadeler, sultan anneleri bizleri korurlar.
Korkmayın!..

Komşu iller telaş yapmasınlar, ortalığı velveleye vermesinler.
Kimse kampanya düzenlemeye kalkmasın;
Ekmek, su, battaniye, yatak, yorgan, yastık, ısıtıcı, soğutucu, araç gereç, giysi, eldiven, hilti, matkap, kesici, pil, el feneri, jeneratör, elbise, hijyen ve temizlik malzemeleri, çorba, yemek, karavan, konteyner göndermeye uğraşmasınlar...
Bir şey istemiyoruz, hepsi var, zaten bize bir şey olmaz!..
Hem, AFAD, yetişir. Kızılay, çadır satar...

Haberin Devamı

BİLİM BİZİM NEYİMİZE?

Depremci felaket tellallarına aldırış etmeyin!
Bursa’da deprem olmayacak, kimsecikler ölmeyecek!

Deprem olacak diyenleri taşlayalım, olmayacak, endişe etmeyin diyenleri baş tacı edelim.
Falcılar, müneccimler, cinciler ve astrologlar ile iş tutalım, akademisyen, profesör, ilim, bilim, fen diyenleri haşlayalım...
‘Depreme hazır olmak’ plan ister, program ister, akıl ister, sağlam organizasyon ister, finansman ister, deneyimli ve bilgili yönetici ister...
Hazır mıyız diye sormayın!

 FELAKET SENARYOSU YAPMA!

‘Deprem, depremde salgınlar ve sağlık sorunları’ hakkında konuşurken birisi, ‘Felaket senaryoları yapıyorsunuz, halkı korkutmaya ne hakkınız var!’ diye çıkışmıştı bana...
Vatandaş haklı...
‘O kafa’ları, afet ve depremle ilgili bir kurumların, birimlerin başından eksik etmemeli!

CİDDİYE ALAN DA VAR

Deprem gerçeğine ciddiyetle eğilen kurumlarımız da var.
Hizmet binalarından karot aldırıp, testlerde binaları ve lojmanları ‘çürük’ çıkınca da hemen eyleme geçip, yeni çalışma yerleri arıyorlar.
Onları tebrik ediyorum.
Müdürlerin ellerine, ha hizmet binalarının ‘çürük’ raporlarını vermişsiniz, ha ellerine pimi çekilmiş el bombaları bırakmışsınız!..
Güç bir durum...

Çalışanlarını düşünen sorumlu yöneticiler, personellerini önlem olarak evden çalışmaya yönlendirmişler.
Evler de çok sağlam değil ama...
Neyse kimse endişe etmesin...
Bursa şerbetli bir kenttir.
Deprem meprem olmaz, herkes dalgasına baksın!...

Haberin Devamı

O ZAMAN BÖYLE KORUNURDU

Hüsnü dedemi nereden bileceksiniz?...
1940’ların sonuna doğru, yani CHP’li yıllarda, köyümüzde bir fırtına, bir afat olmuş, tütün damımızın bir bölümünü yıkıp götürmüş.
Ne yapsın dedem...
Almış eline baltasını, gitmiş ormanına. Bir meşeyi devirmiş. Devirdiği meşeyi orada yolmuş, kütüğü de atının terkisine bağlayıp, kapıya getirmiş.
Sonra da hızarla biçip tahta haline getirmiş. Tahtaları çakıp, damın uçup giden yerlerini onarmaya başlamış.
İşi bitirirken de jandarma dedemin başında bitivermiş.

Rahmetli Hüsnü dedeme bir araba sopa vurduktan sonra, ellerini kelepçeleyip Akçaabat’a, karakola götürmüşler.
Birkaç gün nezarette tutulmuş, tutuklanacak...
Şakası yok, en büyük suçu işlemiş;
Kendi ormanından ağaç kesmiş!

Araya, zamanın hatırlı insanı “Malkoç’un Mustafa”, “Mustafa Reis“ girmiş, dedem de “ilgililere verilmek üzere” bir ineğini sattırmış da yakasını öyle kurtarmış...
Demem o ki, bu ülkede ormanlar böyle korunurmuş.
Devletin, ağacı ve ormanı halka karşı, jandarmasıyla, ormancısıyla koruduğu o günlerden bugünlere geldik...
Şimdi de halkımız, ağaçları ve ormanları korumaya çalışıyor. Hem de TOMA’sına, biber gazına, ittirme kaktırmasına karşı yılmadan direniyor...

Korkunç bir girdaba sürüklendik a dostlar...
Orman yağmasına dur denilmeli.
Bir yanda küresel kuraklık, kavurucu sıcaklık, sürdürülebilir kalkınma hedefleri, çevreci yaklaşımlar, diğer tarafta orman kesimi...
Olmuyor...
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!

Haberin Devamı

NEDEN BÖYLE OLDUK

KENT meydanı Bursa’nın en hareketli ve kalabalık yerlerinden biri. Böyle olunca da gerek araç, gerekse yaya trafiği haddinden fazla yorucu oluyor.
Kırmızı ışıkta sakin sakin bekliyoruz. Bebek arabasıyla bir kadın, diğer çocuğuyla geldi bir ışığa baktı, bir de huşu içerisinde yeşil yanmasını bekleyen bizlere baktı, herhalde içinden de ‘sizlerden adam olmaz!’ diye geçirerek, yaya geçidine yaklaşan taksiye de aldırış etmeden caddeye atladı.
Durmayıp, devam eden taksinin şoförüne de; “Dursana!” diye hakaret etmeye başladı...
Öyle baka kaldık kadına.
Bekleyenlerden birisi;
- Şoför haklı, size kırmızı yanıyor. Yol onun, beklemeliydiniz! deyince de;
- Size ne oluyor, ben kırmızı mırmızı anlamam, yola girdim mi duracak... O kadar! demez mi...
Neyse yeşil yandı geçtik.
Karşıya yürürken bir arkadaş, “Eskiden hem suçlu, hem de güçlüler vardı. Şimdi hem suçlu, hem güçlü, hem de terbiyesizler çoğaldı. Boş verin azizim, devir değişti” diyerek geçti dedi.
Bence de haklı...

Yazarın Tüm Yazıları