Urla da hak ediyor

Son yıllarda gastronomiyi daha çok konuşuyoruz. Bunda başarılı mekanların, iyi şeflerin büyük katkısı var. Aslında Anadolu, lezzetleriyle öne çıkan bir coğrafyadır. Ama biz bunu anlatmakta, tanıtmakta geç kaldık. Yerelliğin öne çıktığı bir döneme giriyoruz. Gastronomide de durum böyle...

Haberin Devamı


Ama geleneksel olanla moderni de birleştirmemiz gerekiyor.
O yüzden yeni pişirme yöntemlerini denemek, bunu süslemek, bir menü haline getirip sunmak çok ayrı bir meziyet...
Yeni şefler ve bu şeflere inanan mekanlar arttıkça; Türkiye’nin de gastronomideki iddiası artacak.
Michelin Guide’ın İstanbul’u listeye alması itici bir güç olacak. Şimdi sıra Urla’da...
Çünkü Urla’da şefler bir başarı hikayesi yazıyorlar.
Mekan sahipleriyle, şefleriyle arada buluşuyor, sohbet ediyorum.
Dünyanın çok farklı coğrafyalarından gelen misafirleri ağırlıyorlar.
Michelin ile birlikte bu yarış ve iddia; başka restoranları da etkileyecek.
Bu tatlı rekabet bize iyi gelecek.
Gastronomideki yeni arayışları hızlandıracak.
Ve göreceksiniz; seneye liste güncellendiğinde Urla’dan en az üç mekan ve şefin ismini göreceğiz.
Belki de daha fazlası...

Haberin Devamı

 
Osman’ın hayali gerçek oldu

Urla’nın öne çıkma hikayesinde OD Urla ve Osman Sezener’in büyük payı var.
Aslında Michelin’in ilk habercisi Opinionated About Dining’den geldi.
Opinionated About Dining, derecelendirme sistemine deneyim katan tek yemek anketi...
Her yıl en iyi restoranları listeleyen Opinionated About Dining, bu yılın en iyi 150 Avrupa restoranını yayınladı. Listenin başında Rasmus Munk’un Alchemist restoranı yer alırken, Türkiye’den de 3 restoran listeye girmeye hak kazandı.
OAD’nin ‘Şiddetle Tavsiye Edilenler’ listesinde şef Osman Sezener’in Od Urla’sı da var.
Yerellik, sürdürülebilirlik Sezener’in dikkat ettiği kavramlar...
Ve yeni gastronomide olmazsa olmaz detaylar...
Osman’ın hayali gerçek oldu.
Ve bunu yaparken belki de farkına varmadan birçok insane ilham oldu.
Osman Sezener, Michelin’i çoktan hak eden şeflerimizden biridir.

Urla da hak ediyor

 
Bir de Osman Serdaroğlu

Ve bir diğer Osman; Osman Serdaroğlu...
Kuşçular’daki Teruar’da da Osman harikalar yaratıyor.
Parma’da aşçılık okulu Scuola Di Cucina Alma’da okudu. 2 Michelin yıldızlı Gennaro Esposito’nun Restorente Torre del Saracino’da çalıştı. Sicilya’nın 2 Michelin’lisi ünlü şef yani Pino Cuttaia’yla birlikte yemekler yaptı. Şimdi de kendi restoranında Teruar’da; o bölgenin lezzetleriyle yemekler yapıyor. Bence Osman Serdaroğlu da, Michelin’i hak edenlerden...

Haberin Devamı

Urla da hak ediyor

 
Ve Urla Vino Locale...

Ozan ve Seray Kumbasar’ın da ortak hayalleri gerçek oldu.
Ozan; Bilgi Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve İşletme mezunu ama çocukluğundan beri hayali, tutkusu olan yemek yapma işini sürdürebilmek ve bir restoran açmaktı. Taksim Hyatt Regency Otel, Mia Mensa gibi yerlerde çalıştıktan sonra eşi Seray ile Urla’ya yerleşti.
Ve o da çok başarılı menüler yapıyor.
Vino Locale de Michelin’in tavsiye listesinde yer almayı hak ediyor.

Urla da hak ediyor

Bir Urla Horozu
Berlin’i uyandırır mı?

Daha önce yazmıştım. Tekrar edeyim istedim.
Sanatçı Fazıl Say, harika bir Urla paylaşımı yaptı.
Ne diyor Fazıl Say...
“Sevgili dostlar, sevgili Berlin’deki dostlar...
Berlin’de 4 yıl yaşamış biri olarak yazıyorum yazımı. (1991-1995)
Yani kısmen o çok meşhur kelimeyi izninizle -hatta Schöneberg’lilikten gayet hak ederek- ben de kullanabilirim, “Berlinliyim” (İch bin ein Berliner)
Cuma, Cumartesi Berlin’deyim.
Şimdi konuya girelim;
Yazımın başlığı ‘Bir Urla Horozu Berlin’i uyandırır mı?’ 2 yıl öncesine gidelim. Salgının ilk başladığı aylar, ilk karantina günleri, ilk tam kapanmalar...
Eşimle iki ay kadar bir süre, Urla’daki küçük evimizde kalmıştık. Hayatımda ilk kez konsersiz, turnesiz, yolculuksuz, stressiz bir dönem başlamıştı.
Tüm zaman benimdi. İlk kez uzun tatil olmuştu.
Urla bahar aylarında eşsiz güzeldi.
Gel gör ki, yan komşunun bir horozu vardı. Tamamen şuursuz saatlerde ötüyordu. Hava aydınlanmadan... 03.45, 04.15 filan..
Ve öyle bir gürültü koparıyordu ki, her seferinde uyanıyordum.
Üstelik kendine has bir horozdu, ötüşünün ilginç bir ritmi, özgün melodisi vardı.
Sabah o saatlerde uyanan biriydim artık. Ve benim dışımda herkes 5-6 saat sonra uyanıyordu.
İnsan ne yapar saatlerce?
Mesela bir keman konçertosu besteler!
Urla...
Sessiz sabahlar...
Tan vakti, şafak vakti, güneşin doğuşu, Urla’da bomboş sokaklar, ıssız sahil, yağmur damlaları,
ıssız gökyüzü, yalnız toprak, yalnız ay...
Ve hep farklı armonilerle doğuşunu seyrettiğim o yalnız güneş…
Her sabah farklı renklerde ve ahenkte...
Dünya pandemide, doğa dinleniyor, doğa nefes alıyor.
Ege, sessiz ve şiirsel...
Dokusu ve kokusu ile yaşıyor.
İnsanın aklına bu renk dünyası ne müzikler sürükler değil mi?
Sağolasın horoz...
İşte 6-7 Mayıs’ta (yani bu Cuma Cumartesi) Berlin’in tarihi Konzerthaus salonunda seslendirilecek olan ikinci keman konçertomu besteledim. Dünyada ilk seslendirilişi Berlin’de bu hafta.
Adı: ‘Karantina günlerinde bahar sabahları.’
4 bölümlü 25 dakikalık bir eser. Konusunu anlattım.
Horoza da teşekkürler ve saygılarla.
Ünlü kemancı Friedemann Eichhorn, şef çok değerli üstat Christoph Eschenbach. Konzerthaus Orkestrası...
Bu bestelediğim ikinci keman konçertosu. İlk konçerto 1001 gece 2007’de idi.
Çalmaya değilse bile dinlemeye tabii ki geliyoruz.
Bir horoz nelere kadir.
Buluşmak üzere...”
Ve işte benim İzmirimi, Ege’yi, Urla’yı anlatan müthiş bir hikaye...

Yazarın Tüm Yazıları