O da artık Urlalı

Ahmet Güneştekin ile uzun yıllardır tanışıyoruz.

Haberin Devamı

Çok başarılı işlere imza attı bugüne kadar…
Çocukluğunun geçtiği Batmanlı yıllar hikayelerle şarkıların yarattığı ses dünyasının içinde geçer. Ses ve sözlerin sürekli tekrarından çok etkilenir; genç yaşta mitolojik öğelerle tanışıp resim yapmaya başlar.
İstanbul’a taşınması 1997’tir. Beyoğlu’ndaki ilk atölyesinde, biçim, materyal ve yüzeyle ilişki kurma yollarını araştırarak farklı üretim teknikleri denemeye başlar. İşleri yaklaşık on yıllık bir sürece yayılan ve ülke genelinde yürüttüğü etnografik çalışmalarda elde ettiği bulgulara dayanır.
İlk kişisel sergisini “Karanlıktan Sonraki Renkler” işte mitolojik bir öyküye dayanır.
2005’teki “Güneşin İzinde” çok ses getirir.
Belgesellerinde hem fotoğraf vardır hem de sinematik görüntüler…
Yerel sanatçılarla ortak sergileri de ilgi çeker.
Binlerce çocuğun katılımıyla bu etkinlikleri yapar.
Beyoğlu’ndaki Güneştekin Sanat Merkezi’ni 2010’da kurar.
2012’deki Yüzleşme sergisi onun tanınmasında önemli bir milattır.
Uluslararası izleyici onunla ilk olarak Venedik’te tanışır.
Marlborough Gallery onu temsil etmeye başlar.
New York’taki Marlborough Gallery’deki sergisi girift ve ayrıntılı çizgi katmanları ve renk modülasyonlarıyla tuvalden taşıyormuş hissi veren heykelsi formlardadır.
Optik yanılsamalar, geometrik soyutlamalar ve renk geçişleriyle dışbükey ayna ve metal kafes gibi nesneleri işleyişi mitolojik öğe kullanımıyla bütünleşir.
Galerie Michael Schultz’un Berlin’de açtığı Güneş Yolu sergisi arşivinden seçilmiş işlerle on yıla yayılan sanatsal üretimini bir araya getirir. Yoktunuz adlı sergide buluntu nesneleri kullanarak hafıza mekânı inşa eder.
Tabii bir de Ölümsüzlük Odası var.
Göbekli Tepe’deki kazılarda ortaya çıkan buluntuların morfolojik ve anlamsal yönlerini araştırır.
Pilevneli Project’te gerçekleştirilen nesneleri kullanma biçimlerini, malzemeleri düzenleme ve üretme pratiğini sergiler.
Bir gazeteci olarak sanatı, sanatçıları hep yakından takip ettim.
Güneştekin de onlardan biri…
Belirli aralıklarla görüşüyoruz.
Ama galiba daha sık görüşeceğiz.
O da artık Urlalı oluyor.
Tabii İstanbul’dan kopmadan…
Ama hayatının bir bölümünü Urla’da yaşayarak, Ege’nin o güzel havasını içine çekerek sanat yapacak.
Biliyorum o evde harika sanat eserleri çıkacak.

Haberin Devamı


Geçmişle bugün
Ve mübadele

Haberin Devamı

3 Kasım’da Ahmet Güneştekin İzmir’de Kültürpark’ta olacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Güneştekin’in “Gâvur Mahallesi” sergisine ev sahipliği yapacak.
Serginin küratörlüğünü Şener Özmen üstlendi.
Ahmet Güneştekin; ağırlıklı olarak mübadeleyi anlatacak.
Diyor ki…
“Sergi insan olmanın tarihsel, kültürel ve politik olarak çok yönlü etkilerini anlama olanağı sunuyor. Biçim, materyal ve yüzeyle ilişki kurdum. Geçmişle şimdi ve yaşananlara farklı bir bakış açısıyla bakma imkanı buldum.”
Merakla bekliyorum.


Kediseverler bakalım ne yapacak

Ben hayvanseverim.
Ama daha çok köpek severim.
Kedi seven çok arkadaşım var.
Onlara bir haberim var.
Latince adı Toxoplasma gondii olan bir parazitin insanlar üzerindeki etkilerini inceleyen bilim insanları şaşırtıcı bir gerçeği ortaya çıkarmışlar.
Araştırmalara göre, bu parazitin varlığı insanlarda kronik strese sebep oluyormuş.
Ve bu stresin insanların siyasi görüşleri üzerinde etkili olduğunu da belirlemişler.
Parazitin erkekleri solcu kadınları tutucu yaptığını ortaya çıkarmış.
Ben söylemiyorum.
Bu konuyla ilgili dünya medyasında haberler böyle…
Genellikle aşısız kedilerin kumundan insanlara bulaştığı için “kedi paraziti” diye de anılan bu organizma, dünya nüfusunun en az üçte birini enfekte etmiş durumdaymış.
Ben yazmış olayım.

Haberin Devamı


İmar affı değil
Kentsel dönüşüm

Yıllar içinde afların kentlerimizi nasıl yaşanmaz hale getirdiğini hep birlikte görüyoruz.
Büyük şehirlerimiz gerçekten de çok büyüdü, nefes alamaz hale geldik.
Bunda inanın imar aflarının önemli bir payı var.
Ve yine gördük ki; afla, barışmakla bu işler çözülmüyor.
Daha modern şehirler için gerçek bir kentsel dönüşüme ihtiyaç var.
Bunu mutlaka yapmalıyız.
Öncelikle deprem kuşağında olan bir Anadolu olduğu için yapmalıyız.
İkincisi yaşanabilir kentlere sahip olmak için yapmalıyız.
Yoksa gerçekten ne altyapı, ne de bunlar için kaynak yetecek.

Yazarın Tüm Yazıları