Neden böyle olduk

DEĞERLİ arkadaşım Ahmet Talimciler, Fenerbahçe – Beşiktaş maçında yaşanan olayları şöyle yorumluyor.

Haberin Devamı


“İlk olarak öfkenin nasıl aklın önüne geçtiğini ve sağduyuyu ortadan kaldırabildiğini görüyorum. İkinci olarak ise futbolun, rekabetin ve güzelliklerin yerini akıl almaz bir kazanma hırsına terk etmekte olduğuna şahitlik etmiş oldum. Ama belki de bunlardan çok daha önemlisi; toplumsal hayatın bir minyatürü olarak futbolun, bir kez daha ülkemizde yaşanan gelişmelere dair hepimize bir şeyler fısıldamakta olduğunu söyleyebilirim. Gerginliği, öfkesi her geçen gün biraz daha fazla kabaran bir toplum var karşımızda ve bu durum toplumsal hayatımızın her alanında olduğu gibi stadyumlar özelinde de kendisini göstermeye devam ediyor. İşin asıl üzerinde durulması gereken kısmı ise bütün yaşadıklarımızın sonunda ortalama bir karar etrafında bile toplanamayacak olmamızda saklı. Çünkü geçen perşembe gecesi yaşananları tiyatro olarak niteleyenler ile barbarlık olarak adlandıranlar arasında herhangi bir uzlaşı sağlanamayacak ve çözüm olarak sunulanlar ise çözümsüzlüğe katkıda bulunmaktan öteye gidemeyecek...”
***
Ahmet Talimciler kim?
Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde spor sosyolojisi ve spor medyası üzerine araştırmalar yapan biri...
Yıllar önce Ahmet’e gazete yazıları yazdırmıştım.
Aslında o günlerden bu tehlikeyi görmüş ve toplumu uyarmaya çalışmıştık.
Hep söylüyorum.
Spor bizim aynamız ve artık sadece spor olmaktan çıkmış bir organizasyon...
İçinde büyük bir ekonomisi de var, sosyolojik gerçekleri de...
***
Bakın Ahmet Talimciler başka ne diyor?
“Yaşadıklarını sürekli olarak kendi tarafına doğru yontma anlayışı içerisinde yetiştirilen kişilerin, adaletle kurdukları bağlantının seviyesi de yine kişisel çıkarları doğrultusunda gerçekleşecektir. Türkiye’de futbol sahalarında geçmişin izlerini temizlemek ve gerçek anlamda adaleti tesis etmeyi sağlamak hususunda hiçbir zaman samimi olmadığımız için konuştuklarımız daima gerçekler değil, gerçeklerin etrafındakilerdir. Durum böyle olunca çözüm olarak ortaya koyulanlar da her defasında kördüğümü biraz daha artıracak tedbirler olmaktadır.”
***
Bu sözler sadece sporumuz için mi geçerli?
Bence değil.
Alın bu sözleri siyasete çevirin, siyaset için de yorumlayın.
Ve anlayın ki...
Türkiye’nin gerçeklerin peşinden koşması gerekir ki; demokrasimiz güçlensin.

 
23 Nisan coşkusu

ÇOCUKLARINA, gençlerine bir bayram hediye eden başka bir ülke var mı?
Yok...
Dün Türkiye’nin her yerinden gelen fotoğraflara baktım.
Pırıl pırıl çocuklarımız, gençlerimiz...
Bu ülkenin geleceğine inanın.
Yeter ki; gençlerimize eşit fırsatlar yaratalım.
Gündemimizi siyasetin ötesine taşıyalım.
Girişimciliği, inovasyonu teşvik edelim.
Gençlerimizin hayal kurmalarına izin verelim.
23 Nisan yine büyük bir coşkuyla kutlandı.
Bu ülkeyi seviyorum.

 
Turizmciler bu yıldan umutlu

HAFTA sonu Alaçatı’da turizmci dostlarımla biraz konuştum.
Bu yıldan çok umutlular...
Dövizdeki artışın kendilerinin lehine olduğunu düşünüyorlar.
Yurtdışına tatile gitmek isteyenlerin bu yıl tercihlerinin Türkiye olduğunu söylediler.
Avrupalı turistin de geleceğini düşünüyorlar.
Temmuz, Ağustos’un zaten iyi geçtiğini, bu yıl Eylül, Ekim’in de iyi olacağını söylediler.
Valla iyi haberler...
Birkaç yılın olumsuz etkisinin piyasaya nasıl yansıdığını biliyoruz.

 
Geçmiş seçimlerden
daha farklı olacak

SİYASETTE her saatin önemli olduğu bir haftaya girdik.
Takvim sıkışık olunca, her şey bir anda olup bitecek.
Örneğin listeler için öyle aylar süren bir yarış olmayacak.
Örneğin kırılmalar, dökülmeler, gönül koymalar öyle derin izler bırakmayacak.
Örneğin kulisler, tartışmalar, iç çekişmeler filan; mecburen 25 Haziran’a bırakılacak.
Çünkü sayılı gün gelip geçecek, bir anda kendimizi sandığın başında bulacağız.
Bence iyi bir şey...
Tabii seçimin ertesi gününden itibaren Türkiye’nin gerçek gündemine dönebilirsek...

Yazarın Tüm Yazıları