Katalog hayatlar

15 Temmuz gecesi “bu akıl tutulması” diye bir yorum yapmıştım.

Haberin Devamı

16 Temmuz sabahı bilgisayarımın başına oturduğumda yazımın başlığı da buydu.

“Akıl tutulması...”
Neden böyle söylemiştim.
Çünkü hayatımın her döneminde sorgulayan, sorgulatan, yeni fikirlere açık olan, demokrasiyi içine sindirmiş ve hep demokrat kalmayı kendine hedef seçmiş, sadece Türkiye’ye değil dünyadaki gelişmeleri de yorumlayan biri olarak bu ihanet sürüsünün devleti yıkma, yerine kendi kurgularına göre bir sistem kurma arayışını hayalin ötesinde ütopya; ütopyanın da ötesinde bir akıl tutulması olarak yorumlamıştım.
İddianameleri okudukça, ifadelere baktıkça durumun tam da böyle olduğu anlaşılıyor.


***


Bazı açıklamalardan anlıyoruz ki; kadın kocasına, kocası karısına bile FETÖ üyesi olduğunu söylemiyor, söyleyemiyor.
Ya da bazı durumlarda tam tersi...
Yani kolektif bir çalışma da var.
Tam bir katalog hayatlar öyküsü...
Eşini bile kataloglara bakarak seçiyorsun.


***

Haberin Devamı


Anlamıyorum da; yine da bazı şeyleri yorumlamak mümkün...
Adam işsiz; sınava girecek, bir gruba yanaşıyor.
Ya da terfi etmek istiyor; edecek ne bilgisi, ne de gücü var, bir yerlerden medet umuyor.
Ya da adam iflas bayrağını çekmiş, tutunacak bir dal arıyor.
Hadi bir yere kadar anladık; menfaati için, kendi geleceği için bazı şeylere kılıf bulmuş.
İyi de arkadaş...
Sen bir başkasının hayatını nasıl yaşarsın.
Daha başlangıçtan onaylamadığın, istemediğin, arzu etmediğin bir hayatı nasıl içine sindirirsin.
Kataloglu hayatlar...
Eşini, işini kataloğa göre belirle...
Akıl tutulması değil de nedir?


17 Nisan sabahından beklentim

Birçok kişiyle konuşuyorum, birçok çevreye giriyorum.
Benim gördüğümü, hissettiğimi siyasetçiler de görüyordur.
Toplum gergin, vatandaşımız yorgun...
Bir buçuk yılda dört seçim yapmış başka kaç ülke var dünyada?
Yok, ya da çok az...
Gerçi ben bunu Türk demokrasisi için bir olgunlaşma süreci olarak görüyorum.
Sandığa gitmek, gidebilmek önemlidir.
Ama yine toplum yoruluyor.
Yoruldu da...
Sonra 15 Temmuz...
Krizleri çabuk atlatan bir ülkeyiz, kendimize çabuk geliyoruz, hatta güçlenerek çıkıyoruz ama...
Yine de bu süreç toplumu çok gerdi, bunu da görüyorum.
Bitmeyen gözaltılar, tutuklamalar...
Toplum yorgun, bu dalgalanma süreçlerinden de yorgun...
Kafası karışık değil; net aslında...
15 Temmuz’u yapanların bir hain çetesi olduğu çok açık...
Şimdi de referandum...
16 Nisan’da “Evet” ya da “Hayır” diyeceğiz.
Artık milletimiz ne derse o...
Evet ya da hayır; önemli olan daha güçlü bir demokrasiye sahip olmamızdır.
Hep söylüyorum.
Dilerim; 17 Nisan sabahından itibaren siyaset gündelik hayatımızdan çıkar ve biz başka konulara konsantre oluruz.


Şu birkaç gün iyi geldi

Bu yaşta apandist ameliyatı olunca nekahat sürecini çok kitap okuyarak, çok müzik dinleyerek, çok film izleyerek geçirdim.
Çok da iyi geldi.
Karnımdaki o gerilmeyi biraz hafifletti, beynimdeki ağrı hayallere döndü.
Sanat...
Ruha her zaman iyi geliyor.
Hem de her ruh haline...
Diyorum ki...
Siyasetçilerimiz de hayatın siyasetten ibaret olmadığını biraz hatırlasalar, biraz sanatı siyasetin önüne geçirseler.
Hadi diyelim bu alışkanlık kolay kolay değişmez, siyasetle yatıp siyasetle kalkan politikacılarımız bundan vazgeçmezler, ama bari hafta sonlarını kendilerine, çocuklarına, çevrelerine, biraz da sanata ayırsalar.
İnanın dünya daha güzel olur.
Ayırmıyorlar mı?
Valla ayırmıyorlar...


Sokak lezzetleri hoşuma gidiyor

Hürriyet Ege yazarı Sıtkı Şükürer arada köşesinde yeni keşfettiği lokantalardan bahsediyor. Çok da iyi yapıyor. Bazılarına beni de alıp götürüyor, bazılarına kendim gidiyorum.
Sokak lezzetleri hoşuma gidiyor.
Çünkü bir kenti kent yapan asıl bu lezzetler...
Bu konuda daha çok yazı yazmaya karar verdim.
Sizler de bana yardımcı olun...

Yazarın Tüm Yazıları