Haberciliğin kıymetini bu dönemde anladık

GÜNE önce bizim gazetelerle başlarım, sonrasında da mutlaka yabancı medyanın başlıklarına bakar, ilgimi çekenleri okurum.

Haberin Devamı

 

New York Times ve Le Monde benim olmazsa olmazlarım.
Bild ve Washington Post da ikinci listemde yer alıyor.
Pandemi sürecinde hepsini çok yakından izledim.
Şunu söylemeliyim.
Türk medyası korona sürecinde gayet başarılı bir sınav verdi.
Halkın bilinçlenmesinde, farkındalık yaratılmasında, devletle toplum arasındaki iletişimde neredeyse hiç hata yapmadı.
Anında, net, açık mesajlarla ve günün 24 saatinde görev yaparak gazeteciliğin sorumluluğuyla hareket etti.
Sağlık çalışanlarına teşekkür ediyoruz ya, özellikle perakende mağazalarında çalışanlarına, kargo hizmeti verenlere, ben de bugün bir teşekkürü de medya çalışanlarının hak ettiğini düşünüyorum.
Bu dönemde bir şeyi daha hatırladık.
O da haber...
Doğru, objektif habercilik hep önemliydi, bundan sonra daha da önem kazanacak.
Sosyal medya 2010’dan sonra hayatımıza girdi.
Zannettik ki, geleneksel medya küçülecek, sosyal medya katlanarak büyüyecek.
Aslında rakamlar sosyal medyanın geometrik büyüdüğünü gösteriyor.
Herkes gibi ben de burada vakit geçiriyor, takip ediyorum.
Ama ilk günden bu yana söyledim, yazdım, yine tekrar ediyorum.
Geleneksel medya hiçbir zaman bitmeyecek.
Çünkü sosyal medya bazen hepimizi şaşırtıyor, başka bir noktaya dikkat çekiyor.
O dalgada ve ortaya atılmış bir haber eğer doğru değil ya da eksikse sonrasında kıyamet kopuyor.
Üzülenler, darılanlar, hayal kırıklığına uğrayanlar oluyor.
Habercilik ciddi bir iştir.
Nasıl bir cerrah çok hassas çalışmak zorundaysa, gazeteciler de öyle olmalıdır.
Hassas, objektif, inandırıcı ve güvenilir.
Doğru haber dün olduğu gibi yarın da okuyucusuyla buluşacak ve karşılık bulacaktır.

Haberin Devamı

 
“Bu iş bitti” havası var

LE Monde, Fransa’daki tartışmalara yer veriyor.
Biliyorsunuz Fransa, OHAL’i ilk ilan eden ülkelerden biriydi ve 11 Mayıs’a kadar karantinayı mart ortasında açıklamıştı.
11 Mayıs’a üç gün var ve Fransa salgınla mücadelede gelinen noktayı konuşuyor.
Dört bölge için kısıtlamaların devam edeceği belirtiliyor.
100 kilometreden uzun seyahatler için sertifika şartı getiriliyor.
Sınırlar “bir sonraki duyuruya kadar” kapalı kalmaya devam edecek.
11 Mayıs sonrası iki vitesli bir Fransa tarif ediliyor.
Bu soru geçenlerde Fransa Başbakanı Edouard Philippe’e soruldu.
Philippe’in cevabı şöyleydi:
“Birincisi sadece bir Fransa var. Asla iki vitesli bir Fransa olacağını hayal etmemelisiniz ve her yerde dikkatli olunmalı. Bariyer hareketleri, fiziksel uzaklık... Ve bu uzun bir süre böyle devam edecek.”
Fransa’daki arkadaşlarımla konuştum.
Dediler ki...
“Fransızlar o kadar korktular ki, 11 Mayıs’tan sonra belki ilk birkaç gün bir rahatlama olur ama sonra bu tedbirler tavizsiz uygulanır.”
Fransa’yı takip ediyorum.
Ama Türkiye’de sokakları izledikçe, gördükçe bu rahatlamanın çok doğru olmadığını söylemek isterim.
Ki...
Türkiye bu süreçte Fransa’nın birkaç hafta arkasından geliyor.
Bizde sanki “Bu iş bitti” havası var.
Ama Fransız medyası günlerdir uyarıyor ve 11 Mayıs sonrası konusuna dikkat çekiyor.
Bana biraz fazla rahatız gibi geliyor.

Haberin Devamı

 
ABD neyse dünya da odur

BİRAZ da Amerikan medyasına baktım.
Salgın sırasında 33 milyondan fazla Amerikalı işini kaybetti.
Post-Ipsos anketine göre işsiz kalanların yüzde 77’si geri dönebilecek.
Ekonomistler iş kayıplarının yüzde 40’ından fazlasının kalıcı olabileceği konusunda da uyarıyorlar.
Washington Post’ta okudum.
Chicago Üniversitesi Becker Friedman Enstitüsü raporu durumu net özetliyor.
“İki büyük sorun var: Birincisi, birçok şirket iflas ediyor veya kalıcı olarak kapanıyor, bu yüzden işçilere ihtiyaç duymayacaklar. İkincisi, ekonominin bazı bölümleri yeniden açıldıktan sonra bile birçok insan alışveriş yapmak, seyahat etmek ve daha önce olduğu gibi yemek yemeye tereddüt edecek. Yarı kapasitede çalışan veya paket servisi yapan işletmeler daha az çalışanla devam edecek.”
Amerika’dan şundan dolayı örnek veriyorum.
Hizmet sektörünün en önemli adresi ABD’dir.
Oradan başlayan akımlar eninde sonunda dünyayı da etkiler.
Amerika buysa Türkiye’de de durum odur.
Bugün olmasa yarın, belki de yarından da yakın.

Haberin Devamı

 
Bodrum girişini gördünüz mü?

MUĞLA seyahat izni kaldırılan şehirlerden biriydi.
Bodrum girişinde 4 kilometreye varan kuyrukları gördünüz mü?
Endişelendiğimi söylemem lazım.
Elbette herkes çok sıkıldı.
Bir apartman dairesinde durmak, beklemek ne kadar zor çok iyi tahmin ediyorum.
Yazlığı olanlar bir an önce kendini Muğla sahillerine atmak da isteyebilirler.
Ama pandemi bitmedi, bu yaz bildiğimiz yazlardan olmayacak.
Yine alışkanlıklarımıza devam eder, her şeyi unutursak en başa döneriz, söyleyeyim.

Yazarın Tüm Yazıları