Yılgın hoşgörü

“Bu dünyada büyülü bir şey varsa, birini gerçekten anlamaya çalışmak ve bir şeyleri paylaşmaya çalışmak olmalı. Bunun neredeyse imkânsız olduğunu biliyorum, ama ne önemi var. Önemli olan çabanın kendisi...” (Before Sunrise)

Haberin Devamı

Filmin adı, Before Sunrise yani Gün Doğmadan... 1995 yapımı. Ethan Hawke ile Julie Delpy başrolde. Romantik dram türündeki bu efsane sinema filminden alıntıladığım replikle giriş yaptım. Neden mi? Repliğin içerdiği anlam derinliği, aslında düşünebilme ve konuşabilme yetisine sahip biz insanları yakından ilgilendiriyor. “Birini gerçekten anlamaya çalışmak ve bir şeyleri paylaşmaya çalışmak...” sözü size neyi çağrıştırmalı? Muhtemelen; hasta, üzgün, problemleri olan, çaresiz ve zayıf birinin duygularını anlamaya çalışmaktan bahsedildiğini düşünürsünüz.  Peki bu gerçekten öyle mi? Bence öyle değil. Birini anlamaya çalışmak için ille de hüzünlü ve problemli olması gerekmiyor. Mutlu ve sevinçli de olabilir. Size göre doğru ya da yanlış da olabilir. Toplumu rahatsız edici, insanlıktan uzak, aykırı davranışlar dışındaki her türlü insani durum ile duygular anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bu düşünceme katılacağınızı biliyorum. Ve hatta kendinizin ne kadar anlayışlı, günlük hayatında empati ile yaşayan bir insan olduğunuzu falan da anlatmaya kalkarsınız. Gerçekten öyle misiniz? Emin değilim. Tekrar repliğe dönersek... “Bunun neredeyse imkânsız olduğunu biliyorum...” sözüyle ben de hemfikirim. Çoğumuzun hem insani duygularının hem de samimiyetinin yapmacık hale geldiğinin de farkındayım. Bu karşılıklı samimiyetsizliğin hepimizde bir yılgınlığa sebep olduğu da apaçık ortada. Birbirimizi anlama çabası ile paylaşmanın büyüsü varken... Yapmacık karakter ve yılgın hoşgörüyle (kerhen) birlikte yaşama zorluğuna katlanıyoruz. Çok aptalca...

Haberin Devamı

ATAKULE’DE ‘SUSHİ İLE DAMA’ OYNAYIN

Yılgın hoşgörü

Uzak Doğu mutfağına düşkün olanlar ile beni yakından takip edenler, Chinebloom’un nefis yemeklerini daha önce birkaç kez yazdığımı hatırlayacaklardır. İki çok eski arkadaş Suat Kantarcıoğlu ile Mutlu Köktürk’ün birlikte kurduğu ve Atakule’ye gelerek biz o civarda oturanları sevindiren ‘Chinabloom’ bugünlerde yeni bir sushi yeme ve yedirme tarzıyla ilgi çekiyor. Restoranın deneyimli Sushi ustası sevgili Mert’in yaratıcılığıyla uygulamaya konan ‘Sushi Dama’yı oynayarak yemek için Atakule’ye gittim.

Haberin Devamı

Yılgın hoşgörü

İki arkadaş da olabilir tabii ama öncelikle karı-koca veya iki sevgiliye tavsiye ederim, çünkü müsabaka çekişmeli ve atışmalı oluyor. İki farklı çeşit sushi siparişi verdikten sonra gerisini Mert usta hallediyor. Sushiler dama tahtasında servis edilirken heyecan basıyor. Sizin verdiğiniz siparişiniz karşıda, karşının sushileri de sizin önünüzde. Sevgiliniz veya arkadaşınızın önündeki sushilerinizi midenize indirmek için karşıdakileri kazanmanız gerekiyor. Hem açlığınız hem de aç kalma ihtimaliniz sizi hırslandırıyor... Deneyin kazanacaksınız yoksa kaybeden hesapları ödüyor.

AÇIK TEZGÂH IŞIL IŞIL

Yılgın hoşgörü

Açık Tezgâh ve Pınar Tüfekçioğlu’nu yanılmıyorsam dört yıl önce yazıp anlatmıştım. Ayrancı, Kıbrıs Sokak’ta küçücük bir dükkânda pişirdiği nefis pastaları, kekleri ve tatlıları ile ünlenen sevgili Pınar’a yolum düştükçe mutlaka uğruyorum. Son uğradığımda pişirdiği şahane ayvalı cheesecake’i tattırdı, mest oldum. Yeni aldığı profesyonel kahve makinesi ile pişirdiği kahveyi tatlının yanında ikram ederken baristalığını da değerlendirmemi istedi. Tatlıdaki el lezzeti kahvelere de yansımış belli ki. Nefisti. Çoğunlukla kişiye özel ve önceden sipariş alarak çalıştığı için pişirdikleri de her daim taze ve leziz oluyor. Hepimizin düşkünü olup bayılarak yediği klasik ‘profiterol’ Ankara’da yiyebileceğiniz en iyilerinden biri diyebilirim.

Haberin Devamı

Yılgın hoşgörü

ŞEKER ÖLÇÜM SENSÖRÜ

Sevgili Pınar’ın bir de servis için kullandığı el yapımı seramik tabak ve ışıl ışıl fincanları var, beğendiğinizi tatlı veya kahvenizi bitirdikten sonra satın alıp gidiyorsunuz. Tip-1 diyabetli çocuklara her ay iki adet kullanmak zorunda oldukları şeker ölçüm sensörü satın almak için bir sosyal sorumluluk projesi başlatan makine mühendisi ‘Işıl Ersü’ ile Açık Tezgâh’tayken tanıştım. Kendi elleriyle yaptığı seramik ürünleri satarak elde ettiği gelirle satın aldığı sensörleri, ihtiyacı olan diyabetli çocuklara düzenli olarak her ay ulaştırıyor. Hem TED’li hem ODTÜ’lü yani tam Ankaralı güzel yürekli kadının bu davranışına hayranlık duymamak mümkün değil. @isilersu1 sosyal medya hesabından iletişime geçip el yapımı seramiklerden edinerek katkıda bulunabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları