Görebilir misiniz yürekten?

“Neyse ki biz ekimdik. Bitmezdik resimlerde. Sırasız, dengesiz, yapraksız öyle... Hem vardık hem de yoktuk. Biz sahi nereliydik? (Edip Cansever)

Haberin Devamı

Yılın en güzel ayıdır ekim... Hem yazın hem de sonbaharın izlerini taşırken, siz farkında olmadan şarkı bile söyletir.
* Soğuğun soğuk, sıcağın sıcak olmadığı günler...
* Güneşin terletmediği, yağmurun ıslatmadığı, aşkın acı, sevginin hüzün vermediği günler...
* Gün ısınınca annenin nefesi, soğuk ısırınca sevgilinin kolları yetiyor. Kadının daha kadın, erkeğin daha erkek ve aşkın en aşık olduğu en güzel günler...
* Renklerin daha parlak, suların billur, yüreklerin berrak, kuşların şen şakrak olduğu günler...
* Ağaçların rüzgârla dans ederek yaprak döktüğü, insanların dengeye ve hoşgörüye sevdalandığı, tüm canlıların yenilenmek umuduyla hayata sıkıca sarıldığı günler...
* Yağmurla buğdayın tane tane toprakla buluştuğu ekimin zamanı... Yansımanın, yeniden yapılanmanın, iyileşmenin, atlatmanın, yeni başlangıçların, ilerlemenin, mevcudiyet ve huzurun... En önemlisi sabır ve metanetin... Güvende hissetmenin, üretmenin ve tüm bu güzelliklerin zamanı... Kiminin yüreklerde çimlendiği, kiminin yeniden yeşereceği en verimli günler...
* * *
“Ne ekersen onu biçersin” atasözünün umut vadeden ve gerçekleştiğinde yüreği ferahlatan, emeklerin karşılığının alındığı ve bereketlenen insan davranışlarının sorgusuz sualsiz sevgiye bulaştığı, yaşama tutunduğu en güzel ay... “Oh ne güzel bir tablo çizdin, lay lay lom” diyenler vardır şimdi. “Bu güzel enerjiyi, bu olumlu duyguları biz neden hissetmiyoruz acaba?” sorusu da manalı manalı gelmiştir. Aslında, “Herkes kendi gönül güzelliği ile bakıyor ve görüyor” diyebilirim. Bakınız... Ekim ayı... “Mustafa Kemal Atatürk” ve “Cumhuriyet...” Görebilir misiniz yürekten?

Haberin Devamı

PAZAR KAHVALTISI YA DA ‘BRUNCH’

Görebilir misiniz yürekten

Çoğunlukla devamı olup da hafta içi çalışan kesim, pazar günleri tek öğünle yetiniyor diyebilirim. Cumartesi gecesi yorgunluğu ve uykunun tatlandığı pazar günleri karınlar bir farklı acıkıyor. Canımız peynir, zeytin çeker bir yandan, bir yandan köfte sosis... Sucuklu yumurtanın kokusu burnumuzu okşarken; vişne, çilek ya da bergamot reçeli ister canımız. Şöyle bol yeşillikli bir salata şahane olmaz mı? “Kızarmış patates ile böreklerin yanı boş kalmasın. Fasulye veya barbunya pilaki iyi gider” diyerek doymak için zeytinyağlılardan medet umuyorken. Bir anda “Yanında tereyağına bulanmış döner kebap da olsa fena olmaz” diyerek iç çekiyoruz... Ahhh şekerpare olsa! Ya da kaymaklı ekmek kadayıf... Ekler mi, profiterol mü yoksa? Hepsinden de olsa olur mu? Çok mu abartmış oluruz? Kesinlikle abartmıyorum. Ankara Barosu’nun Gölbaşı Özdemir Özok Sosyal Tesisleri’ndeki (ABAYS) pazar kahvaltısı aynen bu duygularla geçiyor. Alaylı Ustabaşı Murtaza Bolat ve ekibinin her şeyi kendi elleri ve geleneksel yöntemlerle hazırladığı onlarca yiyeceğin bulunduğu sofranın havasını ve lezzetini anlatmak çok zor. Gidip yaşamanız gerekiyor. Bana göre Ankara’nın en iyisi...

Haberin Devamı

MESUT USTANIN YERİ ‘HAMLAKİT’

Görebilir misiniz yürekten

Gölbaşı demişken, ‘Hamlakit’e uğramadan olmaz. Esasında, Hamlakit’in, Rize Çamlıhemşin’de bir yaylanın adı olduğunu yeni öğrendim. İlk defa 1999 yılında yine Gölbaşı’nda bir benzin istasyonunun içinde ‘Mesut Ustanın Yeri’ olarak açıldığını, şimdilerde İnönü Caddesi’nde (Konya’ya giderken yolun sağında görüyorsunuz) hizmet verdiğini. Öğrendiğim en vurucu tarafı ise bundan sonra Ankara’nın en iyi mıhlamasının yapıldığı yer olarak hafızama kazınacak olması. Rize’den getirtilen tel peynir, sade tereyağı ve mısır ununun birlikte hemhal olduğu bu nefis lezzeti tattığınızda tüm ezberlerinizin de değişeceğini garanti ederim. Garsonlar o kadar rahat getirip önüme koydu ki, ben de basitçe yiyip kalkıp gideceğimi düşünmüştüm. Öyle olmadı işte, tadına baktıktan sonra haksızlık olduğunu düşündüm. Bu kadar nefis ve şahane bir lezzettin bir seremoniyle birlikte saygıya da ihtiyacı vardı. Başımda şapkam yoktu ama ben yine çıkarıp önüme koydum. Bence mutlaka gidip siz de saygı duyun.

Haberin Devamı

ANTEP USULÜ ‘LAHMACUN’

Görebilir misiniz yürekten

“Ben Antepliyim. Şahin’im ağam. Mavzer omzuma yük. Ben yumruklarımla dövüşeceğim. Yumruklarım memleket kadar büyük. Hey... hey!” Yaklaşık üç yıldır Hoşdere Caddesi’nin aşağı taraflarında (Aşağı Ayrancı) hizmet veren mütevazı bir lokanta ve girişinde dikkat çeken sözleri okudunuz az önce. Lokantanın girişinde yazıyla birlikte dikkat çeken dizili odunların iştah kabartan estetik görüntüsü lahmacun ya da pişen diğer pidelerin lezzetini katladığını söylemeye gerek yok sanırım. Tevazunun lezzete bürünür halini benim en çok sevdiğim lahmacun türü ‘Antep usulü’nün tadına bakınca iliklerime kadar hissettim. Bayıldım desem klişe olacak, şahaneydi de yetmeyecek. İyisi mi  Gaziantepli Şahin Bey Lokantası'na gidin, kendiniz karar verin.

Yazarın Tüm Yazıları