Bir sonbahar sabahı...

“Hayat ya bir aşktır ya bir tesadüf, belki de bir hatıradır. Ama ne olursa olsun iyidir, güzeldir.” (Ara Güler)

Haberin Devamı

Kahvenin tadına değen kuş cıvıltıları, nemli bitki kokusuyla, gözlerimin gördüğü renklerin ruhuma kattığı ferahlık vardı. Bu duyguyu kaçırmak istemedim. An’ı yaşamakta pek maharetli değildim, içimde biriktirdiğim korku ve kaygılar tüm güzellikleri örterek beni bu güzel anlardan uzaklaştırıyor; farkına varınca dönüp tekrar an’a geri geliyor, kuşlara kulak veriyorum. Sohbet ederken sanki bana da sorular soruyorlardı. Konuyu bilsem müdahale edecektim ama mevzunun başını kaçırmıştım. Saksağan yere yakın ağaç diplerinden daldaki kumrulara seslenirken aldığı cevaba göre yerini değiştiriyordu. Bülbül uzaktan okuduğu şarkısını arada keserek sohbete kulak veriyor, ilgisini çekmeyince şarkısına kaldığı yerden devam ediyordu. Sesler kesilince benim bir şeyler söylemem gerektiği için sustuklarını sanıyorum. Oysa ki sevginin diliydi konuştukları. Yeryüzündeki her insan gibi dinleyebiliyor ama konuşamıyordum. Konuşamasam da sevgi sözcüklerini seçmeye, anlamaya çalışıyorum. Ses tonlarının çıkardığı melodilerin kulağıma verdiği titreşimle yaşamı fısıldadıklarını varsayıp, kahveyi ayrı bir keyifle yudumluyorum. Bulundukları yer önemli değildi, gökyüzü olması kâfiydi. Birkaç ağaç ve dallarına tüneyip uzaktan uzağa seslenerek kur yapacakları yârenleri olması yetiyordu. Dünya onlar için koca bir gökyüzüydü. Ağaçlar ve dalları ile birlikte toprakla oynamak yetiyordu. Yedikleri içtiklerinin miktarı belliydi, fazlası uçurmazdı onları. Ama biz insanlar hep açtık, doymuyorduk. Doyumun midemizi doldurmakla alakası yoktu, ruhumuz doyumsuzdu. Daha fazlasıyla uçulamayacağını düşünmek, kuş beyninin bile idrak ettiği bir durumdu. İnsan beyni farkında bile değildi.

Haberin Devamı

Bir sonbahar sabahı...

BALIK KOKUSU

Mahalle içi yürüyüşleri seviyorum. Eve giderken Tiflis Caddesi esnafının çoğunu tanımasam da göz aşinalığım var. Her yürüyüşte farklı kokularıyla farklı yerler keşfediyorum. Geçen hafta yine aynı caddede kokusuyla Tuğçe’nin elmalı kurabiyesi vardı. Bu hafta Ceren hanımın Tereyağlı Karides kokusu mest ediciydi. Tiflis Caddesi’nde ‘Dalyan Karadeniz’ balıkçısının önünden geçerken aileyi görüyordum, kokuları da alıyordum ancak kendileri için pişirdiklerini düşünüp gıpta ediyor, yoluma devam ediyordum. Bu geçişimde karides kokusu yayılınca dayanamadım ‘Kendinize mi’ diye sordum. Hayır dışarı pişiriyoruz cevabı keyif verdi. Başka yerde tadım randevum olmasa, anında oturup aynısından istiyorum diye tutturacaktım. Çok şeker bir aile ve ev havası var balıkçıda. Baba Taner bey balık tedarikini yapıyor, anne Ceren hanım pişiriyor, kız ve damat serviste. Ceren hanım kendi evinin mutfağında, misafirlerine pişiriyor havasıyla çalışıyor. Tam dikkat etmedim ama 2 veya 3 masası var. Balık seçip Ceren hanıma veriyorsunuz o pişiriyor. İster balıkçıya oturun ister evinize götürün. Her hâlükârda mest oluyorsunuz.

Haberin Devamı

Bir sonbahar sabahı...

‘GORKİ’NİN YUFKA EKMEĞİ

Bildiğiniz gibi değil tabii ki... Şahane yufka ekmeği yapan Sivaslı Figen hanımın; Ünlü Rus yazar Maksim Gorki ile bir akrabalığı yok. Gorki’nin ‘Ekmek İşçileri’ isimli kitabıyla benzerliğinin dışında bir bağ kuramazsınız. “Ben ekmeğimi, ekmekten çıkarıyorum” dedi Figen hanım... Hem Sivas nere; Moskova nere... İşin aslı şu... Figen hanımın Görkem isimli oğlunun kısaltılan haliymiş ‘Gorki’. Kimse bilmeyince ilgi çekiyor ve benim gibi içeri damlayıp muhabbete başlıyor. İçeride şahane bir aile ve eş, dost havası var. Yabancı ya da müşteri hissi oluşmuyor. Tamamen olumlu enerji yayıyorlar. Epeyce meraklıları da var. Daha önce alıp tulum peynirine sarmalayıp yemiştim, yufka ekmeği nefis. Bunun yanında normal yufka da açıyorlar, erişte kesiyorlar. Ve çok iddialı oldukları mantı var bir de. Bu sefer yufka ekmeği, gelecek sefere mantının tadına bakacağım. Yolunuz Birlik Mahallesi 448. Cadde’ye düşerse mutlaka uğrayın, muhabbet de yufkalar da şahane.

Haberin Devamı

Bir sonbahar sabahı...

SEYYAR CİĞERCİ KASIM

Geçen yıldı sanırım, size seyyar ciğerci Kasım’dan ve nefis Arnavut ciğerinden bahsetmiştim. Turan Güneş Bulvarı civarlarında dolaşır, telefonla gelen isteklere göre istikametini belirler ve yürüyerek siparişe doğru gider. Epeydir görmüyordum Kasım’ı. Tiflis Caddesi’nin eskilerinden berber Ramazan’a uğrayınca gördüm. Caddenin en iyi çayını demleyen Ramazan ile en iyi ciğer bir aradaydı, tatmamak olmazdı. Evde eşinin pişirdiği ciğerin temizliğinden şüphe yok. Yıllardır aynı bölgede aynı insanlar yiyor, lezzeti eskisinden iyiydi diyebilirim. Kıyafetleri tertemiz ve jilet gibiydi. Sepeti büyütmüş altına bir de ayak yaptırmış. Kasım’ı görünce tam anlamıyla eski usül sokak satıcısı havasıyla geçmişe dalıyorsunuz. Telefonu yazmamı istese de yazmadım. Turan Güneş civarına gidip herhangi bir esnafa sorsanız sizin için arayacaktır. 

Yazarın Tüm Yazıları