Lütfen okuyun

Hani şu eskiden kapılara “Bu kâğıdı 7 kişiye vermezsen…” diye başlayan tehdit dolu kâğıtlar bırakılırdı. Sonrasında sosyal medya aracılığıyla devam etti uzunca bir süre.

Haberin Devamı

Ben de aynı şekilde bugünkü yazımı okumanızı istiyorum. Okumazsanız ne kaybederseniz bilmiyorum ama okuduğunuz takdirde hayatınızın daha anlamlı olacağını söyleyebilirim.

Türkiye genelinde engelli vatandaşlarımıza yönelik olarak “Bu Tuval Senin!” sloganı ile düzenlediğimiz resim yarışmasında dereceye giren iki güzel insanı tanıtacağım size.

Bir gün Dünya çapında ressamlarımız, müzisyenlerimiz olacak ve bunu gerçekleştirecek olanlar da engelli vatandaşlarımız olacak inanın. Çünkü onlar çok inanıyorlar ve çok çalışıyorlar. Bizim katı prosedürlerimizi, kalıplarımızı ve önyargılarımızı aşacaklar; bütün kalbimle inanıyorum.

Mehmet Günay Demiröz ve Semra Çelik, sizi tanımamıza fırsat verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

 

Haberin Devamı

MEHMET GÜNAY DEMİRÖZ

1973 doğumlu, Aydınlı bir ailenin ikinci çocuğu. Babası işçi, annesi ev hanımı. Resim aşkını şöyle anlatıyor: “Henüz okula başlamadan içimde bir çizme dürtüsü vardı. Bulduğum her alana resim yapardım ve bu beni çok mutlu ederdi. Çocukken bana ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ diye sorduklarında ne olduğunu tam bilmesem de ‘Ressam olacağım.’ derdim.

Demiröz, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunu. Mezuniyetinde İzmir’de Egemak Sanat Galerisi’nde ilk kişisel sergisini açan Demiröz’ün en büyük hayali -sponsor bulabilirse- İstanbul’da bir sergi açabilmek.

Eğitiminden sonra askere giden Demiröz rahatsızlanır ve psikolojik sorunlar yaşar. Kendisine paranoid şizofreni teşhisi konur. Hava değişimi verirler ama durumunda iyileşme olmayınca “Askere elverişli değildir.” raporu verilerek evine gönderilir.

Demiröz, evine döndüğünde rahatsızlığıyla ilgili çeşitli hastanelere gider ve sonuç olarak %80 engelli raporu verilir.

Kendisi o günler için, “Uzun yıllar mücadele ettim hastalığımla, düzenli ilaç kullanmam neticesinde kontrol altına aldık. Ve nihayet ara verdiğim resme geri döndüm, iki yıldır da serbest çalışmalarıma Aydın Toplum Ruh Sağlığı Merkezi’nde devam ediyorum.” diyor.

Lütfen okuyun
 

Haberin Devamı

Yarışmaya gönderilen eserler arasında üzerine en çok konuşulan biri Demiröz’ün resmiydi. Jürimiz Ertuğrul Özkök’ ün yorumu “Kırk sekiz saattir bu resme bakıyorum.” oldu. Demiröz’e, “Korkuyorum” adını verdiği eseriyle ne anlatmak istediğini sorduğumda bana verdiği cevap şu oldu:

“Resmimdeki figürler annemi ve beni temsil ediyor. Annesinin elinden tutan çocuk değil bir adam ama büyüyememiş çünkü annesine bağımlılığı devam ediyor. İnsanlar rahatsızlığı sebebiyle önyargılı yaklaşıyor ve o adam insanların acımasız olduklarını düşünüyor ve toplum dışına itilmekten korkuyor.”

Lütfen okuyun
 

SEMRA ÇELİK

1985 yılında Batman’da dünyaya gelen Semra Çelik, sekiz kardeşin beşincisi. 1993 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucu iki elini kaybeden Semra hiç okula gitmemiş. Resimleri ayakları ile yapıyor. Eğitim hayatına Açık Öğretim ile başlamış ve şu an Açık Lise 3. Dönemde.
1997 yılında ailesi ile İstanbul’a göç eden Semra’nın hayatını değiştiren bir doktor olur. Semra’nın resme ilgisi vardır. Annesi bu ilgisini doktora anlatır, sonra Semra doktorla tanışır, doktor ona defter ve rengârenk boyalar ve onlarca hikâye kitabı hediye eder.

Doktor “Bu defteri doldur, daha sonra sana yenisini alacağım. Hayatta bir amacın olsun, ilk amacın da sergi açmak olsun.” der. Semra, amacın ne olduğunu ilk defa doktordan öğrenir ve resim sevgisi tutku halini alır.

Semra çok şey borçlu olduğu doktor için “ Hayatımı değiştiren doktorla tanıştığım için çok şanslıyım. O zamanlar küçük olduğum için doktorun adı da dâhil hiçbir şey bilmiyorum. Umarım bir gün karşılaşırız ve ona teşekkür etme fırsatı bulurum.”

Lütfen okuyun

Semra doktorunun tavsiyesini dinler ve ilk resim sergisini açar. “İlk amacıma 2007 yılında İSMEK tarafından ve o dönemki öğretmenim Deniz Sağdıç’ın desteği ile ulaştım. Hayatta bazı talihsizlikler olabiliyor, ben kazada iki elimi kaybettim ama hayatımda resim olduğu için şanslıyım. Beni en çok üzen ise resimleri ayaklarımla yaptığım için insanların yaptığım resimlere değil nasıl yaptığıma bakması. Ben resimlerimi hayal gücümle yapıyorum ama çok az insan bunun farkında. Ben engelli değilim aslında sadece ellerim yok. Elin, gözün veya bir uzvun olmaması engel değil, engel sadece zihniyet, aşılamayan tek engel bu.”

Haberin Devamı

“Bundan sonraki amacın ne?” soruma Semra’nın verdiği cevap “ En büyük amacım bir gün çok iyi bir ressam, bir sanatçı olmak. Bunun gerçekleşmesi için de çok çabalıyorum.”

Resminde ne anlatmak istediğine yönelik olan soruma verdiği cevap “Resimlerimde yağlıboya ve karakalem tekniklerini kullanıyorum. İstanbul'un koca siluetiyle beraber insanları, mekânları gözlem ve hayal gücüyle tuvale yansıtıyorum. Bunun dışında kendime özgü geliştirdiğim tekniklerle, rüyalarımın bana kattığı imgelerleri gerek figüratif gerekse de soyut işler olarak kendime yeni bir boyut oluşturmaya çalışıyorum.

Lütfen okuyun

Yazarın Tüm Yazıları