CarolIne Scheufele Bodrum aşığıyım

TÜRKİYE DOSTU

İsviçre’nin ünlü mücevher ve saat markası Chopard’ın kurucu ortağı ve kreatif direktörü olan Caroline Scheufele ile Cenevre’deki göl kenarı malikanesinde buluştuk. Art deco mimaride döşenmiş ev ve girişte yer alan klasik otomobil koleksiyonu Scheufele’nin mücevherdeki zevkinin de yansıması gibi...
Tam bir Türkiye dostu ve hayranı olan; her yaz teknesiyle Bodrum’a tatile gelen Scheufele’nin evinin mutfağında dev bir nazar boncuğu görmek açıkçası mutlu etti. Beni öğle yemeğinde ağırlayan Scheufele, mutfakta şefle beraber yemek yapma mütevaziliği gösterdi.
Hep beraber yemek yaparken Türk gastronomisine de övgüler yağdırdı, “Türkiye’deki deniz mahsulleri ve sebzeler tek kelimeyle favorim” dedi.

BODRUM TUTKUSU

Caroline Scheufele, geçtiğimiz yaz top model Natalia Vodianova’nın derneği yararına Bodrum’da yardım gecesi organize etmiş ve dünya jet-set’inden önemli isimlerin ülkemize gelmesini sağlamıştı. Aldığım güzel haber ise Scheufele’nin Chopard’ın marka yüzü olan Julia Roberts ile kırmızı halıda yürüyeceği Cannes Film Festivali sonrasında tatil için yine Bodrum’a geleceği oldu. Scheufele “27 yıldır ana sponsor olduğumuz ve ödüllerini tasarladığımız Cannes Film Festivali sonrasında dostlarımla Bodrum’da olacağım. Festival sonrası dinlenmek ve eğlemek için Bodrum eminim harika bir tercih olacak” diye konuştu.

ŞEHRİN KLASİĞİ

İsviçre’deki hafta sonumun en lezzetli durağı ise 1977’den beri açık olan Cenevre’nin en eski İtalyan lokantası Auberge D’onex oldu. Ünlü şef Valentino Rusconi’nin hazırladığı geleneksel lezzetler kadar restoranın ambiyansı da bir o kadar nostaljikti. Dev şömine alanı, kareli duvar kağıtları, ahşap servis arabaları ve masaya sepetlerde bırakılan taze sebzeler geleneksel bir sunumun parçalarıydı.
Gitmeden önce restorana dair dinlediğim yorumlar dışında tüm garsonların beyaz önlük giyip papyon takmış 50 yaş üstü kişiler olması, deneyimli ve ne servis ettiğini bilen bir restoranda olduğunu bana bir kez daha hatırlattı.

DEV STANTLAR

Her yıl Bern’de düzenlenen ve bu yıl ilk kez Cenevre’ye taşınan, “Watches & Wonders” isimli dünyanın en büyük saat fuarına da katıldım. Fuardaki stantların tasarımını görünce adeta şoke oldum. Hatta bu dev yapılara stant değil birer mağaza demek daha doğru olur sanırım.
İlk olarak Chopard’ın 500 m2’lik fuar mağazasını gezdim. Tam 4 haftada inşa edilmiş, içinde toplantı salonları, bar ve yemek odaları, merdivenler ve resepsiyonun olduğu 3 katlı dev stant adeta bir 5 yıldızlı otel konforundaydı.

Tüm markaların böylesine çılgın hazırlıklar ve yatırımlar yaptığını görünce saatçiliğin İsviçre için adeta bir endüstri haline geldiğini anladım.
Marka ve mühendislik değeri olarak büyük bir kıymet oluşturan saatçiliğin dünyada geldiği nokta açıkçası tek kelimeyle büyüledi.