‘Savaşa hayır’ demek nasıl anlam kazanır?

“Savaşa hayır” dedikten sonra...

Haberin Devamı

PKK’nın sınırımızda terör devleti kurma çabasının nasıl engelleneceğine yönelik tek harflik bir öneri bile ortaya koymuyorsan...

Yaptığın sadece ve sadece...

Goygoyun kralıdır.

*

“Savaşa hayır” dedikten sonra...

Terör baronlarının yöneteceği bir terör devletiyle nasıl baş edebileceğine yönelik hiçbir fikrin yoksa...

Yaptığın sadece ve sadece...

Bomboş bir slogan atmaktır.

*

 “Savaşa hayır” dedikten sonra...

Emperyalist destekli bir terör oluşumunun Suriye’yi parçalamasına karşı hangi yöntemle mücadele edileceğini söylemiyorsan...

Yaptığın sadece ve sadece...

Romantik görünümlü bir kolpacılıktır.

*

 “Savaşa hayır” dedikten sonra...

Ülke olarak 40 yıldır mücadele ettiğin örgütün, ABD tarafından silahlandırılmış bir yapı olarak sınırında belirmesine karşı gıkını çıkarmıyorsan...

Yaptığın sadece ve sadece...

Haberin Devamı

Riyakârca bir eyyamcılıktır.

‘Savaşa hayır’ demek nasıl anlam kazanır

DOĞRU MEGRİ! YANLIŞ MEGRİ!

DOĞRU MEGRİ: Şivan’ın ilk megrisi, çok doğru bir megriydi... Çünkü barış olacaktı, çünkü çatışmalar duracaktı, çünkü anaların ağlaması bitecekti, çünkü 40 yıllık sorun sona erecekti, çünkü her şey güzel olacaktı.

*

YANLIŞ MEGRİ: Şivan’ın son megrisi, çok yanlış bir megri... Çünkü üzerine gidilen Kürtler değil, çünkü Suriye’de PKK oluşumuna vurunca sesin Şivan’dan çıkması saçma, çünkü ağlaması boşuna...

FAHRETTİN ALTUN İLK ADIMI ATTI

ULUSLARARASI arenada bizim bildiğimiz en basit, en yalın, en temel gerçekler bile çarpıtılıyor. İşin daha fenası koskoca devlet başkanları, gazeteciler falan bile bu çarpık bilgilerin esiri olmuş durumdalar.

*

İşte bu yüzden uluslararası arenada gür bir seda ile sürekli haykırmak gerekiyor:

“PKK bir terör örgütüdür” demek gerekiyor... “Harekât Kürtlere yönelik değil, PKK’ya yönelik” demek gerekiyor... “Türkiye kendini savunuyor” demek gerekiyor...

*

Bu konuda ilk adımı Washington Post’a yazdığı etkili makaleyle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun attı... Ardından Cumhurbaşkanı danışmanlarının uluslararası kanallara verdiği mülakatlar geldi.

*

Haberin Devamı

Arkası gelmezse olmaz... Devam etmek şart... Durmak yok, yola devam yani.

ERSAN ŞEN HOCA’NIN NEDEN HASTASIYIM

DEPREM oluyor, şak diye deprem uzmanı oluyor. Askeri harekât oluyor, şak diye general oluyor. Seçim oluyor, şak diye kamuoyu araştırmacısı oluyor. Dış politik bir gelişme oluyor, şak diye büyükelçi oluyor. Kadın sorunları gündem oluyor, şak diye feminist dernek yöneticisi oluyor.

*

Ve hiçbir zaman “Bu konu benim uzmanlık alanım değil, ben şimdi çıkıp ne diyeceğim ki” demek aklının ucundan bile geçmiyor.

*

İşte ben bu gerekçesiz özgüvenin hastasıyım.

BİR GÜN İÇİNDE TRUMP’LA İLGİLİ DEĞİŞEN CÜMLELERİM

Bu sarı kafada iş var arkadaş! Nasıl da hakkımızı teslim etti!

*

Haberin Devamı

Vay küstah vay! Söylenecek laf mı şimdi bu?

*

Aha! Bizim tarafı tuttu... İyi ki Trump var.

*

Yok artık... Gerçekler bu kadar mı çarpıtılır. Cahil adam.

*

Bak, bak, bak... Bize destek çıkıyor. O kadar da kötü değil yahu!

KAPILARI AÇARIZ HA!

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “Ey Avrupa Birliği! Kendinize gelin. Operasyonu işgal diye nitelendirirseniz kapıları açarız, 3.6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz” dedi.

*

Eskiden bu tür yaklaşımları hiç insani bulmuyordum.

Ancak... Şu ikiyüzlü, egoist, sadece kendini düşünen, küstah AB tavrını gördükçe... “Bunların anlayabileceği tek dil budur” noktasına geldim.

FETİH SURESİ OKUMAK

DİNİ açıdan doğru mudur, yanlış mıdır, orasını bilmiyorum... Ama bildiğim bir şey var: Fetih Suresi, geleneksel olarak... Bir işin sıkıntısız bir şekilde tamamlanması için, sıkıntıdan kurtulmak için, işlerin kolaylaşması için de okunur.

*

Haberin Devamı

Yani adı “Fetih” diye... İlle de bir ülkeyi fethetmek amacıyla okunmaz Fetih Suresi.

‘Savaşa hayır’ demek nasıl anlam kazanır

EKREM İMAMOĞLU İZLENİMLERİ

Sanki Marlon Brando babanın, Godfather filminde “Ailesiyle vakit geçirmeyen adam, gerçek bir adam değildir” sözünü işitmiş gibi... Ailesine acayip önem veriyor.

Günde 10 bin adım atmaya pek hevesli ama işlerinin yoğunluğu nedeniyle atamıyor.

Yüz günlük sürecini şöyle özetlemek mümkün: Yapı kurma, ekip oluşturma, tanıma, araştırma, inceleme, envanter çıkarma, plan yapma...

Sabah kahvesinin ardından mutlaka yeşil çay içiyor.

Maruz kaldığı haksızlıkları, “Aman da ne büyük haksızlıklara maruz kalıyorum ben” diye mübalağayla karşılamıyor... “Bu işin doğasında bu var” anlayışıyla karşılıyor gibi.

Haberin Devamı

Günde 5-6 saat uykuyla idare ediyor. Ancak ayda bir sefer olsun uzun, upuzun bir uykuya ihtiyaç duyuyor.

Kendisine yönelik suçlamalarla kafa bulmayı seviyor... Mesela “Yapacağız bu işleri, tabii tatile gitmezsek” falan diye espri yapıyor.

“İstanbul’a odaklanamıyor, gözü daha yükseklerde” falan deniliyor ya... Hayır, hayır! Tamamen İstanbul’a odaklanmış gözüküyor.

Yazarın Tüm Yazıları