Ölülerin ardından saydıran saydırana

HASAN Karakaya’nın ölümünün ardından sosyal medyada yazılanları okuyunca...

Haberin Devamı

Kanım dondu.Tıpkı Hasan Karakaya’nın ve gazetesinin, başkalarının ölülerinin ardından yazdıklarını okuyunca...Kanımın donması gibi.


*


-Bu taraftan biri ölür... Hemen başlar karşı taraf saydırmaya.-O taraftan biri ölür... Bu sefer saydırma sırası bu tarafındır.Her saydırmaya, her iki taraftan da aynı cümleyle itiraz edilir:“Ölülerin ardından kötü konuşulmaz.”


*


Ölü kimin ölüsüyse...İlkeyi hatırlatan da o olur.


*


Hasan Karakaya ve gazetesi, ölüp gitmiş insanların ardından ağız dolusu küfürler savurduklarında... Bu tarafın sözde uygar, sözde çağdaş ve sözde incelikli tipleri, “Sizi hiç sevmediler mi, size hiç sevgiyi öğretmediler mi, sizin hiç başınızı okşamadılar mı, siz nasıl insanlarsınız?” diye etkileyici çıkışlar yaparlardı.İşte bu etkileyici çıkışları yapanlar, bugün Hasan Karakaya’nın ölümünün ardından sanki hiç sevilmemişler gibi, sanki hiç sevgiyi öğrenmemişler gibi, sanki hiç başları okşanmamış gibi... Küfürler ediyorlar.


*

Haberin Devamı


Ölümün bile yenemediği karşılıklı bir büyük nefret... Ölümün bile baş edemediği bir bölünmüşlük... Ölümün bile bağışlatamadığı bir devasa hınç. Ölümün bile yumuşatamadığı bir korkutucu öfke. Allah’ım! Bu gidiş nereye?

 


Hasan Karakaya üzerine birkaç husus

 

-“AKİT yazarı Hasan Karakaya vefat etti” haberini görünce... Hasan Karakaya’ya karşı hissettiğim bütün kötü duygulardan arındım bir anda. Bir anda bitti her şey. Nefret dilini, hakaretleri, üslupsuzluğu falan unutuverdim.


*


-Hep böyle olur bende. “Ölüm” devreye girince... Tepeden tırnağa anlayış ve bağışlama kesilirim, “hayırla yâd etme” dürtüsü sarar her yanımı, “ölenin sadece iyi taraflarını hatırlama” gayretiyle dolarım.


*


-Hasan Karakaya için de durum değişmedi. Yaptığı kötülükleri, ettiği küfürleri, attığı iftiraları hemen unutuverdim. “Özünde iyi insandı” deyiverdim.


*


-Rahmetli öyle bir yazı yazardı ki... Küfür kıyamet! “Lan’sız” hitabı olmazdı, açıkça “p...k” der, “k...e” der, “p...t” derdi. Bu şiddetli yazıları okuyanlar, “ne kadar da sert bir adam, bunun yanına bile yaklaşılmaz galiba” izlenimini edinirlerdi.


*

Haberin Devamı


-Oysa işin bir de bambaşka bir yüzü vardı: Yazılarında küfür makinesine dönüşen, “lan’sız, lun’suz” yazı yazamayan bu adam, yanına gittiğinizde yeryüzünün en munis, en babacan, en centilmen, en merhametli, en kuzu gibi adamı oluverirdi.


*


-Hayat ile yazı arasında yaman bir çelişki! Kişilik ile kelimeler arasında müthiş bir uyumsuzluk! Yazının çıldırttığı ama hayatın sükûnet aşıladığı enteresan bir yapı! Hasan Karakaya işte böyle bir adamdı.


*


-Yazılarında ne kadar asık suratlıysa gündelik hayatında o kadar matraktı. Yazılarında ne kadar şedit ise gündelik hayatında o kadar yumuşaktı. Yazılarında ne kadar sekter ise gündelik hayatında o kadar “dur sana bir fıkra anlatayım”cı idi.


*

Haberin Devamı


-İnsanoğlunun bin bir tarafı var. Sadece yazılarına, sadece ideolojisine, sadece üslubuna, sadece kamuya açık yönlerine, sadece siyasi mücadelesine indirgenemeyecek kadar karmaşık ve karışıktır insanoğlu. “İnsana dair hiçbir şey beni şaşırtamaz” cümlesine fena halde hak vermiş olmam nedeniyle... Hasan Karakaya’ya dair bu karmaşıklık ve karışıklık da beni hiç şaşırtamamıştır.


*


-Allah rahmet eylesin. Allah onun da, bizim de günahlarımızı affetsin.

 


Kar yağarken yapılacak şeyler

 

Ölülerin ardından saydıran saydırana

 


-Kediniz kucağınızda arka bahçedeki bembeyaz ağaçlara bakabilirsiniz.


*


- Maçka Parkı’nda kar pikniği yapabilirsiniz.


*


-Her kar yağışında olduğu gibi yine yeni yeniden “FARGO”yu izleyebilirsiniz.


*

Haberin Devamı


-İsmet Özel’in “Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak” başlıklı şiirini okuyabilirsiniz.


*


-James Blunt’tan “Bonfire Heart” adlı insanın içine neşe salan şarkıyı dinleyebilirsiniz.

 

 

Ölülerin ardından saydıran saydırana

 

 

2016 için 7 kişisel karar 

 


-BİR: 2015 benim için “kedi yılı” oldu. 2016 ise “köpek yılı” olacak galiba.


*


-İKİ: 2015 benim için çok asosyal bir yıl oldu. 2016 ise âlemlere akma yılı olacak galiba. 


*


-ÜÇ: 2015 benim için aşırı siyasal bir yıl oldu. 2016 ise aşırı apolitik bir yıl olacak galiba. 


*


-DÖRT: 2015 benim için “beyaz çikolata yılı” oldu. 2016 ise “karamel yılı” olacak galiba.


*


-BEŞ: 2015 benim için “anı kitapları yılı” oldu. 2016 ise “roman yılı” olacak galiba.


*

Haberin Devamı


-ALTI: 2015 benim için “Yumurta bile kıramam” dediğim yıl oldu. 2016 ise mutfaktan çıkmayacağım bir yıl olacak galiba.


*


-YEDİ: 2015 benim için yumruk yediğim yıl oldu. 2016 ise yumruk atacağım bir yıl olacak galiba.

 

 

Türkan Şoray günleri

 

 

BUGÜNLERDE Türkan Şoray günleri yaşıyorum:


*


-Önce yönetmenliğini yaptığı “Uzaklarda Arama” adlı filmi seyrettim. Çok sevdim filmi. Masalsı havasını, iyi oyunculukları, başarılı kasaba atmosferini, anlatım tarzını sevdim. 


*


-Sonra “Türkan Şoray Söylüyor” adlı albümü alıp dinledim. Şarkı söylerken insana az sonra hata yapacakmış gibi gelen ve o hatayı hiç yapmayan bir tarzı var Türkan Şoray’ın. Belki de bu nedenle sarıp sarmalıyor insanı bu şarkılar. Dinlediğim her şarkı için “Tam Türkan Şoray’lık” dedim. Hiçbiri sırıtmıyordu. “Olmaz Olmaz”, “Dertler Benim Olsun”, “Kıskanırım Seni Ben”, “Duydum ki Unutmuşsun”... Hepsi çok yakışmıştı Türkan Şoray’a.


*


-Filmdi, albümdü derken... Bir de telefonla konuştum Türkan Şoray’la... 2015 böyle bitti. Umarım 2016 böyle devam eder. 

Yazarın Tüm Yazıları