Korktuğum başıma geldi

19 yaşındaki Dila Kurt vefat etti.

Ah Dila ah...

Turkuvaz gözlü kız.

Gözleri ne gök mavisiydi ne de lacivert.

Kamptaki ilk karşılaşmamızda "Aaa senin gözlerin turkuvaz!" demiştim, gerçekten de öyleydi, utangaç bir biçimde gülümsemişti.

Sessiz, kendi halinde ve şeker...

Zayıf olmak, zayıf kalmak isteyen biri.

Çağın çılgınlığına tutulmuş biri.

Sizin gibi benim gibi...

* * *

Ah Dila ah...

19 yaşındaki bu genç kızın ölümü beni derinden sarstı.

Bu cümleyi yazarken bile inanamıyorum.

19 yaşındaydı daha...

Henüz çocuktu...

Ve hayata gözlerini yumdu.

Annesinin, babasının halini düşünmek bile istemiyorum.

Bütün sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

* * *

Anlatması kolay değil...

İnsan o kampta kalınca, bir "aile" gibi oluyor, her gün aynı insanların yüzünü göre göre aranızda bir tür akrabalık gelişiyor.

Sabah, öğlen, akşam aynı sofraya oturup, birlikte yemek yiyorsunuz, o 7 kilometrelik ormanı günde 2 kez birlikte yürüyorsunuz.

Aynı amaç için ter döküyorsunuz.

Tuhaf bir yakınlık, bir sıcaklık.

Ve hep aynı mevzu...

"Ne kadar kilo vermişsin? A çok iyi!" ya da "Dert etme yarın daha çok verirsin..."

Aynı hedefe kilitlenmiş insanlar olarak birbirinize daha çok bağlanıyorsunuz.

O yüzden kamptaki bütün arkadaşlarımın da başı sağ olsun.

Hepsinin fevkalade üzgün olduğuna eminim.

Muzaffer Kuşhan’ın da.

Ben kendi adıma onun elinden gelen her şeyi yaptığına eminim.

* * *

Demin Madam Rosa’yı aradım.

Kampın müdavimlerinden, senelerdir gider gelir. Onun hikayesini de anlatmıştım size, "Sorma, perişanız" dedi "Ağlamaktan helak olduk. Şimdi öylece duruyoruz. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Hepimizde bir sessizlik. 10 dakika evvel ailesiyle güle oynaya oturan kız, 10 dakika sonra yok..."

Önce sara krizi ya da baygınlık geçirdiğini sanmışlar.

Sonra kalbinin durduğu anlaşılmış.

Muzaffer Kuşhan anında müdahale etmiş, ama elden ne gelir.

En şaşırdıkları ormanda yürürken ya da aşağıda aerobik yaparken değil de, ailesiyle sakin bir şekilde otururken bunun başına gelmiş olması.

O yüzden her yerde başına gelebilirdi bu olay diye düşünenler de var.

Zannetmeyin ki herkes Kuşhan’ı suçluyor yani.

Dün Günaydın yazarı Rahşan Gülşan benim Muzaffer Kuşhan’la yaptığım söyleşiden bölümler almış, sağ olsun, var olsun.

Gelin yeniden birlikte okuyalım:

Soru: İyi ama bu kampa girerken detaylı bir check-up yapılmadı bana. Sadece kanım alındı, tansiyonum ölçüldü. Başkalarına yapılıyor mu?

Kuşhan: İnsülin kullanan şeker hastalarını, kalp yetmezliği ve kontrol edilemeyen yüksek tansiyonu olanları kabul etmiyoruz. Yani buraya alacağımız kişilerin az çok sağlıklı olması gerekiyor. Siz de öyleydiniz...

Soru: Nereden biliyorsunuz? Muayene edilmedim ki...

Kuşhan: Öyle şey olur mu? Formları doldurdunuz, doktor kontrolünden geçtiniz, bize sağlığınız hakkında bilgi verdiniz. Yalan söylediyseniz ben n’apim. Neticede sizin beyanlarınıza bakıyoruz.

Soru: Bütün dünyada diyet kişiye özelken, burada nasıl bu kadar genel olabilir?

Kuşhan: Bir yöntem olağanüstü başarılıysa neyi değiştireceksin? Bugüne kadar burada sağlığı bozulan, hastalanan kimseyi görmedim ben...

* * *

İşte şimdi oldu...

Biri hayatını kaybetti...

Ben çok sevmiş olsam da, yürüdüğüm o ormana, oradaki arkadaşlığa, personele bayılmış olsam da; evet o kampta adam gibi check- up yapılmıyor, ambulansa benzer bir araç da yok.

Ama olsaydı Dila kurtulabilir miydi?

Ya kalbinin durmasının, gerçekten orada bulunmasıyla ilgisi var mıydı?

Bunları bilmiyoruz.

O yüzden asıp kesmeyelim.

Dila’nın ölüm nedeni belli olana kadar bekleyelim.

BİZ KÖTÜYÜZ

Pazar günü Serdar Burhan Kalsın’la yaptığım röportaj üzerine en az 50 tane mail aldım.

Buyurun burada okuyun:

"Başrol filan oynamadı.."

"Şöhret peşinde koşuyor..."

"Abartıyor..."

"Bu nasıl haberciliktir pireyi deve yapıyorsunuz, google’a girdim, filmin afişinde adı bile geçmiyor..."

"Sizi kınıyorum..."

"Bilmem kime şikayet edeceğim..."

"Ayşecim faka basmışsın adam figüran, seni uyutmuş..."

"Akıl izan var John Travolta ya da Tom Hanks’le oynamış olabilir mi? Kim inanır böyle bir saçmalığa..."

* * *

Bir Türkün Hollywood’da başrol oynayabileceğine inanmayan, her şeye şüpheyle bakan, bir gazeteci olarak güvenmeyen, numara yaptığımı düşünen, açık arayan, yakaladığını zanneden şehvet içinde bana Serdar Burhan Kalsın’ın bir dolandırıcı olduğunu müjdeleyen...

Bir sürü insan...

Acayip üzüldüm.

Halimize üzüldüm.

Bu kadar kötü niyetli olmamıza üzüldüm.

Bu konu pazartesi devam edecek.

Yerim bitti çünkü...
Yazarın Tüm Yazıları