Asker ne demek istedi

GENELKURMAY Başkanlığı’nın "Teröristlerin sözde lider kadrosu dağıldı" açıklaması üzerine hurriyet.com.tr’ye yüzlerce yorum geldi

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea38f2f018fbb8f8724cbdO yorumlardan anladım ki; kafalar karışık. Karışık çünkü "Ordum için canım feda" diyenler kadar, "Bu kaçıncı terörist bitti sözü. Kaçtıklarını değil, paketlenip getirildiklerini görmek isterim" uyarısını yapanlar da var.

Bir başkası "Koskoca TSK terörist isimleri zikrediyor. Bu iyi değil" diyor. Tepkileri ise şu cümleyle özetleyebilirim:

"Dağıldı diyorlar ama namussuz eşkıya karakol basıp askerimizi şehit ediyor."

Evet, kafaların karışık olduğu ortada. Görünen şu ki; terör başladığından bu yana 6 genelkurmay başkanı görev yapmış.

1987’de Org. Necip Torumtay, sonra Org. Doğan Güreş, sonra Org. İ. Hakkı Karadayı, ardından Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, Org. Hilmi Özkök ve Org. Yaşar Büyükanıt.

Hepsi de değerli komutanlar. Hepsinin döneminde PKK ağır darbeler aldı bitme noktasına geldi. Hatta bir ara ses tümden kesildi. Ama sonra o kin şebekesi yeniden başladı.

Neden?

Çünkü teröristin dağıtılması yetmiyor. En son gittiğim Şırnak’taki o manzarada bir değişiklik olmazsa bu terörist yine beslenir...

Tayinciler

Şırnak’taki durum şuydu:

Atatürk Meydanı’nda yüzlerce genç çömelmiş oturuyor.

"Ne bekliyorsunuz" diye sordum...

"Tayin bekliyoruz" dediler.

Şaşırdım...

- Nereye tayin olacaksınız?

- Biz değil ağam. Polis tayinlerini bekliyoruz. Tayinle yeni polis gelecek. Onlar taşınacak. Gidenlerin gelenlerin eşyalarını taşıyacağız. Üç beş alacağız. Başka iş yoktur...

Şu paradoksa bakın. İçlerinden dağa çıkanlarla mücadele gelen polis, orada kalanların geçim kaynağı olmuş... Başka iş yok.

Bu değişmediği sürece daha çok genelkurmay başkanları açıklama yapar...

Bu yüzden yalnız silahla olmuyor. Terör darbeyi yemişken.

O bölgeye, o insanlara bir dokunmak, bir sarılmak lazım.

Haberin Devamı

İstanbul’da 1 milyar dolara arazi pazarlanırken, Şırnak’a da bir şey düşünülmesi lazım. Meydanın adını Atatürk koymak yetmiyor.

İKİNCİ YAZI

Haberin Devamı

RP - AKP GÖMLEK FARKI

AHMET Hakan
dün sordu:
-
Ey AB dün şiddete hiç bulaşmamış, epey de oy almış, iktidara ortak olmuş bir partinin hem de askerlerin yardımıyla iktidardan alaşağı edilmesine sesinizi çıkarmadınız... Kapatılmasına yüce mahkemeniz eliyle onay verdiniz.

Bugün AKP için durum neden farklı?
/images/100/0x0/55ea38f2f018fbb8f8724cbf
Aslında bu soru AB görevlisi Olli Rehn’e soruldu. Hem de birkaç kez... Ama cevap vermedi.

Geçiştirdi.

Çünkü AB açısından Refah ile AKP arasında önemli bir fark var. Erbakan Hoca "Milli Görüş"ün en yüksek perdesinden, AB’yi "Batı’nın Hıristiyan kulubü" ilan etmişti.

Her fırsatta,
"sizi gidi" diye AB heyetlerini püskürtüyor, alay ediyordu.

O dönemde Devlet Bakanı olan Abdullah Gül bu söylemin akılcı olmadığını düşünüyor hatta söylüyordu. Ama Hoca’ya rağmen bir girişimde bulunamıyordu.

Bu yüzden AB, Refah’ın Milli Görüş’ünü,
"ilkel bir tehdit" olarak algılıyordu.

Refah’ın kapatılma sürecinde hiçbir bakan AB ile temas etmedi. Yurtdışı gezilere başlamadı. Ali Babacan gibi ortak basın toplantılarında AB görevlileri Anayasa Mahkemesi’ne dolaylı laf atarken içten içe gülümsemedi.

Bu bir hata mıydı? Yoksa doğru muydu? O ayrı konu...

Ama, Refah’ın "sizi gidi" diyen, "milli görüşü" sonradan parçalandı. Ve Refah’tan ayrıldıktan sonra "Milli Görüş gömleğini çıkartıyoruz" diyenler iktidara geldi.

Bu AB için uygun bir değişimdi. İşte bu yüzden o dönem "sizi gidi" diyen Refah’a ses çıkmadı. Ama şimdi
"beni güdü..." diyen AKP’ye destek var. Fark budur...

Sen de biliyorsun ya Ahmet Hakan; Fark dediğim de bir "gömlek farkı"...

Haberin Devamı

ÜÇÜNCÜ YAZI

TÜRK TOPLUMU RUHUNU ARIYOR

AB Görevlisi Olli Rehn, CNN Türk’te Mithat Bereket’e aynen şöyle diyor:

Asker ne demek istedi
Fotoğraf: Zekeriya ALBAYRAK / A.A.


"Çünkü Türk toplumu şu anda ruhunu arıyor bir bakıma. Ben de Türkiye’deki bu tartışmalardan daha açık, daha demokratik ve kendine güvenen bir toplumun ortaya çıkmasını umuyorum."

Başından söylemeliyim ki, AB karşıtlığına yönelik bir tahrikte bulunmak istemiyorum.

Ama söz bu.

Resmen bu.

Bu sözleri duyunca inanamadım. Bir de çevirisini okudum. Baktım doğru.

Evet işte her şeyi anlatan söz budur. AB görevlileri Türkiye için böyle düşünüyor.

Yani şunu:

- Türk milleti ruhunu kaybetti, onu bulmasına yardımcı oluyoruz.

- Türk milletinin kendine güveni kalmadı, onu sağlamaya çalışıyoruz.


Sınırı aştılar

Evet... Şimdi derin bir nefes alıp bu ilk halkanın üzerine düşünelim. Olli Rehn’e kızmanın anlamı yok. Onu biz çağırdık. Biz sorduk.

KKTC’den tarım politikasına kadar her türlü raporu, bilgiyi biz eline teslim ettik. Son olarak daha Türk yargıcı görmeden yargı reform paketini bilgisini sunduk...

Ama bir sınır var..

Belli ki o sınır aşılmış.

Kooperatifçilikten tez vermiş, felsefe doktorası yapmış bu genç "feylosof" olarak Rehn, belli ki Türk milleti üzerine yeni bir felsefi tez oluşturuyor.

Yani AB müzakerelerindeki konu başlıkları olan hukuk, tarım politikası, ekonomi, çevre, insan hakları falan artık aşılmış.

Olay gelmiş "Türk milletinin ruhuna" dayanmış...

19 Mayıs 1919

Biliyorum şimdi birçok cevap vereceksiniz. Ben de son bir cümle ile vereceğim. Ama inanın Rehn’de bir kabahat yok. O genç bir "filozof". Üstelik şımartılıyor.

Ruhumuzu arayan Rehn’e verilecek cevaba gelince:

Bu milletin asırlara dayanan ruhu ve özgüveni şu cümlede tekrar dirilir:

"1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Memleketin genel durumu ve görünüşü şöyledir..."

DÖRDÜNCÜ YAZI

Haberin Devamı

ŞAMPİYONLUĞA SEVİNEMEDİM

ÇOCUKLUK yıllarımdan kalan bir "Anneler günü fotoğrafı" vardı.

Asker ne demek istedi
Fotoğraf: Ahmet KAYA  / DHA


Yavrusuna sarılan mutlu bir anne...

Gülümseyen bir anne...

Dün fark ettim ki, o fotoğraf çoktan silinmiş. Sessizce uçup gitmiş.

Yerine bir başka fotoğraf sinsice yerleşmiş...

Dün Anneler Günü’nde yine o fotoğrafı gördüm.

Tabutun üstüne kapanmış bir şehit anası...

Ciğerlerini parçalarcasına ağlıyor. Tülbentinin altından savrulan saçı, yavrusunun bayrakla sarılmış tabutuna dökülüyor.

Ağlıyor. Yanıyor...

Anlatacak kimse yok... Ben o fotoğrafa baktıkça dün...

Şampiyonluğa filan sevinemedim kardeşim...


BEŞİNCİ YAZI

ABD 200 PKK'LIYI NİYE GÖRMEDİ

Haberin Devamı

TERÖRİST Cemil Bayık ve bazı önemli terörist kadrolar bombalamayla dağılıp İran topraklarına kaçtı. Türk Genelkurmay’ı böyle diyor. Tahran temkinli. "Bakıyoruz" diyor... Şimdi iki soru var:

Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi teröristlerin kaçtığı yerler nasıl görüldü? Eğer bu istihbarat ABD uydusundan geldiyse, ki öyle olmalı, bu ne anlama geliyor?

Eğer Bayık’ın İran’a kaçtığı bu kadar net tespit ediliyorsa, 200 teröristin bizim karakolumuza kadar sızıp saldırması nasıl görülemedi?

Bu soruların cevaplarında İran olması benim dikkatimi çekti... ABD, terörün koordinatlarını İran’a kaydırıyor olabilir mi? Dahası ABD hedef haline getirdiği İran’ı Türkiye’nin önüne mi atmaya çalışıyor? Dikkat...


ALTINCI YAZI

PKK'YA BOMBA ONA TANIMA

ANKARA’daki en kuvvetli senaryoyu özetliyorum:- Kuzey Irak’ta çok petrol var. Musul-Kerkük.../images/100/0x0/55ea38f2f018fbb8f8724cc5

- ABD Türkiye’ye "Buradan uzak dur" dedi. Türkiye diretti. Bunun üzerine ABD, Barzani’ye yol verdi. İpini boşalttı. PKK destek buldu. Saldırılar arttı. Barzani küstahlaştı.

- İşte o aşamada Türkiye ile ABD arasında bir yumuşama oldu. ABD, Türkiye’ye vurma izni verdi.

Senaryoya göre anlaşma şuydu:

- Türkiye PKK kamplarını vuracaktı. Barzani PKK’ya lojistik desteği ve göz yumma politikasını kesecek, karşılığında Türkiye bölgesel Kürt yönetimi olarak Barzani’yi tanıyacak. İlişki kuracak. Ticaret başlayacak.

Peki bu durumda Musul ve Kerkük ne olacak?

Türkiye petrolle güçlenmiş Kürt devleti endişesini dile getirdi. Bu endişeyi ortadan kaldıracak bir formül üzerinde çalışılıyor.

Ama bu formülün ortaya çıkması için Türkiye’nin önce Talabani ve Barzani ile masaya oturması gerekir.

PKK’ya vuruldu. Talabani DTP’ye "PKK silahı bıraksın siyasi destek vereyim" dedi.

Barzani masaya oturmaya hazırlanıyor...

Böylece PKK’yı bombalama karşılığında Barzani’yi tanıyoruz. Musul ve Kerkük üzerinde sesimiz azalmaya başlıyor. Kırmızı çizgi gevşiyor. Gri bir renk alıyoruz.

Olan budur. Ve bu yeni bir dönemdir...

Yazarın Tüm Yazıları