Ama hangi Tayyip?

ANKARA
GAZETECİ Taha Akyol’un "Ama Hangi Atatürk" kitabını okudum.

Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında kitapla ilgili tartışmayı da izledim.

Sonuçta Sabancı Üniversitesi’nden tarih hocası Cemil Koçak’ın kitabın ismine dönük önerisine içtenlikle katıldım. Bence de kitabın ismi, Doçent Koçak’ın önerdiği -ve Taha Akyol’un da "Benim de aklıma geldi" diye teyit ettiği gibi- "Politikacı Atatürk" olmalıydı.

Çünkü Atatürk’ün kitapta incelenen Osmanlı subayı, ulusal Kurtuluş Savaşı önderi ve devrimci kimliklerinin her birisinde icab-ı zamana uygun siyasi manevraları zorunluydu.

Aynı programda Araştırmacı Mehmet Ali Gökaçtı, Atatürk’ün zamana uyum çabalarının dış konjonktüre/zorlamaya bağlı olduğunu hatırlattı. Ve bu tespit bendenizi bugüne getirdi.

Aklıma üç kelimelik soru düştü:

- Ama hangi Tayyip?

* * *

Başbakan’ı sevenler ve/veya isminin Atatürk’le aynı satırda geçmesini istemeyenleri peşinen uyarayım. İki lider arasında benzerlik/zıtlıkları arıyor değilim.

Meramım Başbakan’daki değişimi dış konjonktür çerçevesinde analizden ibaret.

İl Başkanı, Belediye Başkanı, hatta parti genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, dış politikanın hassas dengelerinden ve baskılarından uzak, küresel dünyaya teğet yaşamanın keyfini sürüyordu.

Gerçek değişim, biraz da asker vesayetinden kurtulmak üzere Avrupa Birliği yörüngesine sığınmasıyla hissedildi... Zina krizinde geri adım, AİHM’nin türban kararına teslimiyet, Kıbrıs’ta siyasi maliyetli çözüm arayışları hep bu ana eksene/hedefe bağlıydı.

Ne zaman ki Avrupa Birliği yan çizmeye başladı...

Yine ve yeniden farklı Başbakan portresi zuhur etti.

Yüzde 46.6’yı her derde deva sayan, Anayasa için uzlaşmayan, türbanda dayatan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği hedefinden uzaklaştıkça değişecek... Hele ekonomik sıkıntı artarsa bu değişim giderek regresif nitelikte yaşanacak... Başbakan geçmişinde yatan -daha sonra reddettiği- bazı değerlere yapışacak korkusundayım. O yüzden "Ama hangi Tayyip?" sorusunu ciddiye alıyorum.

Çoğu muhalifi gibi geçmişine bağlı olarak değil, gelecek merakıyla!

Prodi diye kime yapıştı?

İDDİAYI herhalde okudunuz: Tansu Çiller, başbakanlığı döneminde, Türkiye’nin Avrupa ile Gümrük Birliği anlaşmasına karşı çıkan İtalyan Başbakanı Romano Prodi’yi kravatından tutup sürüklemiş. Aktaran danışmanı, şahit gösterdiği uluslararası bir kadın avukat. Avukat Hanım, "Bilmiyorum" diyor, onu geçelim. Çiller efsanesinin tarihi tutmuyor!

Çünkü Prodi, Türkiye Gümrük Birliği pazarlığı yaparken İtalya’nın başbakanı değil.

Prodi başbakanlık koltuğuna 1996 mayıs ayında, yani Gümrük Birliği anlaşması imzalanıp, yürürlüğe girdikten beş ay sonra oturuyor.

Haydi, "Danışman yanıldı" desek, meselenin devamı var, aktaralım.

Danışmanı bu hikáyeyi duyduğunda Çiller’e soruyor. Yazılana göre eski Başbakan, "Memleket için neler yaptık da, bilen, takdir eden yok" diye hayıflanıyor.

Diyelim ki ortada bir kravata yapışma hadisesi var.

Masada Çiller’in karşısında oturan Prodi olmadığına göre...

Sayın eski başbakan, Prodi niyetine kimi kravatından çekiştirdi acaba?
Yazarın Tüm Yazıları