Eski gömleğe dönüş mü

"AKP evine dönüyor."Cümlenin müellifi ben değilim.

Milliyet Gazetesi yazarı Ece Temelkuran’ın dünkü yazısından aldım.

O başlığı soru haline getirip soruyorum.

"AKP evine mi dönüyor?"

Yani 2002 seçiminden önce çıkardığını söylediği "Milli Görüş" gömleğini yeniden mi giyiyor?

Henüz o kadar emin değilim.

Ama itiraf edeyim, bu soru da giderek kafama yerleşiyor.

Yüzde 46.5’in AKP’nin kimyasını bozmaya başladığı duygusunu ben de taşımaya başladım.

Çünkü Başbakan Erdoğan’ın, türban için "siyasi simge olsa ne yazar" anlamına gelen sözleri, benim de kimyamı bozuyor.

Aklıma o eski kötü günler geliyor.

Mesela, Erbakan’ın şu sözü:

"İmam hatipler bizim arka bahçemizdir."

Tabii arkasından öteki cümle de...

"Rektörler, türbanlı kızların önünde selam duracak."

* * *

Başbakan’ın dili mi sürçtü, yoksa bu sözleri isteyerek, taammüden mi söyledi bilmiyorum.

Ne olursa olsun, türban olayını fevkalade tehlikeli bir mecraya sokmuştur.

Bu noktadan itibaren türbanı gerginlik yaratmadan üniversiteye sokması mümkün değildir.

Türban, çok tehlikeli bir dayatmayla üniversiteye girecek ve üniversitelere fitili ateşlenmiş bir dinamit bırakılmış olacaktır.

Evet benim görüşüm bu kadar net...

İş bununla da kalmayacaktır.

Türban artık gerçekten bir rejim meselesi haline gelecektir.

Yeni sivil anayasa yapıyoruz diye kollarını sıvayanların gerçek niyetinin sivilleşme değil, "Milli Görüşçüleşme" olduğu duygusu, içimizde şüphe olmaktan çıkıp hakikatin ifadesi haline dönüşecektir.

O nedenle bu uyarıyı yapmayı görev biliyorum.

Samimiyetime güvenirsiniz veya eski hocalarınızın deyişiyle "bir kısım medyanın serzenişi" olarak görürsünüz.

Ben yine yazmaya devam edeceğim.

Türban konusu anayasaya girmemelidir.

Kesinlikle girmemelidir.

Bu ülkenin geleceğini, huzurunu düşünenler buna bütün güçleriyle karşı çıkmalıdır.

* * *

Özellikle AKP’ye şartsız şurtsuz destek veren liberal aydınlara seslenmek istiyorum.

Amaç demokratikleşme falan değildir.

Dayatma olan yerde demokratikleşmeden söz edilemez.

Onun için siz de karşı çıkınız.

Başbakan’ın bile "siyasi simge" olabileceğini kabul ettiği türbanın, bu siyasi tarifiyle anayasaya girmesi çok tehlikelidir.

Bunun referanduma sunulması ondan da tehlikelidir.

Çünkü bunun anayasaya girmesi, türbanı toplumun bütün kesimlerine, bütün yaş gruplarına yaymak için pusuda bekleyenlere hayal bile edemeyecekleri bir hukuki zemin kazandıracaktır.

Siyasiler, "Çocuğum üniversiteye girmek için liseye gitmek zorunda. Orada da kaldırın" itirazına, hukuki cevap bulmakta da zorlanacaktır.

İşte o yüzden liberal aydınların da türbanın anayasa maddesi haline getirilmesine karşı çıkmaları gerekiyor.

Türbanın üniversitede serbest bırakılmasını istemek başkadır, onun siyasi bir simgenin teminatı olarak anayasaya zorla sokulması başka bir şeydir.

Bu itirazı bugün yapmazsak yarın çok geç olacaktır.

* * *

İşte bu noktada, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın dünkü Referans Gazetesi’ndeki sözleri önem kazanıyor.

Yeni anayasa yapmak yerine, mevcut Anayasa’da değişiklik yapmak çok daha yararlı olacaktır.

Çünkü daha şimdiden anlaşılmıştır ki, yeni anayasa, askerlerin yaptığı ve dayatma denilen Anayasa’ya karşı Milli Görüşçülerin yaptığı bir başka dayatma anayasası olacaktır.

O da huzur değil huzursuzluk getirir...

Cumhurbaşkanlığı seçiminde "uzlaşma" denmişti.

Söz tutulmadı.

Türban için de uzlaşarak denmişti.

Şimdi o söz de unutuluyor.

E ne yapacaksınız...

Arkada yüzde 46.5 oy var.

Odunu koysanız seçtirirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları