Avam dokunulmazlar

BAKIN, Prof. Nur Vergin’in, "Dindarlara çok baskı yapıldı" tezini eleştirdiğimiz için başımıza neler geldi?

Dün Vatan Gazetesi’nde yayınlanan bir mülakatta "elit klan"ın bir üyesi ilan edildik.

Türkçe’ye çevirirseniz, "seçkinci aşiret" üyesiyim yani.

Onu söyleyen de hem arkadaşım hem hocam Prof. Ünsal Oskay.

Bir başka ağır suçlama da hiç beklemediğim bir yerden geldi.

Milliyet Gazetesi yazarı Taha Akyol bizleri, Nur Vergin’i "linç etmekle" suçladı.

Neyle linç etmişiz? Taşla recm ederek mi?

Elimizde sopa vura vura mı, yoksa yağlı ipi boynuna geçirerek mi?

Hadi daha sofistikesine gidelim.

Elimizdeki kalemi silah haline getirip, hakaret, iftira, karalama ile mi?

Biz ne yaptık?

Nur Vergin, bu ülkede dindarlara çok baskı yapıldığını iddia etti.

Biz de bu sözlerin, ülkeyi 80 yıldır yöneten insanlara iftira olduğunu iddia ettik.

Onunki iddia ise, bizimki de en az onunki kadar saygıdeğer bir iddia değil mi?

Ama bakın bizler düşüncemizi söylediğimiz için anında "seçkinci aşiret", "linççi" ilan ediliverdik.

Demek ki bu ülkede biz "seçkinci aşiretin" karşısında "avam dokunulmazlar" varmış.

Onlar ne derse desin, ne iftira atarsa atsın, ağzımızı açıp tek kelime etmemeliymişiz.

Ne demokrasi ama değil mi...

* * *

Bir süredir eski TBMM Başkanı ve hükümetin önde gelenleri de dahil, bir zümre şunu tartışmaya açmaya uğraşıyor:

"Laikliği yeniden tarif edelim."

Ben de diyorum ki, madem bu ülkede dindarlara baskı yapıldığı iddia ediliyor, öyleyse gelin biraz da şu "dini tarif edelim".

Dikkat edin, "Yeniden tarif edelim" falan demiyorum.

Çünkü desem başıma gelecekleri şimdiden tahmin edebiliyorum.

Öyle derin felsefi, sosyolojik, teolojik tartışmalara girmeyeceğim.

Bana göre, din, bireyin bir "yaratanla" ilişkilerinin oluşturduğu inanç sistemidir.

Peki bazı arkadaşlarımızın "baskı" yapıldığını iddia ettiği Müslümanlık dininin, şart sayılan beş unsuru nedir?

Bir:

Namaz kılmak.

Bu ülkede namaz kılacağım diyen insana baskı yapan var mıydı ve var mı?

Cami mi yok? Cemaati yok desen anlayacağım da, cami yok diyen varsa, hemen dünyanın bütün Müslüman ülkeleri ile yapılmış karşılaştırmaları önüne korum.

Çok utanırlar. İftiralarının altında kalırlar.

İki:

Oruç tutmak.

Var mı engellemeye kalkan birisi, bir müessese?

Subayların neredeyse üçte ikisinin oruç tuttuğunu biliyoruz.

Gelin ramazan ayında Hürriyet Gazetesi’nin yemekhanesine bakın.

Üç:

Hacca gitmek.

Evet bir engel var. Her isteyen gidemiyor. Onu da Türkiye değil, kota koyarak Suudi Arabistan yapıyor.

Dört:

Fitre ve zekát vermek.

Vereceğim diyeni, vereni çok biliyorum da, "Verme" diyenine hayatımda hiç rastlamadım.

Ve kelimei şahadet getirmek.

Gazete arşivleri önünüzde.

Çoğu dijitale geçirildi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kelimei şahadet getirdiği için baskı uygulanmış bir tek örnek var mı?

Peki öyleyse, bir dinin beş şartının hiçbirine baskı uygulamayan bir cumhuriyet, dinin nesine baskı uygulamış?

* * *

Bu konuyu daha çok tartışacağız.

Kimse "linççi", "seçkinci aşiret" falan gibi suçlamalarla beni caydıramaz; korkutamaz.

Ben cumhuriyet çocuğuyum. O cumhuriyetin devletinin verdiği bursla yurtdışında okudum.

Ona atılacak iftiralara karşı çıkmak görevimdir.

Şimdi meydan okuyorum.

Madem bu ülkede dindarlara baskı yapılıyor diyorsunuz.

Öyleyse gelin, bu baskıyı kimler yapmış olabilir, onu da tartışalım.

Bakalım nasıl bir bilanço çıkıyor.
Yazarın Tüm Yazıları