Unutulmuş bir kutlama üzerine

BENSİYON Pinto, Türkiye’nin en saygıdeğer vatandaşlarından biridir. Yahudi cemaatinin önde gelen kişilerindendir.

Türkiye’nin uluslararası sorunlarının çözümünde, perde arkasında hep etkili roller yüklenmiştir.

Bensiyon Pinto uzun süredir üzerinde çalıştığı hatıralarını tamamladı.

Kitabı merakla bekliyorum.

* * *

Pinto dün beni aradı ve "Bir üzüntümü sizinle paylaşmak istiyorum" dedi.

"5 Aralık günü bizim en önemli bayramlarımızdan biri olan Hanuka’ydı. Ne yazık ki basın yine bizim bayramımızı hatırlamadı."

Ama bu yılki üzüntüsünün asıl nedeni başkaymış.

"Bu defa devlet de bizi hatırlamadı."

Oysa bildiğim Başbakan Erdoğan, bu gibi konularda duyarlıydı.

Neyse cemaatten birileri hatırlatmış.

Nitekim dün Başbakan Erdoğan, Hanuka Bayramı’nı kutlayan bir mesaj yayınladı.

Yıllar önce, devletin Hıristiyanların Noel bayramında kutlama mesajı yayınlamamasını eleştiren yazılar yazmıştım.

Yanılmıyorsam ilk defa Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türkiye Cumhuriyeti’nin Hıristiyan vatandaşlarının Noel’i dolayısıyla bir kutlama mesajı yayınlamıştı.

Daha sonra Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu geleneği sürdürmüştü.

* * *

Geçenlerde şöyle bir düşündüm.

Dünyada dini bakımdan en homojen ülkelerden biri Türkiye.

Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman.

Herhalde Suudi Arabistan ve birkaç Körfez ülkesi dışında dini bakımdan bu kadar homojen başka bir ülke yoktur.

Mısır’ın, Suriye’nin, Irak’ın, Kuzey Afrika ülkelerinin Hıristiyan nüfusu bizimkinden çok.

İran’daki Yahudi vatandaşı sayısı Türkiye’dekinden fazla.

Bu insanlar mutlu olmalı ki, oradaki rejime rağmen ülkelerini terk etmemişler.

İran rejimi, dini azınlıklarının bayramlarını kutlama konusunda bizim devletten daha erken ve daha cömert davrandı.

Dini bakımdan bu kadar homojen olmak hoşumuza gidiyor olabilir.

Ama bazen kendi kendime şu soruyu sormuyor değilim:

"Acaba hoşgörüsüzlüğümüzde, dini bakımdan yeterince kozmopolit olmamamızın rolü var mı?"

Bu soruya hemen "Ne alakası var" cevabı verip geçmeyin.

Önümüzdeki şu tabloya bakın:

Trabzon’da bir rahip öldürülüyor.

Ardından Türkiye sevdalısı bir gazetecimiz, Hrant Dink katlediliyor.

Daha onun şokunu atlatmadan, bu defa Malatya’da üç kişi, hunharca katlediliyor.

Ve son olarak bir Rum vatandaşımız, İstanbul’un göbeğinde dövülüyor.

Bu hunharlık bize yakışıyor mu?

"Canım bize ne bu canilerden" de diyemeyiz.

Çünkü, bu cinayet ve saldırılara karşı yeterince duyarlı davrandığımızı hiçbirimiz söyleyemeyiz.

Hepimize soruyorum.

İran vatandaşları kadar olamayacak mıyız?

* * *

Evimin yeni avizesini Narbey isimli bir Ermeni vatandaşımız yaptı.

Kaç akşamdır onu seyrediyorum. Tam bir sanat eseri.

Dün telefon açıp kendisine teşekkür ettim.

Teşekkürümün nedeni, basit bir müşteri tatmininin çok ötesindeydi.

Gerçek bir sanatçıya teşekkür ettim.

Demek ki bir aile geleneği hiç bozulmadan, hatta mükemmelleştirilerek bugüne taşınmış.

Telefonu kapattıktan sonra bir kere daha anladım ki, Türkiye, hepimizin ülkesi, bu renklerimizle, bu inanışlarımızla, bu kültürlerimizle daha güzel.

Ve bir kere daha Fransız düşünür Edgar Morin’e hak verdim:

"Gerçek medeniyetler, kozmopolit toplumlardan doğar."


O yüzden Malatya’daki davayı, Hrant Dink davasının gidişatını, İstiklal Caddesi’nde bir Rum vatandaşımızın dövülmesi olayını, milletçe kolektif bir savcı haline gelip çok yakından izlemeliyiz.

Çünkü orada yargılanan ve yargılanacak kişiler, bizim en güzel zenginliğimize kasteden canilerdir.

Ben de Musevi okurlarımızın Hanuka Bayramı’nı kutluyorum.
Yazarın Tüm Yazıları