Artık harekete geçsen diyorum Beşir Hoca

BEŞİR Hocam...

Sizi yakından tanırım.

Kimseyi incitmez, karıncaezmez, yufka yürekli bir adamsınız.

Haksızlık karşısında da susmazsınız.

İşte bu nedenlerle...

Polisin öldüren tekmelerinin havada uçuştuğu şu günlerde...

Memleketimizin İçişleri Bakanı olarak neden susmaktasınız ve neden durmaktasınız, anlamış değilim.

Beşir Hocam...

Unutmayın ki siz, sizden önceki içişleri bakanlarımız gibi "teşkilattan gelme" falan değilsiniz.

Dolayısıyla "meslek feodalizmi" yapmak gibi bir durumunuz yok.

O halde lütfen harekete geçin.

* * *

Beşir Hocam...

Bugünlerde herkes "polis tarafından öldürülen adamlar" listesi yapıyor ya...

Siz en iyisi o listenin en başına "siyah bir adam"ı koyun.

Çünkü...

Bu iş, o "siyah adam"ın öldürülmesiyle başlamıştır.

Nijeryalı Festus Okey, Beyoğlu Karakolu’nda polisin silahından çıkan bir kurşunun boynuna saplanmasıyla öldürülmüştür.

Kimi kimsesi olmayan Festus’un hakkını, birkaç hakkaniyetli köşe yazarı ile birkaç insan hakları savunucusu dışında kimse savunmamıştı.

İşte bugün mesele edindiğimiz "öldüren tekmelerin pervasızlığı" ile "uçuşan kurşunların adres sormazlığı" bu olaydan sonra gelmiştir.

Eğer vaktiyle Festus için ayağa kalkabilseydik...

Belki de bu pervasızlık hali olmayacaktı.

* * *

Beşir Hocam...

Lütfen, yufka gibi yüreğinizin gereğini yapın.

Önce "Gariban Festus’un öldürülmesi" dosyasını raflardan indirip bir inceleyin.

Ardından...

Biraz empati duygusu ile "polis tarafından öldürülen adamlar" listesini elden geçirin.

Ve bu çalışmanın size yükleyeceği vicdan borcuyla.

Şu kadim "polis sorunu"na bir el atın.

Sorun "fazla mesai" midir? "Stres altında çalışmak" mıdır? "Düşük ücret" midir?

Artık ne ise...

Kökten çözün.

Yoksa "öldüren tekme" ve "uçuşan kurşun" rezaletleri, hakkınızda verdiğim hükmü korkarım altüst edecek.

Ne yaparken görüldüler

CEM HAKKO Sevgili babasının kurup geliştirdiği "Vakko" mağazasının Nişantaşı şubesinin önünde durmuş, "İşleri kesat giden bir kuruyemişçi edası" ile gelene geçene bakıp aylaklık yaparken.

KÜRŞAD TÜZMEN Bakanlığıyla ilgili resmi bir toplantıya yetişirken, vitrin camından kendisini kesip, "Ne kadar da fitim" havası ve kendinden memnun bir yüz ifadesiyle geçip giderken.

DENİZ SEKİ Kendisiyle "23 Nisan haber spikeri!" diye dalga geçen arkadaşlarına karşı kendisini, "Benim ilk haber spikerliğimdi. Heyecanlı olmam gayet doğal. Devamı gelirse beni kimse tutamaz" diyerek müdafaa ederken.

Bir meslektaş ricası

TÜRBAN konusunda herkesin konuşma hakkı vardır.

Simitçi konuşur, gazozcu konuşur, üniversiteli genç konuşur, Ruhat Mengi konuşur, Nazlı Ilıcak konuşur, Başbakan konuşur, gazeteci konuşur, başını örten konuşur, başını açan konuşur, başını açana iyi bakmayan konuşur, başını açana iyi bakan konuşur...

Kısacası...

Bu konuda konuşmak, herkese sonuna kadar helaldir.

Bir tek kişi hariç.

O kişi de...

İşi daha fazla türban satıp dünyalığını artırmak olan "Tekbir Giyim" adlı firmanın sahibi olan adamdır.

Bu vatandaş, televizyonlara çıkıp "Müslüman kadınlar başlarını örtmelidir" falan diyerek ayet hadis okudukça...

Ve türban propagandası yaptıkça...

"Tatlı kár"ını daha da artırıp, dükkán sayısını çoğaltmaktadır.

Ve böylece...

Dört dörtlük bir istismara imza atmaktadır. Daha doğrusu...

Dini ticarete alet etmektedir.

Sevgili medyacı meslektaşlarımdan, "ticari istismar"a meydan vermemek için, bu vatandaşa türban konusunda söz hakkı tanımamak gibi bir prensip geliştirmelerini rica etsem, bilmem sözüm dinlenir mi?
Yazarın Tüm Yazıları