Bulgaristan’da neler oluyor?

BULGARİSTAN’da 28 Ekim’de yerel seçimler yapılacak.

Seçimler öncesinde, Bulgaristan’ın ’itici gücü’ sayılan Türklere karşı yeni oyunlar sahneye konmaya başlandı. 1997 yılında dönemin İçişleri Bakanı Bogomil Monev, aralarında Türklerin partisi Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) lideri Ahmet Doğan ve üç Türk’ün de bulunduğu 23 kişinin komünist dönemde 14 yıl Bulgar Gizli Servisi’nde çalıştığını açıklamıştı.

Geçen hafta da bu belgeler yeniden gündeme getirildi.

Bulgaristan’da 1974-88 yılları arasında 139 eski komünistten bazıları Bulgar Gizli Servisi adına Türkleri ve ’Türkçülük’ yapanları ihbar ediyordu.

Bunlar arasında Ahmet Doğan ile birlikte Osman Oktay, Kemal Eyüp, Osman Lütfü, Lütfü Mestan, Ünal Lütfü gibi isimler yer alıyordu belgelere göre.

Dönem itibarıyla 1990’larda Bulgaristan’ın çözülmesinden sonra ’ajanlık’ yapanlarla ilgili belgelerin ortaya çıkması büyük endişe yaratmıştı. ’Demokrat’ Bulgarlar, bu listenin yayınlanmasını istiyorlardı. Bulgaristan’ın eski Başbakanı Kostov bu konuda bir yasa dahi çıkartmıştı. Bu amaçla komünizm dönemine ait gizli dosyaları araştırmakla oluşturulan ’Dosya Komisyonu’nda, bu isimlerin, 1989 yılına dek ülkeyi yöneten Komünist Partisi’nin kurdurduğu Devlet Güvenlik Servisi adlı istihbarat biriminde çalıştıklarını ortaya çıkarmıştı. Gizli Servis’in arşiv sorumlusu Bozhidar Doychev, 21.10.2006 tarihinde masası başında ölü olarak bulundu. Ancak kendisini tanıyanlara göre Doychev, görevdeki siyasetçi ve bürokratların dosyalarını gizlemesi konusunda tehditler alıyordu. Konu daha sonra ’intihar’ olarak kapatılıyordu.

İlk başta Türklerin partisi HÖH kurulunca, bundan rahatsız olan Bulgar Gizli Servisi, bu kez ’eski bir tanıdık’ olarak partinin başına Ahmet Doğan’ı getirdi. Yani Doğan, sistemin bir azınlık partisi lideri haline geldi.

Konuyu özetledikten sonra ’Deliorman’ yöresinden Türkiye’ye gelmiş bir emekli öğretmen, bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor:

"Jivkov döneminde, 1987’deki göçün arkasında biliniz ki hep Türk ajanlar vardı. ’Bulgaristan’daki Türklerin Bulgar halklarıyla kaynaşması için Türk isimlerinin Bulgar isimleriyle değiştirilmesi’ ile ilgili projenin fikrinin hazırlayıcısı, Bulgar Bilimler Akademisi üyesi Doç. Ahmet Demir Doğan’dır. ’Yeniden Doğuş 1’ adlı proje, Jivkov tarafından devreye sokulmuş ve bunun sonucunda yüz binlerce Türk hep birlikte acılar çekmişizdir. Biz o zaman bu oyunları bilmiyorduk. Kurtarıcı olarak önümüze konulan adamın aslında göçün baş mimarı olduğunu yeni yeni öğrendik. Şimdi ise ’Yeniden Doğuş II’ adlı yeni bir projede devrededir. Bu da nedir? Demokrasiye geçişle birlikte ’elbise değiştiren’ komünistlerin 50 yıl daha Bulgaristan’ı idare etmek için ürettikleri tezdir. Kurdurulan dört parti ile Bulgaristan’ın siyaseti kontrol etmek istenmektedir. Bunlar, eski Komünistlerden oluşan Sosyalist Parti (BSP), Türk düşmanı parti ATAKA (Volen Siderov, gizli servis ajanı), Türklerin partisi HÖH (Ahmet Doğan, kod adı Sava) ve İspanya’dan getirilen Habsburg hanedanından Çar Simeon Saksoburgotski’nin (NDSV) partisi... Nitekim bu proje bugüne kadar ayakta tutulmuştur. Bulgaristan, AB’ye girince işler karışmıştır. AB, Bulgar yönetimine önce ’Mafyayı temizleyin’ demiştir. Bunun sonucunda 15 mafya lideri bir şekilde öldürtülmüştür. En önemlisi de, siyaset ve bürokrasideki komünistlerin ve gizli servis ajanlarının ifşa edilerek görevlerinden uzaklaştırılması talebidir. "Ülkenize Avrupa ölçeğinde bir demokrasi ancak bu temizlik yapılarak sağlanabilir" denilmiştir. İşte, yukarıda sözünü ettiğimiz Bozhidar Doychev’in intiharın ardındaki sır perdesi budur. Bu da ’Yeniden Doğuş II’nin sonu ve Pozitano’nun bittiğinin göstergesidir. ’Pozitano’, Bulgar ’entel komünistlerinin’ ikamet ettiği bölgenin adıdır.

Ankara
da, ’Ahmet Doğan’sız Balkan politikası olmaz’ diyerek her seçimde HÖH’ü destekledi. Ne yazık ki bugün Balkanlar politikamız yanlış yönlere sevk edildi ve savunmasız kaldı. Yani Balkan politikamız yeteneksiz bürokratlarca ’Balkanize’ edildi. İnşallah yerel seçimlerde hata yapmayız da devlet olarak ’bağımsızlar’ hareketinin destekçisi oluruz."

GÜNÜN SÖZÜ

"Dünyada ki hiçbir güç, zamanı gelmiş bir düşünceden daha güçlü değildir."

(Victor Hugo)


Trakya ’kirleniyor’

ÇARPIK sanayileşme, tarım topraklarının yok olması; yanlış toprak, su ve zirai ilaç kullanımı... Aşırı göç ve buna bağlı plansız imar uygulamalarının giderek yoğunlaşması... Yeraltı ve yerüstü sularının hızlı kirlenmesi... Trakya’nın su kaynaklarının İstanbul’a peşkeş çekilmesi... Üç valiliğin denetimindeki Trakya Kalkınma Birliği (TRAKAB)... Trakya’nın planlamasının yasadışı kurulan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bünyesinde Metropolitan Planlama bürosuna bırakılması..’

Bu konuda daha çok gündeme getirilecek onlarca sorun var. İşte CHP, başta Trakya milletvekilleri olmak üzere 39 milletvekilinin imzasıyla Meclis’e bir önerge vererek İstanbul’un ’arka bahçesi’ yapılmak istenen Trakya’nın acil sorunları için bir Meclis araştırması istedi. Önergede, İstanbul’un giderek ağırlaşan sorunlarının çözülmesinde ana yüklenici konumuna dönüştürülmenin son derece yanlış, sakıncalı ve hatta tehlikeli olacağı belirtiliyor. CHP’nin bir başka önergesiyle iktidar-basın ilişkileri konusunda da bir genel görüşme açılması isteniyor.

Baydemir önce Atatürk’ü okusun

EMEKLİ gazeteci Remzi Erkürem, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e bir mektup göndermiş:

"BEYANLARINIZ Türkiye’yi, Türkleri ve yüzyıllar önce Asya’dan kopup gelen Kürt kabilesini tanımadığınızı göstermektedir. Diyarbakır, TC’nin bir ilidir. Ne sizin, ne de başkalarının ili değildir. Atatürk’ün ifadesiyle ’Vatan diye adlandırılan bu toprak parçası hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir bütündür’. Bu hususu kafanıza iyice yerleştiriniz. Atatürk’ün şu sözlerini de öğreniniz. ’Kürtlük, Çerkezlik, Lazlık veya Boşnaklık fikirlerini ortaya atarak vatandaş ve millettaşlarımızı bölerek TC parçalatılmaya çalışılmaktadır. Halbuki bu milleti teşkil eden Türk toplumu, aynı maziye, tarihe, ahlaka, örf ve ádetlere sahiptirler.’

Baydemir Bey... Türklüğü bilmeyen Kürt kavminin de ne olduğunu bilemez.

26.9.1932’de Diyarbekir gazetesinde çıkan Atatürk’ün şu sözlerinde kendinizi bulacağınızı umuyorum.

"Diyarbekirli, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bu damarlar birbirini tanısın, bu dediğim şey olduğu zaman, başka bir álem görülecek ve dünyaya ufuklar açacaktır. Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecektir."
Yazarın Tüm Yazıları