Kargalar kahvaltı etmeden resepsiyon!

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, görevdeki ilk resepsiyonunu dün sabah saat 11.00’de verdi.

Daha önce Köşk’ten yapılan açıklamada, resepsiyonun bu tarihte yapılma nedeni olarak "TBMM tatile girmeden yapılması için" denilmişti.

Cumhurbaşkanı’nın verdiği bu ilk resepsiyona kimlerin katılacağı belli.

Hepsi sabahın o saatinde işinde gücünde olması lazım gelen insanlar. Çok büyük bölümü de kamu görevlisi.

Meclis de dün saat 12.00 itibarıyla tatile girecek ve milletvekilleri apar topar tatile çıkacak değil.

Bu durumda Cumhurbaşkanı’nın davetinin, eşlerini işe, çocuklarını okula gönderip sabahın ilk ev işlerini yaptıktan sonra karşı komşuya geçen ev hanımlarının kahve saatinde düzenlenmesi ne anlama geliyor?

Düşündüm, düşündüm akla sığan bir gerekçe bulamadım.

Geriye kalıyor, "Köşk’teki ilk davette içki su gibi aktı" denmesin endişesi!

Nitekim ilk davet sabahın köründe verildiği için kimse içkilere elini sürememiş.

Belli ki bu "şark kurnazlığı" kendi kamuoyu için zevahiri kurtarmanın yolu olarak görülmüş.

Köşk’ün internet sitesine Hayrünnisa Hanım’ın cami görüntüsü önünde çekilmiş fotoğrafının konmasına benzer bir şark kurnazlığı bu.

Tanrı hepimize ömür verirse daha neler neler göreceğiz!

Çaylar ve sevaplar şirketten!

DÜN gazetelerdeki en ilginç haberlerden biri Milliyet’te Şükran Pakkan imzasıyla yayımlandı.

Şehirlerarası yolcu taşıyan otobüslerde "namaz molası" talepleri artmış.

Türkiye Otobüsçüler Federasyonu Başkanı, namaz molası taleplerinin kabul edilmemesinin ciddi tartışmalara yol açtığını söylüyor. Başkan "Namaz molası vermediği için dinsizlikle suçlanan şoförlerin siniri bozuluyor, kaza riski artıyor" diye de ekliyor.

Uzun yıllar şehirlerarası otobüslerle yolculuk ettim, böyle bir olayla hiç karşılaşmadım.

Yanımda, yöremde oturan yolcular içinde dini bütün insanlar da oldu ve onların bazılarının oturdukları yerde, kimseyi rahatsız etmeden ve sessizce namaz kıldıklarına da tanığım.

Üstelik otobüs yolculuğu sırasında namaz vaktini kaçırmak istemeyecek kadar dini bütün bir insanın, seferi halde iken namazını kazaya bırakabileceğini bilmemesi de mümkün değil.

Buna rağmen otobüsü ille bir cami kapısına çektirtip, namaz kılmakta ısrar etmek ve buna karşı çıkanları dinsizlikle suçlamak bir tek şeyle açıklanabilir: Dini ibadetin bir gösteriye dönüştürülmesi!

Bir de "Türkiye artık ılımlı İslam ülkesi oldu, toplumsal yaşam İslam’a göre yeniden düzenlenecek" hevesi!

Dedim ya, ömrümüz yeterse daha neler neler göreceğiz!

İyi şeyler de oluyor

EYLÜL ayı ile birlikte İstanbul’un kültür ve sanat yaşamı yeniden hareketlendi.

Salı gecesi Bilsar’ın mimar Han Tümertekin tarafından yenilenen binasının giriş katındaki galeride Leyla Gediz’in küratörlüğünde düzenlenen serginin açılışında sokağa taşan kalabalık, en az serginin kendisi kadar görülmeye değerdi.

Aynı gece yurtdışında değeri daha çok bilinen ressamlarımızdan Ekrem Yalçındağ’ın küratörlüğünde Dirimart’ta açılan Plastic Tree Volume 1 isimli sergide de Tufan Balta ile Ramazan Bayrakoğlu’nun eserleri dikkat çekiciydi.

Yine salı gecesi açılan Design Week İstanbul’u gezerken Türk tasarımcıların ulaştığı noktayı görmek, günümüzün siyasi tartışmalarından bunalan gönlüme ferahlık verdi.

Dün gece de Belçikalı sanatçı Koen Vanmechelen’in Galeri Artist’te bir sergisi açıldı. "Dünya üzerindeki farklı ırkların ve türlerin birlikte barış içinde yaşamalarının mümkün olduğunu" anlatmayı hedefleyen sergi bütün dünyayı dolaşıyor ve şimdi bir aylığına İstanbul’da.

Bugün de Ömer Uluç’un Vapurların Seyri isimli sergisi, çok ilginç bir mekánda sanatseverlerle buluşacak. İstanbul-9 isimli vapurdaki sergi, tüm İstanbul kolayca yararlansın diye büyük iskelelerde ikişer gün açık kalacak.

Siz de benim gibi siyasi gelişmelerden sıkıldıysanız, bu hafta sonu biraz nefes almak için bu sergiler iyi bir fırsat.
Yazarın Tüm Yazıları