Atıl Kutoğlu'na gelen mesaj

GEÇEN çarşamba akşamı Ömer Sabancı’nın evinde bir parti vardı. Arzu ve Ömer Sabancı, 21’inci evlilik yıldönümlerini kutluyordu.

Orada ünlü, başarılı modacımız Atıl Kutoğlu’na rastladım.

Yanımda Vatan Gazetesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Mutlu ile Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin de vardı.

Konu, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün eşinin türbanına geldi.

Gül, daha önce bize verdiği mülakatta türbanın modernleştirilebileceğini söylemişti.

Kutoğlu’na "Bir gelişme var mı" dedim.

Varmış.

Anladığım kadarıyla Gül kanadından bu yönde bir işaret gelmiş.

Ancak bunu çok temkinli yazıyorum.

Çünkü Gül’e ulaşıp teyidini alamadım.

Ama ona yakın birisine ulaştım. Bana şunları söyledi:

"Henüz sipariş aşamasında birşey yok. Böyle düşünceler var. Atıl Kutoğlu olabilir, Cemil İpekçi olabilir. Ama henüz kimseye birşey söylenmedi."

Bu işaretler, onun Çankaya konusunda kesin kararını verdiğini gösteriyor.

Dün Başbakanlık Basın Müşaviri Akif Beki de, Gül’ü eleştiren danışmanın, "kendi adına konuştuğunu" söyledi.

Demek ki Gül’ün Çankaya yolu açıldı.

11’inci Cumhurbaşkanımız bütün ülkeye hayırlı olsun.

* * *

Ben yine de şu duygularımı son defa yazmayı görev biliyorum.

Keşke diyorum...

Keşke, Sayın Abdullah Gül, Çankaya’ya böyle ağır hakaretamiz bir koronun eşliğinde çıkmasaydı.

Keşke, AKP’nin seçim başarısını, "Müslüman cumhurbaşkanı seçtirme" gibi, ileride kendisinin ayağına da takılacak basit bir slogana çevirmeseydi.

Keşke, Çankaya’ya çıkmayı, askerlerden intikam alma denklemi haline çevirmeye çalışan sözde demokrat, özde rövanşist yaygaraya kulaklarını tıkayabilseydi.

Keşke, "uzlaşma" ile gelmese bile, bir "uzlaşma kültürünü" Çankaya’ya taşıyacağı konusunda herkese sağlam, inandırıcı mesajlar verseydi.

Kafam işte böyle çınlamalarla dolu.

Şimdi şu çelişkiye bakın.

Mümkün olan en seviyeli, en zarif ifadelerle görüş ve duygularımı yazıyorum.

Karşımdaki koro bana küfürle, hakaretle cevap veriyor.

Güya demokrasi istiyorlar.

Güya "milli iradenin" Çankaya’ya taşınmasını arzu ediyorlar.

Ama kendileri için demokrasi isteyen bu arkadaşların, karşı fikre zerre kadar tahammülleri yok.

Amaçları Gül’ü Çankaya’ya çıkarmak falan değil.

Amaçları maraza çıkarmak.

Güya askere haddini bildirmek istiyorlar, ama kendilerinin derin şuuraltında ağır bir "hizaya sokma" duygusu yatıyor.

"Uzlaşma" isteyen insanlara, "Hayır marş marş Çankaya" komutuyla cevap veriyorlar.

Üzerine bir de komplo garabetleri.

Yazmanın ilahi kaidesi budur.

Mantıkla cevap veremeyen, küfre, hakarete iltica eder.

Makule ifrit olan, kavgadan medet umar.

Benim niyetim ise kimseyle kavga etmek değil.

Seçilmiş siyasetçimiz de şerefle yaşasın.

Teröriste karşı cansiperane mücadele veren askerimiz de aşağılanmasın. Onun üzerinden bilek bükme, sırtını yere getirme, intikam alma, hizaya sokma ilkelliği yapılmasın.

İşte bu samimi duygularımla Gül’e bir kere daha seslenmek istiyorum.

Lütfen, bu yaygaracı, rövanşist hakaret erbabına, sizi onunla bununla iktidar kavgasına sokmak isteyen sözde demokrat cemaatlere fazla yüz vermeyiniz.

Rövanşizmin; ne idiği belirsiz, güya demokratik misyonların değil, makulün cumhurbaşkanı olunuz.

* * *

Abdullah Gül gibi bir siyasetçinin Çankaya’ya, böyle kaba saba bir hakaret korosu tarafından uğurlanması, ona karşı büyük bir haksızlık.

Umarım, bu koronun rövanş çığlıkları, Çankaya Köşkü’nün duvarlarını geçemez.

Geçerse ne olur? Bazılarının ha babam gözümüze soktuğu gibi, asker darbe mi yapar?

Asla öyle bir şey olmaz.

Ama unutmayın ki, makul bir insanın huzurunu kaçıran tek şey askeri darbe ihtimali değildir.
Yazarın Tüm Yazıları