Çöpe atılması gereken sorular

OKUYACAĞINIZ bu yazı, üç beş gün sonra çöpe gidebilir. Çok işe de yarayabilir.

Ne olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bu yazının çöpe atılmasını canı yürekten diliyorum.

Aslında Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı yeniden ilan edildiği gün yazmayı planlıyordum.

Onun adaylıkta ısrar edip etmeyeceğini bilmiyorum.

Ankara’dan bu konuda çelişkili bilgiler geliyor.

Bazılarına göre kesinlikle ısrarcı olacak.

Bazılarını göre vazgeçecek.

Ben bu yazıyı, Gül’ün adaylığında ısrarcı olacağı varsayımına dayanarak yazıyorum.

* * *

Abdullah Gül, adaylığını ilan ettiği takdirde çok merak ettiğim bir konu var.

Ankara Temsilcimiz Enis Berberoğlu ve ben, adaylığının çıkmaza girdiği günlerde bir mülakat yapmıştık.

O mülakatın bir bölümü çok yankı uyandırmıştı.

Gül o günü bize, "cumhurbaşkanlığı üslubu" ile ilgili önemli bazı ipuçları vermişti.

Mülakatın o bölümünü hatırlatıyorum:

Ertuğrul Özkök: Bu seçimin meydanlarda atılmayan gizli bazı sloganları var... Mesela partiniz, "Dindar bir cumhurbaşkanı seçtirilmedi" diyor.

Abdullah Gül (Özkök’ün sözünü keserek): Hayır, hayır asla olmaz. Dindar meselesi Turgut Özal’ı anma törenlerindeki bir pankarttan çıktı. Ben asla kendime dindarım diyemem, kendi günahlarım gözümün önünden geçer. O yüzden "dindar kişi yapalım" diye ne açıktan ne de el altından faaliyetimiz yok, asla olamaz. Ailemiz içinde açıklar var, kapalılar var. Bazen kapalıların daha büyük hataları oluyor, nasıl izah edilir ki? Tayyip Bey de, arkadaşlar da buna izin vermez. Ama engellenmem de milletin içine sinmedi, açık söyleyeyim.

E.Ö.: Hayrünisa Hanım, Ahmet Sever’in oğullarının sünnet düğününde masadaki Atıl Kutoğlu’na türbanda yeni bir model sipariş etti. Kıyafetler değişiyor ama türban neden değişmiyor?

Abdullah Gül: Ben de baştan beri söylüyorum. Daha modern olabilir. (Gülerek) Kadınların işi çok daha zor doğrusu.

E.Ö.: Cumhurbaşkanı seçilseydiniz, farklı bir üslubunuz olacak mıydı?

Gül: Evet ve siz şu sıralar bunu hissedecektiniz. Herkesle empati yapacağımı zaten size söylemiştim.

E.Ö.: Peki Hayrünisa Hanım’ın first lady üslubu da farklı olacak mıydı?

Gül: Tabii ki bu konumlarda eşlerin de sorumlulukları oluyor.

E.Ö.: Ne gibi, örnek verebilir misiniz?

Gül: O kendi örtüsünün farkında bile değil. Örtü hayat tarzı. Arkadaşlarını bir saysam size. Arkadaşları arasında başı açık veya kapalı olmak belirleyici değil. Eşlerin sorumlulukları tabii ki var. Hele böyle hassas süreçlerde.

* * *

Şunu merak ediyorum:

Acaba Abdullah Gül açısından bu sözler hálá geçerli mi?

Yüzde 46.6’lık seçim zaferi bu sözleri kadük hale getirmiş midir?

Çankaya’ya çıktığı takdirde, hem kendisi hem eşi "yeni bir üslup" arayışına girecek mi?

Ben bunu önemsiyorum.

"Uzlaşma" ille bir isim üzerinde olmayabilir.

Çankaya’ya çıkacak kişi, oraya kendi ruhunda ve kişiliğinde bir "uzlaşma" sağlayabilir.

Bunu yaptığı takdirde, Türkiye’de uzun süreden beri devam eden bazı tartışmalara da son verir.

Neye mi?

Mesela, "Türban siyasi simge midir" tartışmasına.

Gerçekten ideolojik bir din anlayışına göndermeler yapan bir anlamı yoksa, bu konuda daha modern arayışlar yapılamaz mı?

Bunu belki de Gül’ün adaylığı açıklanmadan tartışabiliriz.

Tartışmak daha doğru olabilir.

Bunu çok samimi olarak merak ediyorum.

Tanıdığım Abdullah Gül ve eşi cumhurbaşkanlığı seçiminden önce böyle bir jest yapabilecek mi?

Eğer böyle hem kendilerinin hem Türkiye’nin ezberini bozacak bir jest yapamayacaklarsa, yapabilecekleri çok önemli ve tarihi bir jest var.

Bunun ne olduğunu da yarın bütün samimiyetim, bütün iyi niyetim ve bütün umutlarımla yazacağım.

İnanıyorumki, bu yazının en ciddi ve en duyarlı okuyucusu tanıdığım Abdullah Gül olacak.

Tabii Türkiye’nin sağduyusunu temsil eden makul çoğunluk da Abdullah Gül’ün cevabını en iyi değerlendirecek insanlar olacak.
Yazarın Tüm Yazıları