Babalar ve oğullar

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal görevinden ayrılmalı mı?Böyle bir soruyu sorma hakkını kendimde asla göremem.

Sormayınca cevabını da aramam.

Bu benim meselem değildir.

Ne gazetecilik anlayışım bu sorunun sorulmasına izin verir, ne de Deniz Bey’le arkadaşlık hukukum.

Ama arkadaşlık hakkımı kullanarak kendisine bir tavsiyede bulunabilirim.

Bir süre için Onur Öymen’le konuşmak yerine, onun oğluyla konuşmayı tercih ederdim.

Aslında Onur Bey’e de şu görüşümü aktarmak isterdim:

Siyasi işlerinden biraz zaman ayırıp oğluyla daha sık görüşme fırsatı yaratırsa, CHP’ye çok büyük hizmet etmiş olurdu.

Eğer böyle yaparsa, dün bütün gazetelerde alaycı başlıklarla yer alan o saçma sapan seçim kaybetme bahanelerini hazırlayan ekip, önlerine bu zırvayı koyduğunda káğıt kıyma makinesinden geçirip yok ederdi.

Káğıt kıyma makinesi diyorum; çünkü böyle bir belge başkalarının eline geçerse parti komik duruma düşer diye endişe ederdim.

Nitekim öyle oldu.

* * *

Neden Onur Öymen’in oğlu.

Çünkü o genç adam, 1.5 milyar dolarlık bir projeyi Kazak ortaklarıyla yürütüyor.

Yani küresel ekonominin ciddi bir oyuncusu.

Babası onunla yeterince konuşsaydı, CHP’nin özelleştirme, yabancı yatırımlar, küresel ekonomi konularındaki fobileri belki biraz olsun törpülenirdi.

CHP işe Onur Öymen’in oğlunu dinleyerek başlamalı.

* * *

CHP Merkez Yürütme Kurulu’nun hazırladığı raporun haberi önüme geldiğinde ben yurtdışındaydım.

Arkadaşlar bunu manşet yapmaya hazırlanıyorlardı.

"Yapın ama çok dikkat edin" dedim.

"Öyle bir başlık bulun ki, okurlarımız, bu raporu ciddiye aldığımızı zannetmesinler" diye devam ettim.

Çünkü böyle bir yanlış anlama, raporu hazırlayan zevatın zekásını abartmak, bizimkini de fazla küçümsemek anlamına gelirdi ki, her iki tarafa da büyük haksızlık olurdu.

Raporu okurken aklıma Bernard Lewis’in "Yanlış Giden Neydi" kitabı geldi.

Baykal ve Öymen’e bu kitabı okumalarını da tavsiye ederim.

Kitabın tamamını okumalarına da gerek yok.

Sadece ilk sayfasında sorulan soruyu okumaları bile yeterdi.

* * *

Bernard Lewis, İslam toplumlarının geri kalışlarını nasıl değerlendirdiğini anlatırken, her şeyin, en temel sorunun yanlış sorulmasıyla başladığını anlatıyor.

İslam toplumlarının hep, "Batı neden ileri gitti" sorusunu sormakla yetindiğini söylüyor.

Oysa bir de "Biz neden geri kaldık" sorusunu sormak gerekir.

CHP’nin "kılıfçıları" aynı yanlışla işe başlamışlar.

Üstelik daha soruyu bile sormadan, basmakalıp sloganları cevap diye oraya koymuşlar.

Yani sorun CHP’de değil, hep başkalarında.

İkinci Cumhuriyetçiler medyaya hákimmiş. Yok AB şöyle yapmış, Kürtler böyle yapmış.

Yok belediyeler sadaka dağıtmış.

Suçu başkalarında ararken bari yüzlerce gazeteciye hakaret etmeyin.

Bu ülkede sizin anladığınız anlamda "cumhuriyet ilkelerini" savunan gazetecilerin sayısı o kadar az mı sanıyorsunuz?

"Bizden başka namuslu, dürüst, Atatürk ilkelerine bağlı gazeteci yok" diyen bazı arkadaşlarımızın narsisizmi sizin gözünüzü kör etmiş olamaz.

Bu da sizin zekánıza hakaret olurdu.

* * *

Benim size arkadaşça tavsiyem şu:

Başkalarında bahane icat etmek yerine, işe önce kendinize şu soruyu sorarsak başlayın:

"Biz ne yanlış yaptık?"

Merak etmeyin, bu soruyu sormak sizi küçültmez.

Bu soru, sizin görevi bırakmanızın gerekçesi de olamaz.

Diyorum ki, normal şirketlerde herhangi bir kötü sonuçtan sonra yapılan en basit şeyi yapın.

İşe kendi yanlışınızdan başlayın.

Ama "Bizim hiç hatamız yok" diyorsanız, bir de buna inanıyorsanız, artık yapacak şey de kalmamış demektir.

İşte o zaman hemen o koltuklardan kalkmak lazım.

Diyorum ya, yapacağınız iş basit.

Babalar biraz oğullarını da dinlemeli...

Ama galiba siz, oğulları dinlemek yerine babaları dinlemeyi tercih ediyorsunuz.

Yani Demirel ve Onur Öymen’i...
Yazarın Tüm Yazıları