Balkan Harbi’ni niye kaybettik

SEVGİLİ okurlarım, bugün yazıma Atatürk’ün daha Mustafa Kemal’ken sanata verdiği önemi simgeleyen bir anekdotla başlayacağım.

Mustafa Kemal, Sofya’da askeri ataşe iken, Bulgar Parlamentosu’nda Türk milletvekili Şakir Zümre’nin sağladığı davetiyeyle operaya gidiyor.

Georges Bizet’nin Carmen operasını seyrediyor. Birinci perdeden sonra Kral Ferdinand, Mustafa Kemal ile Fethi Okyar’ı locasına davet ediyor. Mustafa Kemal, kralın sorusu üzerine icrayı olağanüstü bulduğunu belirtiyor.

Şakir Zümre’nin Bulgarya Oteli’nde verdiği "supe"den sonra Mustafa Kemal, kalacakları Splendid Oteli’ne gidiyor.

Gecenin ilerleyen saatinde Şakir Zümre’nin kapısı çalınıyor.

Gerisini Altan Deliorman’dan nakledeyim:

Şakir Zümre kapıyı açmadan sordu:

Kim o?

Benim Şakir, uyudun mu? Mustafa Kemal’in sesini duyunca Şakir Bey kapıyı açtı. Mustafa Kemal’in üzerinde pijaması vardı.

Uyku tutmadı, biraz konuşalım diye geldim, dedi ve içeri girdi.

Karşılıklı oturdular. Mustafa Kemal düşünceliydi. Sonra birdenbire Şakir Bey’in yüzüne bakarak şöyle dedi:

"Şakir, kim ne derse desin, şimdi Balkan Savaşı’ndaki yenilgimizin nedenini daha iyi anlıyorum. Ben bu adamları böyle zannetmezdim. Oysa baksana operaları bile var. Operada oynayacak sahne sanatçıları, müzisyenleri, dekoratörleri, hepsi yetişmiş, opera binaları bile var."

Herhalde Mustafa Kemal uyuyamadığı o gece, Türkiye’ye dair projelerinin başına operayı koydu. Sonraki çalışmaları, bunu doğrulayacak nitelikte.

O zaman, operasızlığın, sanatta geri kalmanın acısını duyan Mustafa Kemal’in, Türkiye’de Cumhurbaşkanı olduktan sonra, Türk bestecilerine opera yazmalarını söylediğini anımsatmakta yarar var. Bilmeyenler ya da unutanlar için.

Bir savaşın kaybını, topa, tüfeğe, mermiye değil de estetik eksikliğe, zevk geriliğine bağlıyor.

Büyük bir askerin, büyük bir devlet adamının bu görüşüne karşı duracağınızı sanmıyorum. Daha doğrusu ummuyorum.

İran Şahı’nın Türkiye’yi ziyareti münasebetiyle Adnan Saygun’a bir opera bestelemesini istemişti, bestecinin de bu istek üzerine Özsoy operasını bestelediğini yazmanın tam sırası.

Üç perde olarak bestelenen bu operayı, 1982 yılında Atatürk’ün 100. doğum yılı münasebetiyle, tam 48 yıl sonra sahnelenmesi söz konusu olduğunda, Saygun operayı tek perdelik özet haline dönüştürmüştür. Ayrıca Taşbebek operasının Sihir Raksı müziğini de Özsoy’a ilave etmiştir.

Atatürk’ün müzik, sanat konusunda yaptıklarının en önemlisi olan müzik devrimini niye yazdım?

Cumhuriyete sahip çıkmak için meydanları dolduranların bir bölümü sanata nasıl bakıyor?

Sanat-siyaset ilişkisinde neden sağduyumuz da solduyumuz da duyarsız?

* * *

YARIN da bunları tartışacağız.

Yazarken Adnan Saygun’un Özsoy operasını dinledim.

Yararlandığım kaynaklar:

"Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu", Lord Kinross, Altın Kitaplar Yayınevi, s.83.

Altan Deliorman’ın yazısından.

"Atatürk ve Adnan Saygun, Özsoy Operası", Gülper Refiğ, Boyut Müzik.
Yazarın Tüm Yazıları