Sandık komşumun oyu

HÜRRİYET Pazar’ın son sayısında, Çağlayan mitinginin düzenleyicilerinden Türkan Saylan’la yapılmış bir mülakat yayınlandı.

Ayşe Arman’ın yaptığı mülakat, gerçekten çok ilginçti.

Bu konuşmanın son cümlesi çok dikkatimi çekti.

Ayşe Arman, "Kime oy vereceksiniz" diye soruyor.

Çağlayan mitinginin kahramanlarından Türkan Saylan’dan "Elbette CHP’ye" gibi bir cevap bekliyorsunuz değil mi?

Hayır, Saylan’ın cevabı şu:

"Kime oy vereceğimi bilmiyorum..."

* * *

Dünkü gazetelerde başka anketler de vardı.

Mitinglere katılanların ancak yüzde 58’i "CHP’ye oy vereceğini" söylüyor.

Daha da ilginci, bu yıl ilk defa oy vereceğini söyleyen mitingci gençlerin cevabı:

Sadece yüzde 50’si CHP’ye oy vereceğini söylüyor.

Demek ki CHP’nin, bu mitinglere katılanları ikna konusunda bile hálá sorunu var.

Böyle büyük mitinglerin kendine ait psikolojisi vardır.

O kitle içinde eriyen insan, bütün dünyayı kendisi gibi düşünenlerden ibaret sayar.

Bu da onda cesaret hapı etkisi yapar.

Oysa, kitle içinde erimek, insanın en fazla yanıldığı halidir.

* * *

Türkiye’de özellikle "bizim çevremiz", günlerdir bu kitle psikolojisinin yarattığı alçak basıncın etkisinde yaşıyor.

Bu psikoloji ister istemez hepimizi etkiliyor.

Çoğumuzun "serinkanlı tahlil yapma melekesi" de olumsuz etkileniyor.

Oysa bunun bir de 23 Temmuz sabahı var.

O sabah bazıları için "zafer", öteki bazıları için ise "derin bir düş kırıklığı" olacak.

Ben gençlik yıllarımda bunu çok yaşadığım için artık idmanlıyım.

1977’de Milliyetçi Cephe kutuplaşmasının en ağır günlerinde, önce CHP’nin iktidara geldiği sevincini yaşadık.

Sonra sonuçlar değişti ve CHP tam çoğunluğu alamadı.

Günde 20-25 kişinin öldürüldüğü o günlerde CHP’nin seçimi kaybetmesi, bizim için "dünyanın sonu"ydu.

Ama hiç de öyle olmadı.

Hálá hayattayız. Hálá siyaset devam ediyor. Hálá kavgalar bitmedi.

* * *

Yakın çevremde beni uzun yıllardan beri tanıyan bazı arkadaşlarım bile bana kızıyor.

Beni taraf olmaya davet ediyorlar.

Ben zaten tarafım.

Hayat tarzımla, aile yapımla, dünya görüşümle, bugüne kadar kullandığım oylarla, yazdığım yazılarla tarafım.

Ama benden belli bir "fanatizme taraf olmam" isteniyorsa, onu olamam.

Hayatım boyunca olmadım, bugün de olmam, yarın da olmam.

Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz.

Bazı yazar arkadaşlarımızın oy attığı sandıklardan CHP birinci parti olarak çıkıyor olabilir.

Ama benim, yani gazetenin genel yayın yönetmeninin 22 Temmuz’da oy atacağı sandıklardan AKP birinci parti olarak çıkabilir.

O insanlar benimle yan yana aynı sandıklara oy atıyor.

Onların oyları da bir sayılıyor, benimki de...

Ben diyorum ki, tezlerimizin, endişelerimizin kazanacağı tek yer bu sandıklardır.

Herkes, her parti, her laik, yanıbaşında oy atan insanı kazanmaya çalışmalıdır.

Bakın o heyecan dolu mitinglere koşan insanların bile neredeyse yarısı hálá CHP’ye oy verip vermemekte kararsız.

Yani orada bile hálá kazanılacak oy var.

O zaman benim sandığımda, benim yanımda oy atan insanlar da kazanılamaz mı?

Bunu yapmanın tek yolu var.

Herkes, her grup, her parti kendi içindeki "Bülent Arınç fanatizmini ve nefretini" tasfiye edecek.

AKP
de, CHP de, kendine Atatürkçü diyenler de...
Yazarın Tüm Yazıları