AKP bu işten kárlı çıkar mı?

SAVRULAN yapraklar gibi akıp gidiyor günlerimiz...

Daha "Adayımız Abdullah Gül kardeşim" meselesinin bile tadını tam olarak çıkaramadan...

Bakın neler oldu:

- Koskocaman bir muhtıramız oldu... Genelkurmay Başkanlığı "Eğlence bitti. Kıta dur" dedi...

- Anayasa Mahkemesi "367 şart" diyerek süreci sona erdirdi...

- Tam şimdi ne olacak diye beklerken... Başbakan "Madem öyle, gelin böyle" resti çekti.

- Sandık kaçınılmaz olarak ortaya çıktı.

- Cumhurbaşkanını halkın seçmesi ihtimali belirdi.

Ve bu baş döndürücü gelişmelerin ardından...

Şimdi hepimiz şu sorunun peşindeyiz:

"AKP bu işten kárlı çıkar mı?"

* * *

Deneyimsiz bir müptedi olarak...

Derhal 40 küsur seçim görmüş, ak saçlı akil adamların yanlarına gittim...

Dedim ki:

"Ey babalar! Söyleyin hele! Bu işten AKP kárlı çıkar mı?"

İçlerinden biri yönlendirme yapma hevesi içinde olmayan bir Hüsamettin Cindoruk edası takınarak şöyle dedi:

"Bak evlat! Bizim milletimiz mağduru sever... Tayyip Bey de mağduriyet pozisyonunu sevdi... Dolayısıyla sandık milletin önüne gelince AKP patlayacak."

Bunun üzerine...

Şöyle bir düşündüm:

28 Şubat’ta da Erbakan mağdur olmamış mıydı?

Peki neden "mağduru pek seven" milletimiz, mağdurun kralı olan Erbakan’a oy yağdırmak yerine "ürkek değil erkek" muhabbetine kendini kaptırıp oyunu Fazilet’ten esirgemişti?

"Akil adam"a bunu sordum...

Bizimki "Şu müptedinin aklına gelene bakın! Nasıl da acemi" der gibi baktı...

Ve bir "Öğreten adam" tribine girerek şöyle konuştu:

"Erbakan’ı sayma! Erbakan hiçbir şey yokmuş gibi davrandı... Zoru görünce de gık bile diyemedi... Ama bunlar muhtıraya karşı bildiri yayınladılar... Yani bu sefer ürkeklere karşı erkek arayışına ihtiyaç yok."

Bu kez "Siyaset bilimi ikinci sınıf öğrencisi" gibi bir ukalalık yaptım.

Ve 12 Mart’ı anımsattım.

12 Mart’tan sonra, muhtıraya muhatap olan Demirel değil de muhalefetteki Ecevit oy patlaması yapmamış mıydı?

"Akil adam", dudaklarına ironik bir kıvrım kondurarak şöyle dedi:

"Sen o günleri bilmezsin evlat! Demirel şapkayı alıp gitmiş, Ecevit ise bu muhtıra bana verildi diyerek direnişe geçmişti."

* * *

Ben bu "Akil adam" ile baş edemeyecektim...

İmdadıma bir başka "Ak saçlı" yetişti...

Dedi ki:

"Buldun acemi çocuğu, ahkám kesiyorsun! Kazın ayağı hiç de öyle değil... Bizim muhafazakárımız, ordu ile kavgalı olduğu izlenimini aldığı bir partiden kaçar, uzaklaşır. Kriz çıkaracak seçeneklere meyletmez."

Ve bu görüşün ifade edilmesinin ardından bir büyük tartışma başladı.

Kimi "İyi ama ya Özal’ın durumu? Evren’in ’Özal’a oy vermeyin’ demesinin ardından ne olmuştu?" dedi...

Kimi daha geriye, 27 Mayıs sonrasına gitti...

Onlar tartışırken...

Ben "Bu işten AKP kárlı çıkar mı?" soruma yanıt bulamamış, hatta kafam daha da karışmış bir şekilde "Ak saçlılar cemiyeti"nden uzaklaştım.

O köşe yazarına not

"MUHTIRAYI bir köşe yazarı yazdı" şeklinde saçma bir iddia gündemdeydi.

Dünkü yazımda hem iddianın saçma olduğunu, hem de kastedilen kişinin Hasan Ünal olduğunu yazmıştım. Hasan Ünal, "Ahmet Hakan’ı mahkemeye vereceğim" diyormuş... Ünal’ın yazma kabiliyeti hakkında bir şey demem... Ama okuduğunu anlama kabiliyeti hakkında çok şey söyleyebilirim. Neyse... Hasan Ünal’a "Elinden geleni ardına koma" diyor ve ekliyorum: "İstersen Anayasa Mahkemesi’ne başvur. Belki 9’a 2 kazanırsın."
Yazarın Tüm Yazıları