Keşanlı Galileo destanı

YILLARDIR "cemaat evlerinden" çıkmanın önemini yazıyorum.Hepimizin ezberimizi bozmaya ihtiyacımız olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Hançerem yırtılıyor.

Yemediğim küfür, hakaret kalmıyor, yılmıyor yine anlatmaya çalışıyorum.

Ama olmuyor.

Bu ülkenin makul insanlarının çığlığı hep taş duvarlara, ruhsuz dimağlara çarpıp paramparça oluyor.

Artık şunu anlıyorum.

Hepimiz bu kör dövüşünün mutlu rantiyeleriyiz.

Hepimiz bu sokak dalaşının ganimetini üleşiyoruz.

Kendine ulusalcı diyenimiz de, Milli Görüşçü diyenimiz de.

Milliyetçi diyenimiz de, liberal diyenimiz de.

* * *

İzmir’de konuşan üniversite hocasına bakın.

Memleketin hiçbir meselesi kalmadı, ülkede kötü giden her şeyin bilançosu çıkarıldı, teşhisler kondu, çareler bulundu.

Ve şimdi sıra Atatürk’ü, yani "Bu adam"ı, tahtından indirmeye geldi.

Madem "Bu adam" lafı işportaya düştü, ben de modaya uyayım.

"Be adam", şu ülkede üç beş birleştirenden biri olan Atatürk’le ne alıp veremediğin var.

Hayatında hiç mi Sabri Ülgener okumadın.

Bir dönemin "zihniyet bilançosu" nasıl çıkarılır meselesini, gerçek bir bilim adamından okuduysan, hiç mi nasibini almadın?

* * *

Hadi o kendine ait tenha tribünlere oynayıp entelektüel varlığını idame ettirmenin slogancı en ucuz yollarını arıyor.

Peki onu bu kadar ciddiye alıp, üstüne üstüne gitmenin ne anlamı var?

Adamı kendi ekşi sözlüğünde, kendi megaloman áleminde "Galileo" ilan ettirecek kadar ciddiye almanın mantığı nerede?

Şimdi anlıyorum ki, bu ülkede insanlara "hain", "satılmış" damgası vurmak ucuzladıkça, karşıdakilerin kendi kendine "Galileo" rütbesi vermesi de o kadar ucuzluyor.

Bir de piyasada bol bol sahtesi, korsanı varsa, buyrun size bir Keşanlı Galileo...

* * *

Bütün bunlara rağmen, derslerinin elinden alınması doğru olmadı.

Bu sözleri söylemesinin engellendmesi de.

Derslerinin durdurulmasından söz ederken sakın ola ki, "düşünce özgürlüğünden" falan söz edeceğimi sanmayın.

Düşünce özgürlüğünden söz etmek için önce bir düşüncenin olması lazım.

Bence bu o kategoriye girmez.

Adam yine de söylediklerinin "düşünce" olduğunda ısrarlıysa, yapacak bir şey yok.

Ona da söz hakkı vermek lazım.

Böyle basit klişelerle orgazm olmaya amade kiralık cemaatçikler varsa, derme çatma gecekondu fikirleri bu cemaate "tez" diye yutturabilecek ev sahipleri de çıkar.

En iyisi hiç aralarına girmemek.

Serbest fikir ekonomisi.

Böyle talebe böyle arz, böyle cemaate böyle tez...

Cemaat avluları, bu basmakalıp nefretlere iman etmeye hazır biçarelerle dolu oldukça böyle tedarikçiler de olacak.

Meselem onlar değil.

Ben, bu ucuzculuğun, bu sığlığın, bu slogancılığın üniversitede kendine nasıl kürsü bulabildiğine şaşıyorum.

* * *

Ahmet Hakan önceki gün çok güzel bir yazı yazdı.

Hepimizi biraz ezberimizi bozmaya davet etti.

Ben de aynı şeyi söylüyorum.

Hadi hepimiz biraz şu cemaat ağalarına isyan edip, mağaralardan çıkalım.

Çünkü dışarda hava çok güzel...

Biraz temiz fikir almaya ihtiyacımız var.
Yazarın Tüm Yazıları