Pamuk ile Kemal arasındaki 13 fark

BİR: Orhan Pamuk "Tek parti döneminde devletten ihale alma imtiyazını yaşayarak zengin olmuş" bir babanın talihli çocuğudur. Yaşar Kemal ise anacığının iç gömleğine diktiği bozuk paralarla 15 yaşında İstanbul’a gelip üç ay Gülhane Parkı’nda yatıp kalkarak alışmıştır İstanbul’a...

İKİ: Orhan Pamuk "içi kitaplarla dolu bir evde" büyümüştür. Yaşar Kemal ise içi masallar, destanlar ve ağıtlarla dolu bir evde...

ÜÇ: Orhan Pamuk "yazı", Yaşar Kemal "söz"dür.

DÖRT: Orhan Pamuk’un bir "ağabey kompleksi" vardır, hálá hesaplaşmasını tamamlayamadığı... Yaşar Kemal’in ise bir "Çukurova kompleksi" vardır ama bu kompleksinden memnundur.

BEŞ: Yaşar Kemal, Çukurova’nın bütün dağlarını, taşlarını, kuşlarını, ağaçlarını, çiçeklerini sular seller gibi bilir... Orhan Pamuk ise soğuk kış geceleri can sıkıntısıyla dolaştığı İstanbul’un "kara sokakları"nı...

ALTI: Orhan Pamuk romanına malzeme toplamak için bir çılgın gibi Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne vurur kendini. Yaşar Kemal ise ağıt toplamak için halkın arasına.

YEDİ: Orhan Pamuk ilham gelmesi için evinin salonunda volta atar. Yaşar Kemal ise eski bir alışkanlığı sürdürür, yani "mahpushane voltası" atar.

SEKİZ: Orhan Pamuk bir cümle yazar, okur beğenmez, yırtıp atar, sonra yeniden yazar. Yaşar Kemal ise vurur daktilonun tuşlarına savaşır gibi. Gürül gürül yazar, bir de bakar ki 40 destan sayfası çıkmıştır temizinden.

DOKUZ: Yaşar Kemal "Katip arzu halim yaz yare böyle" dizesinde işaret edilen arzuhalcilik mesleğinden tüpçülüğe kadar her türlü işe girip çıkmıştır. Orhan Pamuk ise hayatı boyunca çalışmak zorunda kalmamıştır.

ON: Orhan Pamuk AB’ye şimdiden girmiş bir Nişantaşı’dır, Yaşar Kemal ise halis muhlis bir Anadolu.

ON BİR: Yaşar Kemal kitapları yabancı dile zor çevrilir. Çevrilince de değerinden çok şey kaybeder. Orhan Pamuk kitapları ise yabancı dilde daha iyi durur.

ON İKİ: Orhan Pamuk’a kasmak ve gerginlik yaratmak acayip yakışır... Yaşar Kemal’e ise "ağız dolusu sövmek" şahane bir hava katar.

ON ÜÇ: Orhan Pamuk, "içindeki manevi boşluğu doldurmak" için edebiyatı seçmiştir. Yaşar Kemal ise "içindeki manevi doluluğu boşaltmak" için.

Bir yiğit daha

DÜN "Haftanın beş yiğidi"ni yazmıştım.

Yiğitlerden biri Mehmet Ağar idi.

Yiğitlik gerekçesi şuydu: "Genelkurmay Başkanı’nın eleştirileri karşısında geri adım atmadı."

Yazarken bilmiyordum.

Meğer...

Mehmet Ağar, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın eleştirileri karşısında "Paşa beni yanlış anlamış" diye bir açıklama yapmış, sonradan öğrendim.

Peki görüşüm değişti mi?

Tamam, "Paşa yanlış anlamış" vurgusunda bir parça geri adım havası var ama Ağar’ın açıklamasının bütününde yer alan bazı cümleler, tam anlamıyla bir "tornistan"ın söz konusu olmadığını da gösteriyor.

Bu yüzden Ağar için listeyi revizyona tabi tutmaya gerek yok.

Ancak...

"Haftanın beş yiğidi" listesindeki bir eksikliği kabul etmem gerekiyor.

Eksikliğe okurum Sezai Coşkun dikkat çekmiş ve "altıncı yiğit"in adını vermiş.

Sezai Coşkun’un yazdığı cümleyi aynen aktarıyorum:

"Müslümanlık’ta sakalla cüppe ile bir yere varılamayacağını anlatan konuşmasıyla Diyanet İşleri Başkanı ALİ BARDAKOĞLU."

İşin çivisi çıktı

ADAMIN biri, "Türk magazin starı" olan eski karısına doğum gününde "Hollywood Fahişesi" adlı bir kitabı hediye ediyor.

Hediyeyi alan star, kitabın adındaki ’gönderme’nin farkına varacak kadar zeki olduğundan eski kocasına "Mesajı aldım ama kabul etmiyorum" diyor.

Başka bir adam ise...

Düşük seyreden reytingini yukarı çıkartmak için sevgilisini ekrana sürüyor.

"Ne kadar rezil olursak o kadar iyi" kafasındaki adam, ekrana "sevgilisinin eski kocası"nın fotoğrafını koyarak, "Ne düşünüyorsun" diye sorabiliyor.

İsterseniz hiç yorum yapmayıp, sadece "Bunlar nasıl insanlar böyle yahu?" diye sorup geçelim.
Yazarın Tüm Yazıları