Bir ırkçı olarak Abdülmelik Fırat

GEÇEN geceki Siyaset Meydanı’na kadar, herhangi biri ‘Abdülmelik Fırat’ı nasıl bilirsin’ diye sorsa vereceğim yanıt kesinlikle şu olurdu:

‘O, derinliği olan bir Kürt bilgesidir.’

Bendeki Abdülmelik Fırat imajını belirleyen noktalar şunlardı:

- Ta çocukluğunda ‘Sürülmüşüm ben’ türküsünü söylemeye başlamış olması.

- Yassıada’da ipten dönmesi.

- 90’lı yıllarda ilerlemiş yaşına rağmen eline geçirilen kelepçeyle DGM kapılarında çile çekmesi.

‘Acılar çekmek’ ile ‘olgunlaşmak’ arasındaki o doğal bağlantının farkındaydım.

Fırat’a karşı duyduğum derin saygının temel nedeni buydu.

Ayrıca...

Onun ‘alim’ ve ‘fazıl’ bir kişi olduğuna dair ‘nedensiz’ bir kanaat de vardı bende.

* * *

Ama şimdi işte buradan ilan ediyorum:

Artık Abdülmelik Fırat’a karşı derin ya da yüzeysel hiçbir saygı duymuyorum.

Çünkü ‘mağdur’un da mağdur etme potansiyeli taşıdığını gözlerimle gördüm.

Çünkü ‘mazlum’un açık zulümlere nasıl imza atabileceğini fark ettim.

Fırat, benim nezdimde artık ne alimdir, ne de fazıl.

Ve ne de acılar çekerek olgunlaşmış yaşlı bir Kürt bilgesidir.

Geçmiş olsun.

Son günlerin moda tabiriyle söyleyecek olursak vazo kırılmıştır.

Abdülmelik Fırat, Siyaset Meydanı’nda öyle bir çıkış yapmıştır ki, benim açımdan keskin bir hükmün verilmesi kaçınılmaz olmuştur.

* * *

Olay şudur:

Abdülmelik Fırat, kendisinden hiç hazzetmediğim Türk milliyetçisi Ümit Özdağ ile tartışıyor.

Ve Fırat parmağını sallayarak muhatabı Özdağ’a şunları söylüyor:

‘Sen bir Çerkezsin! Bir de tutmuş Türk milliyetçiliği yapıyorsun. Türk milliyetçiliği yapmak senin gibi bir Çerkez’e mi kaldı?’

Demek ki neymiş?

Kürtlerin ‘ırkçı’ bir kuşatma altında tutulduğunu düşünen ve buna isyan eden Fırat, eline fırsat geçtiğinde ‘köken avcılığı’na soyunabilirmiş.

Demek ki neymiş?

Çerkez isen Çerkezliğini bilecekmişsin. Başka türlü milliyetçiliklere heves etmeyecekmişsin.

Demek ki neymiş?

Koskoca Abdülmelik Fırat, karşısındakinin görüşleriyle ilgilenmek yerine karşısındakinin hangi ırka mensup olduğuyla ilgileniyormuş.

İşte bu yüzden ‘geçmiş olsun’ diyorum.

* * *

Dahası da var:

Yine ‘koskoca’ Abdülmelik Fırat, yine çok sıkıştığı bir anda ‘feodal bir zihniyet’in ipuçlarını da verebildi.

Tartışmanın içine Ümit Özdağ’ın babasını da karıştırdı ve ‘Senin baban 27 Mayıs’ta darbe yapıp bizi Yassıada zindanlarına atmıştı’ dedi.

Babaların suçlarının oğullara yüklenemeyeceği temel ilkesini bir tarafa bırakarak.

O öyle yapınca karşısındaki durur mu?

O da ‘Senin deden de haindi’ diyerek bir toruna dedesinin sorumluluğunu yükleyiverdi.

İşte böyle bir ilkellik yarışması yapıldı ekranda.

(NOT: Ümit Özdağ’ın nasıl bir provokasyon hevesi içinde olduğunu bildiğimiz için, onun Fırat’a dönüp, ‘Eğer Türkiye’de derin devlet olsaydı sen şimdi burada oturuyor olmazdın’ diyerek ima ettiği korkunç tehdidin üzerinde durmaya bile gerek durmuyoruz.)

* * *

Son söz şudur:

Abdülmelik Bey, Kürtlerin siyasal sözcülüğünde ön alma çabası içindedir.

Kurduğu partinin dikkate alınmasını sağlamak için ‘Rakipten daha fazla Kürtçü’ bir pozisyon almaya çalışmaktadır.

Siyaset Meydanı’nda yaptığı çıkışlarla belki bunu bir parça sağlamıştır.

Ama bunu yaparken toplumsal barışa darbe vurmuştur.

Ve bir de benim gözümdeki saygınlığını katletmiştir.
Yazarın Tüm Yazıları