Bütün yönleriyle ulema krizi: Eleştirelim ama doğru yerden

TARİH: 12 Kasım Cumartesi.

Başbakan Erdoğan’la Katar yolunda uçakta konuşuyoruz.

Konumuz: AİHM’nin verdiği türban kararı.

Başbakan’ın uçakta yaptığı açıklamadan yola çıkarak yazdığım haber, 13 Kasım Pazar günkü Hürriyet’te yayınlanıyor.

Haberde Erdoğan’ın açıklaması şu şekilde yer alıyor:

‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği karara üzüldüm. AİHM’nin başörtüsüne bakışını anlayamıyorum. AİHM ‘başörtüsü’ tarifi yapıyor. Bunu AİHM yapamaz. Bunu ancak İslam dinini bilen alimler yapabilir.’ (Hürriyet - 13 Kasım)

Erdoğan’ın bu açıklaması olay olmadı, tartışılmadı, dahası es geçildi.

Ancak...

Kopenhag’da yaptığı açıklama büyük olay oldu.

Peki neden?

***

Sorunun yanıtını bulmak için Erdoğan’ın Kopenhag’da ne dediğine bakmak gerekir.

Anadolu Ajansı’ndan aynen aktarıyorum:

‘Mahkemenin bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır.’

Sadece bu iki cümleyi okuduğumuzda ne anlıyoruz?

Tabii ki şunu:

Erdoğan, türban konusunda AİHM’nin söz söyleme hakkı olmadığını, kararı ulemanın vermesi gerektiğini savunuyor.

Oysa ben de konuşmanın yapıldığı o salondaydım.

Erdoğan’ın konuşmasını baştan sona dinledim ve konuşmadan böyle bir anlam çıkarmadım.

Neden?

Çünkü bu iki cümlenin ardından gelen başka bir cümle daha vardı ve o cümlenin altını çizmek gerekiyordu.

Onu da Anadolu Ajansı’ndan aktaralım:

‘Bu alanda (yani din alanında A.H.) hiç alakası olmayanların, İslam dininin aydınlarına sormadan böyle bir kararı farklı bir yere çekmek suretiyle vermesi yanlıştır diye düşünüyorum’.

Bu cümleden çıkan anlam ise şudur:

Erdoğan, ‘Türban konusunda AİHM karar veremez, kararı ulema verir’ demiyor.

‘AİHM, kararını oluştururken İslam alimlerine sormalı’ diyor.

Yani uçakta daha ‘sorunsuz’ bir şekilde ifade ettiği görüşünü, Kopenhag’da biraz karmaşık bir şekilde ortaya koyuyor.

***

Hadi konuyu biraz daha açalım.

Hem uçakta, hem Kopenhag’da yaptığı değerlendirmelerin bütünlüğünü gözeterek, ‘Erdoğan ne demek istiyor?’ sorusuna yanıt bulalım.

Yanıt şudur:

‘Mahkeme ‘İslam’da türban yoktur’ şeklinde bir görüş ortaya koyamaz. İslam’da türbanın yerinin olup olmadığını ancak din alimleri bilir. Mahkeme bu konuda hüküm koymak yerine dinin hükmünü bilenlere sormalıdır.’

***

Bu alıntıların ardından raconu kesebiliriz:

‘Kararı ulema verir’ cümlesinden yola çıkarak Erdoğan’a yöneltilen eleştiriler geçersizdir.

Çünkü Erdoğan öyle dememiştir.

‘AİHM kararını oluştururken İslam alimlerinden görüş almalı’ cümlesinden yola çıkılarak yapılan eleştiriler ise geçerlidir.

Çünkü Erdoğan, tam da bunu demiştir.

Kıssadan hisse şudur:

Erdoğan’ı eleştirelim ama doğru yerden...
Yazarın Tüm Yazıları