Ben de Hollande’dan yanayım

FRANSA Cumhurbaşkanı François Hollande, milletvekillerine bir uyarıda bulunmuş.

Haberin Devamı

Meclis ve komisyon toplantılarında birbirlerine mesaj atmamalarını, telefonlarını dışarıda bırakmalarını nazik bir dille bildirmiş.
Çok yerinde bir uyarı.
Dikkat dağıtılmaz diye bir sözün önemini herkes bilmeli.
Bazı ziyaretlerde, odadaki televizyonun açık olduğunu görüyorum, herhalde bir şey seyrediyorlar diye düşünüyorum, kısa sürede yanıldığımı anlıyorum. Çünkü televizyona bakmıyorlar, başparmakları telefonlarında, ekrandan bir şeyleri kaydırarak bakıyorlar.
Telefon ve tablete bakarak, meçhule göz atıyorlar ama ne çevrenin, ne karşılarındakinin, ne de başka bir manzaranın farkında değiller.
Uçak yere konar konmaz, telefonlar hemen açılıyor, elbette komplekse kapılıyorum. Çünkü, bu kadar çok arayanı olan, araması gereken kişileri bulunan, önemli kimseleri herkes kıskanır(!).
İş güç sahiplerini anlıyorum, vakit nakittir sözü onlar için geçerli. Ama terminale girer girmez telefonlarımızı açmayacak olursak acaba çok mu zarara gireriz.
Cep telefonu kullanmayan iki iyi yazar ve şair arkadaşlarımla geçen gün beraberdim.
Biri çok güzel bir saptamada bulundu. “Cep telefonum olmadığı için hiçbir arkadaşımı kaybetmedim! Dahası onunla vakit geçirmediğim için daha fazla şiir yazabildim.”
Pastanelerde, lokantalarda karşı karşıya oturan kişiler birbirlerine bakmıyorlar, niçin birlikte geliyorlar, işte onu anlamıyorum.
Bir akşam yemeğinde şöyle bir garabete tanık oldum: İki farklı kişi ilk cümlelerinde geceyi birlikte geçireceklerinden söz ettiler, ama kısa süre sonra ikisi de cep telefonuna öylesine kaptırdılar ki kendilerini, bunu hiç söylememişler gibi birbirlerine veda edip gittiler.

* * *

Haberin Devamı

FRANSA Cumhurbaşkanı, bu uygulamayı başlatsın, umarım dünyaya da yayılır.
Tabii işin farklı bir tarafı da var. Son zamanlarda iyice moda halini alan bir ‘selfie’ çılgınlığı yaşanıyor. Oysa bundan kısa süre önce, ‘selfie’nin adı konmamışken, benim de çevremdeki genç arkadaşlar kendini çekenlerle “dalga geçiyorlardı”. Şimdi küresel bir moda halini aldı. Merak ediyorum acaba kendileriyle alay edebiliyorlar mı?
Selfie’nin garibime gittiğini belirtmeliyim. Biri sizi çekeceğine gelip yanınıza, birlikte çekiyor. Fotoğraf makinelerinin otomatik ayarlarını hatırlıyorum; siz makineyi sabitler, zaman ayarlayıcısını kurar, koşup grubun içine girerdiniz.
Bir de kablolu uzaktan kumanda edilebilen deklanşörler vardı. Biraz daha profesyoneli...
Selfie ile bir alıp veremediğim yok açıkçası, ama insanların bu kadar ‘içedönük’ bir bağımlılık halinde telefonları kullanıyor olmasına da pek bir anlam veremiyorum.
Doğanın içinde sanal bir dünyanın içine hapsolmak nasıl bir şey? Bana bir manevi hücre cezası gibi geliyor. Bağımlılık derecesinde, dünyadan kopuşu simgeleyen bir davranış bence.
Diyeceksiniz ki, dünyayla bağlantımız kesilmiyor, peki oturduğunuz mekân dünyaya dahil değil mi, arkadaşınız bir robot mu, yakınınızdan geçen hayat sizi hiç mi ilgilendirmiyor?

* * *

Haberin Devamı

BEN DE hem cep telefonu hem tablet kullanıyorum ama bütün canlılardan elimi eteğimi çekip sanal bir dünyanın içinde erimiyorum. Gerçekten de böyle yaşayanların kendilerini bir gözden geçirmelerini tavsiye ederim.

Yazarın Tüm Yazıları