Ağlamayın, hesap verin

Haberin Devamı

YOLSUZLUK ve rüşvet soruşturması nedeniyle istifa etmek zorunda kalan eski bakanlardan Zafer Çağlayan uzun bir aradan sonra yeniden ortaya çıktı.
Seçim bölgesinde yaptığı konuşmalarda, kendisine oyun oynandığını söyledi.
Zafer Çağlayan, Mersin’de şöyle soruyor: “Bu kardeşinizin suçu ne?”
Demek ki bugüne kadar yazılanlar yeterli olmamış, ben kendisine hakkındaki suçlamaları bir kez daha hatırlatayım:
Kendisine 700 bin liralık bir saat hediye edildi, bunu beyan edip, Hazine’ye devretmesi gerekiyordu, yapmadı.
Bir işadamının özel uçağıyla “hediye” umre ziyaretine ailecek gitti, bunu da beyan etmeliydi, etmedi. Zaten en başında kabul de etmemeliydi, etti.
Kod adı, işadamında bulunan rüşvet listesinde kayıtlı, hangi tarihte kaç para aldığı biliniyor. Milyonlarca dolar tutan bu paraları neden aldığını açıklamalı.
Zafer Çağlayan’a ve onunla birlikte suçlanan eski bakanlar Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar’a şunu söylemek isterim:
Başbakan’ın kendisini kurtarmak için yolsuzluk soruşturmasının üstünü örtme çabası nedeniyle hayatları boyunca bu leke ile yaşayacaklar.
Madem herhangi bir suç işlemediklerini düşünüyorlar, o zaman Başbakan’a demeliler ki, “Patron, soruşturmaları engelleme ki aklanalım. Savcı kim olursa olsun, yargıç nereden gelirse gelsin biz bu suçlamalardan kurtuluruz.”
Soruşturma üzerindeki karartma sürdüğü sürece, istedikleri kadar “Bu kardeşinizin suçu ne” diye ağlaşsınlar, kimseye dertlerini anlatamazlar.
Bu “kardeşlerimizde” böyle bir yürek var mıdır dersiniz?

Haberin Devamı

Bu sözlerin asılacağı yer

BAŞBAKAN
Recep Tayyip Erdoğan, “Bir milletvekilinin emir ve talimat alacağı yegâne merci millettir” dedi. “Milletten değil, başka yerlerden emir ve talimat alanlar apaçık bir ihanetin içindedirler” diye de tamamladı.
Bu sözlerin büyük harflerle yazılıp, asılmasının en uygun olacağı yer kuşkusuz ki AKP’nin Meclis’teki grup toplantı salonunda Başbakan’ın her salı herkesi azarladığı konuşmaları yaptığı kürsünün arkasındaki duvardır.
Belki o zaman AKP milletvekilleri, hangi amaçla orada bulunduklarını hatırlarlar, oylamalarda otomatik inip–kalkan parmaklar olmaktan kurtulurlar.
Yasama faaliyetinin, içinde nelerin bulunduğunu bilmedikleri torba kanunlara parmak kaldırmaktan ibaret olmadığını, kanunların yapımına aktif olarak katılmaları gerektiğini, kafalarına yatmayan konuları parti disiplini içinde tartışmaya açmayı akıl edebilirler.
Meclis’in en önemli görevlerinden birinin, hükümeti denetlemek olduğunu hatırlar, yanıtsız soru önergeleri yığınlarına bakıp utanabilirler.
Bugüne kadar sadece kendi “tek seçicilerinden” emir aldıklarını düşünüyorduk, Başbakan’ın sözlerinden anlıyoruz ki emir aldıkları yerler arasında “vaiz lobisi” de varmış.
Liderlerini putlaştırdıklarını, Başbakan’a “biat ettiklerini” biliyorduk, meğerse bir bölümü de Fethullah Gülen’i putlaştırıyor, ona biat ediyormuş.
TBMM’de bugüne kadar,
kendi iradesinden böylesine vazgeçmiş bir milletvekili grubu olmadı diye hatırlıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları