Bunlar daha iyi günlerimiz

KÜRSÜYE her çıktığınızda herkes ama herkes, “Acaba bugün kim ‘günün haini’ ilan edilecek?” diye bir meraklanıyorsa...

Haberin Devamı

*

Yanınızda yörenizde, “Sayın Başbakanım biraz tansiyonu düşürseniz, biraz gülümseseniz, biraz rahatlasanız, biraz rahatlatsanız” deme cüretini gösterebilecek tek bir kişi bile kalmamışsa...

*

Etrafınız, “En doğrusunu, en güzelini, en iyisini siz bilirsiniz efendim” diyenlerle çevriliyse...

*

Milletvekilleriniz, “Ölümüne biat, ölümüne itaat” diye haykırıyorsa...

*

“Siz direttikçe, siz aksileştikçe, siz rahatlamadıkça, siz rahatlatmadıkça piyasa çöküyor, dolar alıp başını gidiyor, felaket yaklaşıyor... Biraz sakin, lütfen biraz sakin...” demek bile basbayağı bir cesaret işi haline gelmişse...

*

Partinizden herhangi biri olanca iyi niyetiyle, “Nereye gidiyoruz böyle? Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Buna bir dur denmesi gerekmiyor mu?” diyemiyorsa... Ya da dediği anda “Vay hain vay” diye karşılanması kaçınılmazsa...

*

Haberin Devamı

Sözde özerk Merkez Bankası Başkanı bile, “Ne yaparsam memleketin hayrına bir iş yapmış olurum” demek yerine, “Ne yaparsam Başbakanımın gözüne girerim” diye düşünerek iş tutuyorsa...

*

Parti içinden, “Tamam, Başbakanımızı kimselere yedirmeyelim, ama Başbakanımız da memleketi yenilecek bir lokma haline getirmemek için adımlar atsın” diye minik bir çıkış yapmak, belayı bulmak ile eşanlamlı hale geldiyse...

*

Meclis’te uçan tekme atmak, yumruk sallamak bir tür “Başbakan’a sadakat”in ölçüsü haline gelmişse...

*

Her gün ama her gün, “işler toparlanınca kendilerinden intikam alınacak kişi ve kuruluşlar” listesi hazırlanıyor, her geçen gün listeye yeni kişi ve kuruluşlar ekleniyor ve söz konusu liste her geçen gün daha da kabarıyorsa...

*

“Ortak akıl” gitmiş, yerine “tek akıl” gelmişse...

*

En kibar, en nazik, en kızdırmayacak, en alttan alıcı, en diklenmeyen, en küçük, en hafif, en dengeli uyarı karşısında bile, “Ey TÜSİAD! Sen de hainsin oğlum! Seni de yazdım bir kenara” deniliyorsa...

*

Bunlar daha iyi günlerimiz demektir.
Ve daha çok çekeceğimiz var demektir.

Ameleye kurban ol sen

“İDDİANI ispatlarsan...” diye başlayan cümleler, genellikle şöyle biter güzel ülkemizde:
- İspatlarsan eşek gibi anırırım.
- İspatlarsan etek giyerim.
- İspatlarsan kendimi yakarım.
- İspatlarsan tavuk gibi gıdaklarım.

*

Haberin Devamı

Ünlü müteahhit Ali Ağaoğlu, bu meydan okumayı tam da karakterine uygun bir şekle sokmuş.
Diyor ki:
“İspatlasınlar her şeyimi bırakıp inşaatlarda amele olarak çalışmaya hazırım.”

*

Adamdaki kafaya bak:
Bu hayatta kendisine verilebilecek en büyük cezanın inşaatlarda amelelik yapmak olduğunu düşünüyor.

*

Amelenin alınterine, amelenin namusuna, amelenin onuruna, amelenin adamlığına, amelenin hesapsız kitapsızlığına, amelenin tevekkülüne, amelenin ellerindeki nasıra, amelenin gönül rahatlığıyla dopdolu yorgunluğuna kurban ol sen.
Kısacası...
Ameleye kurban ol.

Tahrik ve yumruk

MECLİS’te bir milletvekili, bir başka milletvekiline yumruğu çaktı.
Öyle böyle değil ama...
Adamı resmen hastanelik etti.

*

Haberin Devamı

Bu durumda Başbakan Erdoğan’ın ne demesi beklenir?
En azından “Şiddet, kaba kuvvet Meclis’e yakışmadı” falan demesi beklenmez mi?

*

Beklenir ama Başbakan Erdoğan bekleneni söylemedi.
Şunu söyledi:
“Bize hakaret edilmesi tahrik unsurudur. Sebep neticeleri doğurur.”
Yani dedi ki Başbakan:
Hakaret ettiler, tahrik ettiler ve hak ettiler.

*

Hakaret çok terbiyesizce bir şeydir.
Gerçekten de tahrik edicidir.
Ama tahrik, yumruğun, kaba kuvvetin, hastanelik etmenin mazereti, gerekçesi olabilir mi?

*

Bir ülkenin başbakanı, “Hakaret ettiler, tahrik ettiler” diyerek kaba kuvveti, yumruğu, uçan tekmeyi mazur ve meşru göstermeye kalkarsa...
O ülkede...
“Tecavüz etmemin sebebi kadının beni tahrik etmesidir: Mini etek giydi, tahrik oldum, tecavüz ettim. Sebepler neticeleri doğurur” diyen tecavüzcüye...
“Ha tamam o zaman” dışında söylenecek bir söz bulunamaz.

Haberin Devamı

Ananas

FETHULLAH Gülen’in telefon görüşmeleri dinlenmiş.
Yasadışı yollardan.

*

“Yasadışı” lafına falan bakılmadan...
O konuşmada geçen “ananas” kelimesine vurgu yapılıyor.
Hem de hükümetin en tepesinden.
*
Tamam, biz de “yasadışı” yollarla elde edilmesine falan bakmaksızın “ananas” kelimesine vurgu yapalım.

*

Ama bunun için önce lütfen bize açıklayın.
Nedir bu “ananas” meselesi?
Bir usulsüzlüğe, bir yolsuzluğa, bir hırsızlığa mı işaret etmektedir?
Bir suça mı işaret etmektedir?
Bir suça işaret ediyorsa, ne tür bir suça işaret etmektedir?
Bir suça işaret ediyorsa, Başbakan neden gereğini yapmak yerine bu konuyu kürsü malzemesi yapmaktadır?

*

Verin şu sorulara bir cevap da, “Ayakkabı kutusu... Ayakkabı kutusu” demek yerine “Ananas... Ananas...” diyelim.

Yazarın Tüm Yazıları