Yangını söndürün

Sağlık alanındaki köklü değişimlerden bazıları zamanla yerleşik hale gelip klasikleşiyor.

Haberin Devamı

Bunlardan biri de “sağlık-enflamasyon/yangı” ilişkisi. Pek çok araştırma gösterdi ki yaşlandıkça başımıza gelenlerin çoğu bedenimizdeki yangısal süreçlerle ilişkili.

Hayatın her alanında olduğu gibi sağlık alanında da bilgilerimiz hızla değişiyor. Dünün doğruları, bugünün yanlışı, dünün yanlışları bugünün doğrusu haline gelebiliyor.
Bu hızlı değişim, bilgileri güvenilmez hale getirmiyor da değil. Özellikle medyada yayınlanan bilgileri -haberleri- büyük bir dikkatle değerlendirmek, her yeni bilgiyi hemen kabul etmek, bir başka deyişle yerleşmiş alışkanlıklardan bir çırpıda vazgeçivermek de doğru olmamalı.
Daha önce yazdığım o eski kural hâlâ geçerli: Hiçbir yeni sağlık bilgisini, yeni ilacı, ameliyatı yeterince denenmeden hayatınıza sokmayın.

BİZİ İLTİHAP YAŞLANDIRIYOR

Anlatmak istediğim başka bir şey. Sağlık alanındaki hızlı ve köklü değişimlerden bazıları zamanla yerleşik hale gelip klasikleşiyor. Bunlardan biri de “sağlık-enflamasyon/yangı” ilişkisi.
Pek çok araştırma gösterdi ki yaşlandıkça başımıza gelenlerin çoğu, bedenimizdeki yangısal süreçlerle ilişkili. Enflamasyon, yaşlanınca karşılaştığımız sağlık sorunlarının çoğunun temel nedeni.
Obezite, kalp damar hastalıkları, romatizmal sorunlar ve muhtemelen de kanser, hatta Alzheimer hastalığı enflamasyonla bir şekilde bağlantılı.
Ayrıca toplumlar gelişip medenileştikçe, refah düzeyleri ve ekonomik güçleri arttıkça enflamasyon süreçleri de hızlanıyor.
Enflamasyon vücudun kendisinde oluşan ya da dışarıdan gelen toksin, enfeksiyon ajanı, fiziksel-kimyasal maddeler veya farklı yabancı moleküllere karşı doğal savunmasının da bir parçası.

SİSTEM ARIZA VEREBİLİYOR

Bedeninize doğuştan verilen bazı yetenekler size zarar vermek isteyen bu tür saldırıları özel kimyasallar üreterek savuşturmaya çalışıyor. Ancak bu sistem arıza da yapabiliyor.
Sistem gereğinden fazla ya da gereksiz yere enflamasyon/iltihap/yangı yanıtları verebiliyor. Neticede bu yangı ya da yangın zamanla tüm bedene yayılan, bedeni için için kavuran bir problem haline geliyor, bizim için koruyucu olan süreçler kontrolden çıkıyor, zararlı, yaşlandırıcı, hasta edici problemlere dönüşüyor.
Durup dururken ortaya çıkan bazı alerjik sorunlarınız var ve bu sorunlar kalıcı olma eğilimindeyse... Eğer bağışıklık sisteminiz eskiye oranla çok zayıf düştüyse, soğuk algınlıkları, gripler, ateşli enfeksiyon atakları birbiri ardına geldiyse...
Tekrarlayan aft, uçuk atakları, sistitler canınızı sıkmaya başladıysa...
Bağırsak dengeniz değiştiyse,, ishal atakları sık tekrarlar hale geldiyse...
İzah edemediğiniz bir yorgunluk durumu, bir eklem kas ağrısı süreci canınızı sıkmaya başladıysa...
Kilonuzu kontrol etmekte zorluk çekiyorsanız...
Uyku haliniz var ya da uykusuzluktan yakınıyorsanız...
Özellikle de bu şikâyetlerden birden fazlası bir aradaysa sizin de bir yerlerinizde yangın çıkmış olabilir.
Böyle bir durumda yapacağınız ilk şey doktorunuza probleminizi açık seçik anlatmak, mümkünse ona şu iki test konusunda nazik bir hatırlatma yapmaktır: CRP ve sedimantasyon!
Enflamasyona yol açan problemler yalnızca mikroplar, toksinler ya da yapay kimyasallardan kaynaklanmıyor. Bazen -hatta çoğu zaman- beslenme hataları ve hareketsizlik de enflamasyona sebep olabiliyor.
Özellikle de bakkal şekeri, meyve şekeri, mısır şurubu kökenli fruktoz, beyaz un ve diğer rafine karbonhidratlar, trans yağlar enflamasyonu tetiklemede en usta maddeler.
Hareketsiz bir yaşam ve yanlış beslenmenin oluşturduğu kilo/obezite sorununun kendisi de başlı başına bir enflamasyon sebebi. Ayrıca stresin de bir enflamasyon tetikleyicisi olduğunu söyleyebiliriz.
Son yıllarda gluten içeren gıdaların, gıdalara eklenen koruyucuların, banyo ve mutfaklara yuvalanan küflerin de enflamasyon tetikleyicileri olabilecekleri anlaşıldı.
Enflamasyonun gelişmiş/zengin ülkelerde fakir, geri kalmış ülkelere oranla daha yaygın olması ise beslenme alışkanlıklarındaki farklılıkla izah ediliyor.
Gıda alerjenleri, gluten, şeker, fruktoz bazlı tatlandırıcılar, beyaz un, trans yağ gibi enflamasyona neden olan yiyecekler, gelişmiş ülkelerde daha yaygın kullanılırken; zerdeçal, zencefil, kapsaisin gibi baharatlar, yeşil çay, kakao, resveratrol ve quvarsetin içeren sebze ve meyveler geri kalmış ülkelerde çok yoğun tüketiliyor.
Ayrıca bu ülkelerde probiyotikten zengin gıdalar da daha fazla tercih ediliyor.

Haberin Devamı

Etin fazlası zararlı

Haberin Devamı

Kırmızı et makul miktarlarda tüketildiği takdirde mükemmel bir besindir. Güçlü protein, demir ve vitamin yapısı nedeniyle özellikle çocuk ve ergenlerin gelişmesinde önemli yer tutar.
Tabii ki sağlıklı bir yaşamın her kademesinde düzenli olarak yenilmesi gereken gıdalardan biridir aynı zamanda.
Ne var ki her besin gibi kırmızı etin de makul miktarlarda tüketilmesi lazım. Fazlası pek çok çalışmada gösterildiği gibi sağlığımıza zarar verebiliyor. Aşırı kırmızı et tüketiminin bazı kanserlerle bağlantılı olabileceği (mesela kolon kanseri ile) gösterildi.
Ayrıca etin pişirilme şekli de çok önemli. Ateşte yakılarak ya da yağda kızartılarak tüketilmesi eti zararlı bir gıda haline getiriyor. Kırmızı etten üretilen sosis ve salam gibi yiyecekler ise çok daha sorunlu gıdalar.
Kırmızı etin sağlığa zararlı olabilecek miktarda doymuş yağ içerebileceği de unutulmamalı. Doymuş yağ kazanımı arttıkça kolesterol üretimi de artıyor.
Bu uyarıyı yapmamın sebebi şu: Ülkemizde son birkaç yıldır yoğun bir kırmızı et kampanyası var. Hatta bir “kırmızı et lobisi”nin oluştuğu bile söylenebilir.
Kırmızı et tüketimini abartmamak sağlıklı kalabilmemiz için çok önemli.

Haberin Devamı

Metabolik motoru güçlendirmek için

Su metabolizmayı hızlandırır, yeşil çay metabolizmayı hızlandırır, acılı ve baharatlı yiyecekler metabolizmayı hızlandırır. Bunların hepsi doğru bilgiler ama her üçünden en üst düzeyde faydalansanız bile metabolizmanızdaki artış oranı yüzde 1’i geçmez.
Metabolizmayı hızlandırmanın en etkin ve kalıcı yolu kasları harekete geçirmek, kas hücrelerinin içindeki enerji üretim merkezlerinden mitokondriaları göreve davet etmektir. Kısacası metabolizmanızı ateşlemek istiyorsanız egzersiz yapmalısınız. Zaten yapıyorsanız dozunu ve sıklığını biraz daha artırmalısınız.
Egzersiz deyince aklınıza ille pahalı egzersiz makinelerinde ter atmak gelmesin. Yürümeniz ve hayatınıza aktivite katmanız da yeterli.
En azından haftada beş kez 30 dakika tempolu yürürseniz ve gün içindeki aktivitenizi olabildiğince yoğun hale getirirseniz, metabolik motorunuza daha çok güç verirsiniz.
Eğer bu işi alışkanlık haline getirir, kalıcı kılarsanız, metabolizmanız siz uyurken bile çalışmaya devam edecektir.

Yazarın Tüm Yazıları