Bir destanı, ayakkabı kutusuna feda etmek

AK Parti’nin 11 yıllık iktidarının en önemli icraatı şudur:

Haberin Devamı

Askeri vesayet sistemine son vermek...

*

AK Parti “Yapılamaz” denilen bir işi başardı:
- Silahlı bürokrasinin seçilmişler üzerindeki egemenliğine son verdi.
- İktidara gelen hükümetlerin muktedir olmalarını sağladı.
- Hem hükümetlerin, hem de toplumun “darbe” tehditlerine maruz kalmasına son verdi.
- “Genelkurmay Başkanlığı’nda bu gece ışıklar yanıyor mu?” sorusunu anlamsızlaştırdı.
- Askeri darbe goygoyculuğu yapmanın utanç verici bir iş olduğunu hepimize öğretti.
- Askeri bildirilerle topluma nizam verme dönemini kapattı.
Kısacası destanlık bir iş yaptı AK Parti.

*

Ne diyeceğiz?
“Helal olsun AK Parti’ye” mi diyeceğiz?
Hayır!
Maalesef artık diyemeyeceğiz.

*

Çünkü AK Parti birkaç gündür, “Bu işi vallaha, billaha biz yapmadık, başkası yaptı” deyip duruyor.
Bakınız:
Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın Cemaat’i kastederek yaptığı “Bunlar milli orduya da kumpas kurdular” açıklaması...

*

Haberin Devamı

“Milli orduya kumpas kurdular” cümlesi, şu iki anlama gelmektedir:
- BİR: Olup bitenlerden bizim haberimiz yoktu, biz yapmadık onlar yaptı.
- İKİ: Yapılanlar yanlıştı... Tuzaktı, kumpastı, alavere, dalavereydi.

*

Sonuç?
Sonuç şudur:
Sırf yolsuzluk soruşturması yapılmasın diye...
Hem askeri vesayeti bitirmiş olmanın şerefini ellerinin tersiyle ittiler, hem de askeri vesayetin bitirilmesi için girişilen tüm yöntemleri “gayrimeşru” ilan ettiler.

*

11 yıllık iktidarlarının en önemli zaferini bile gözlerini kırpmadan feda ettiklerine göre şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
Bu ne ayakkabı kutusuymuş böyle muhteremler!

Toparladıkça dağıtan ateş böceği misin?

DURUMU toparlamak için...
“Cemaat ne istedi de vermedik” dediler.
Ancak toparlamak yerine daha da dağıtmış oldular.
Çünkü...
“Ne istediler? Ne verdiniz” meselesini, toplumun hafızasına bir mıh gibi çakıverdiler.

*

Durumu toparlamak için...
“Bunlar milli orduya da kumpas kurmuşlardı” dediler.
Ancak toparlamak yerine daha da dağıtmış oldular.
Çünkü...
“Orduya kumpas kurulurken siz hükümet olarak ne yapıyordunuz” sorusu olanca ağırlığıyla üzerlerine çöküverdi.

*

Durumu toparlamak için...
“Amerikan elçisi bu işi planladı” dediler.
Ancak toparlamak yerine daha da dağıtmış oldular.
Çünkü...
“Madem öyle niye kapı dışarı etmiyorsunuz o Amerikan elçisini” çıkışını duymazlıktan gelmek zorunda kalıverdiler.

*

Haberin Devamı

Durumu toparlamak için...
“Yargıtay’da Cemaat imamı var, ben bunu biliyordum” dediler.
Ancak toparlamak yerine daha da dağıtmış oldular.
Çünkü...
“Biliyordun da aklın şimdi mi başına geldi” sorusunu hesaba katmadılar, yaptıkları açıklamayla Yargıtay’daki tüm davaları şaibeli kıldıklarını fark etmediler.

*

Durumu toparlamak için...
“Dolarları kim aldı, her yere kim sızdı, her yeri kim dinledi” dediler.
Ancak toparlamak yerine daha da dağıtmış oldular.
Çünkü...
“İyi de kardeşim, bulunduğun makam ağlama, soru sorma ve şikâyet etme makamı değil, varsa belgen kanıtın ortaya koyar, gereğini yaparsın... Neden gereğini yapmıyorsun da sızlanıyorsun” meselesini ıskalayıverdiler.

*

Haberin Devamı

Durumu toparlamak için...
“Yargı ve emniyete çete sızmış” dediler.
Ancak dağıtmak yerine daha da dağıtmış oldular.
Çünkü...
11 yıllık bir iktidardasın, nasıl oldu da bu çete yargıya ve emniyete sızdı, onlar sızarken sen balık mı avlıyordun” sorularına yol açtılar, “Bu denli gafil olanlar ülkeyi yönetebilir mi” konusunun gündeme gelmesini göze aldılar.

*

Durumu toparlamak için...
“Balyoz ve Ergenekon da bu çetenin işi” dediler.
Ancak dağıtmak yerine daha dağıtmış oldular.
Çünkü...
Bu açıklamanın ardından koskoca davaların sil baştan ele alınması gerekliliği doğdu... Ve bu durum toplumun adalet duygusunu tepeden tırnağa ve onarılamaz bir biçimde sarstı.

*

Kısacası...
“Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturması”nın olumsuz etkilerinden kurtulacağız, durumu toparlayacağız diye...
Şanzımanı dağıtmayı göze aldılar.
Artık her biri toparladıkça dağıtan birer ateş böceği gibi...

Haberin Devamı

Ne güzel demiş Akif

MÜSLÜMANLIK nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Âlem aldatmaksa maksat, aldanan yok, nafile!
Kaç hakiki Müslüman gördümse: Hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!
MEHMET AKİF ERSOY
(Safahat, Sayfa 269, Şule Yayınları, Yayına hazırlayan: Ertuğrul Düzdağ.)

Marşlar seni söylüyor Ali İsmail

SENİN marşını söylüyorlar Ali İsmail.
İşitiyor musun?
“Daha 19 yaşında/Düşlerinde özgür dünya” diyorlar.
Sarsıyorlar herkesi Ali İsmail...
Kahpeliği, kalleşliği, alçaklığı işitmeyen kulaklara haykırıyorlar, görmeyen gözlere gösteriyorlar, söylemeyen dillere söylüyorlar.
Gülüşünü gündeme getiriyorlar, özlemlerini, yitip gidişini...
Ağlatıyorlar bizi Ali İsmail, ağlatıyorlar.
*
Senin marşını söylüyorlar Ali İsmail.
İşitiyor musun?
“Öptüğü çubuklu forma/Yaşayacak anısında” diyorlar.
Takım farkının bir yana bırakılmasına yol açıyorlar.
Her takımdan “Kıskandık ulan kıskandık” sesleri yükseliyor Ali İsmail...
Eskişehir’in göbeğinde sopalarla öldürülüşünü anımsatıyorlar, mazlumluğunu, çaresizliğini, yoksulluğunu ve kahramanlığını dile getiriyorlar.
İsyanımızı tazeliyorlar Ali İsmail, isyanımızı...
*
Senin marşını söylüyorlar Ali İsmail.
İşitiyor musun?
“Ali İsmail Korkmaz/Fenerbahçe yıkılmaz” diyorlar.
Sadece onlar mı?
Herkes kendi takımının adını “yıkılmaz” sözcüğünün önüne koyarak eşlik ediyor marşa...
Türkiye’nin en büyük korosu senin marşını söylüyor.
Ve sonuçta yıkılmaz olan sen oluyorsun Ali İsmail.
“Ali İsmail Korkmaz/ Ali İsmail yıkılmaz”

Yazarın Tüm Yazıları