Bülent Arınç’ın yaptığı bir şahsiyet ayaklanmasıdır

BAŞBAKAN Erdoğan, daha önce de Bülent Arınç’ı açığa düşürmüştü.

Haberin Devamı

Ne yaptı açığa düştüğünde Bülent Arınç?
Şu iki şeyi yaptı:
- BİR: “Parti içinde büyük çatlak” falan denmesin diye susmayı, yutkunmayı tercih etti.
- İKİ: Hakkının, hukukunun, şahsiyetinin korunmasını, gözetilmesini bekledi.
Ama ne oldu?
Hem sustuğuyla, yutkunduğuyla kaldı.
Hem de hakkını, hukukunu, şahsiyetini gözeten, koruyan çıkmadı...
*
Beğenin ya da beğenmeyin...
Sevin ya da sevmeyin...
Benimseyin ya da benimsemeyin...
Bülent Arınç...
- Şahsiyetini ezdirmekten zevk duyacak...
- Makam mevki uğruna kişiliğini feda edecek...
- Kırmızı plaka falan için her türlü ezilmeyi katlanmayı şiar edinecek...
- İlelebet kum torbası olmayı kendisine layık görecek...
- Açığa düştüğü halde “hayır, açığa düşmedim” sözünü sürdürerek kendisine olan saygısını yitirmeyi göze alacak...
- Nimetlerden faydalanmak için iktidar çevresine sonradan yamanmış...
- Varlığını Başbakan’ın varlığına armağan etmiş...
- “Burada ikbal var” diyerek iktidar kapısına sonradan kapılanmış...
- Kariyer için bu işlere girmiş...
Bir siyasetçi değildir.
*
Gerçekten de Bülent Arınç’ın bir özgül ağırlığı vardır.
O ağırlık da şu iki özelliğinden kaynaklanır:
- BİR: “Kurucu babalar” içinde yer alması...
- İKİ: İktidarda olmanın kendisine kazandırdıklarını kaybetmemek adına sürekli açığa düşmeyi sineye çekebilecek biri olmaması...
*
Başbakan Erdoğan, işte bu ağırlığı dikkate almadı, hiçe saydı.
Çok ciddi bir özensizlik yaptı Bülent Arınç’a karşı...
Arınç’ın çıkışı işte bu özensizliğe yöneliktir.
*
Yapılan analizlerin tümü yanlıştır.
Bülent Arınç’ın yaptığı...
- Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik planlı bir hareket değildir.
- Partiden kopma sinyali değildir.
- Planlanmış, hesaplanmış bir çıkış değildir.
- Bir hesaplaşmanın başlangıcı değildir.
- Sinsilik barındıran bir yaklaşım değildir.
Sadece ve sadece şudur:
Bir kişilik ayaklanmasıdır, bir onur çıkışıdır, bir şahsiyet sitemidir, bir “ezdirmem sana kendimi” feryadıdır.
*
Hatta şunu bile söyleyebiliriz:
Bülent Arınç’ın çıkışı, bir tür “Gezi hareketi” gibi bir şeydir.
Bülent Arınç, “kişisel Gezi hareketi”ni başlatmış ve bitirmiştir.
Budur ve bu kadardır.

Haberin Devamı

Neyi yıktığınızın farkında mısınız?

Haberin Devamı

ÖZGE Altın adlı genç bir kadından söz edeceğim size...
Bir yüksek lisans öğrencisi Özge Altın...
AK Partili değil... Muhafazakâr biri değil...
Yaşam tarzı, muhafazakâr insanların yaşam tarzından farklı...
Ama Özge Altın’ın Denizli’de yaşayan babası AK Parti sempatizanı...
Oyunu AK Parti’ye veriyor ve kızıyla bu konuda tartışıyor.
*
Özge Altın, beş yıldır İstanbul’da sakallı, cübbeli ve çarşaflı insanların yoğunlukta olduğu bir semtte yaşıyor.
Mahalleye ilk taşındığında yadırgayan bakışlarla karşılaşsa da kısa süre içinde hem o mahalle halkına, hem de mahalle halkı ona alışmış...
Mahalle halkı çocuklarını ders çalışmak için ona yolluyormuş.
Hızlı bir AK Partili olan, “Tayyip Erdoğan’a canım feda” diyen ev sahibi ile “abi/kardeş gibi” olmuşlar.
Güzel bir diyalog çıkmış ortaya...
Kimsenin kimseyi yargılamadığı, saygı gösterdiği bir ortam oluşmuş.
Yani “huzur sokağı” gibi bir şey...
*
Ama ne olmuş biliyor musunuz?
Başbakan’ın “kızlı-erkekli evler” çıkışının hemen ardından Özge Altın’ın yaşadığı apartmana öğle saatlerinde 30 kadar polis, sivil polis, zabıta ve maliye memuru dayanmış.
Özge Altın evde yokmuş.
30 kişilik baskın timi, ev sahibine ve komşulara, “Burası apart mıdır? Özge Altın’ı tanıyor musunuz? Bu kız ailesinin yanına ne sıklıkla gidiyor? Çevreyle bir sorunu var mı?” diye sorular sormuş.
*
Sonuç? Sonuç şu:
Özge Altın’ın yaşadığı mahallede şimdi bir mahcubiyet rüzgârı esiyor:
Komşular mahcup... AK Partili ev sahibi ne diyeceğini bilemeyecek denli mahcup... AK Parti’ye oy veren baba mahcup...
Kısacası...
Huzur sokağına bir buldozer dalmış... Huzuru, güveni, mutluluğu yıkan... Yerine mahcubiyeti, güvensizliği bina eden...
*
Soralım:
Ne hakkınız var bunu yapmaya?

Haberin Devamı

NOT: Yukarıdaki tüm bilgiler Radikal gazetesinde Pınar Öğünç’ün yaptığı haberden alınmıştır. Pınar Öğünç’e bu önemli haber için teşekkürler.

Sarıgül: Espri de mi yapmayalım?

MUSTAFA Sarıgül’ün Tayyip Erdoğan için “dünya lideri” dediğini yazmış, ardından da eklemiştim:
“Erdoğan’ı dünya lideri olarak görüyorsan dünya liderinin partisinden aday olmalısın”.
*
Sarıgül’den bir açıklama aldım.
Yazılı açıklamada söylenenler şunlar:
- Geçen çarşamba günü Kral FM’de program yapan ve “Gezegen Mehmet” lakabı ile tanınan Mehmet Akbay’ın programına katıldım. Mehmet Akbay hiç kuşkusuz radyocu kıvraklığıyla “İstanbul belediye başkan adayı olursanız siz aslında Kadir Bey’le değil Başbakan’la yarışacaksınız. Öyle değil mi?” diye bir soru sordu.
- Ben de cevap verdim: “Olur mu öyle şey canım... Başbakan dünya lideri, İstanbul’u bırakalım da belediye başkanları yönetsin” dedim.
- Bu diyalogdan anlaşılan sizin yorumunuzdaki gibiyse eğer, espri anlayışından, mecazi yaklaşımlardan uzak durmam gerekiyor demektir. Olayın size ne şekilde ulaştığını bilmiyorum. Ulaştıranlar kasıtlı değilse eğer, espri anlayışları bir hayli gerilemiş olmalı.
- Yazdıklarınızı bir uyarı olarak almalıyım. Zira neyin nasıl anlaşılabileceğini önceden kestirmek mümkün olmadığı gibi, ağızdan çıkan her sözü kimin nasıl istediği yerden kesip kendi durduğu yere göre yeniden yorumlayabileceği açıkça görülüyor.
*
Bu açıklamaya karşı söyleyeceğim iki kelimedir:
“Takdir kamuoyunun”.

Yazarın Tüm Yazıları